Bir nevi Başbakan Erdoğan'ın 'veda kongresi' sayılan AK Parti 4. Olağan Kongresi'ni birkaç satırla özetlemek mümkün değil.

Salonun tertibinden pankartlara, yurtdışından gelen konukların dağılımından Erdoğan'ın 2,5 saatlik konuşmasına kadar irdelenmesi gereken onlarca başlık var.
İlk olarak salonun havasından girersek.

Salondaki tertip düzen, dünya haritası önündeki kürsü, bayraklar, 16 basamaklı merdiven gibi sembolik anlamı olan ayrıntılar iyi düşünülmüştü.

Ne salonun içinde ne de salonun dışında en ufak bir karmaşa oldu.
Aslına bakılırsa bir partinin iddiasını, vizyonunu kongre salonundan anlamak mümkün. Bu açıdan AK Parti çoktan Türkiye ortalamasının ötesine geçti.

Erol Olçak ve ekibi çok iyi iş çıkartıyor.
Bu başarının altında aslında disiplinli çalışma var. Mesela bu sabah AK Parti Genel Merkezi'nde önümüzdeki kongrenin hazırlık toplantısı var.

Arena'nın geneline baktığınızda 'Bu parti iş çıkartır' izlenimi ediniyorsunuz.
İçeriğe gelince.

Günlerdir Başbakan Erdoğan'ın 'manifesto' mahiyetli konuşması hakkında yazılıp çizildiği için beklenti çok yükselmişti. Bunda AK Parti'nin iddialı duruşunun da etkisi büyüktü.
Konuşma bu sebeple çok yakından izlendi, irdelendi.
Erdoğan kimilerine göre beklentiyi boşa çıkarttı. Ama ben 59 sayfalık konuşma metnine detaylı baktığımda bu görüşün biraz aceleci bir yorum olduğunu düşünüyorum.

'Büyük merkez'in inşası

Şöyle ki:
Erdoğan konuşmasına Sezai Karakoç'un 'Ey Sevgili' şiiriyle girdi ve aslında bir nevi 'istikamet' çizdi.
Manevi çerçeveyi gerek şiirlerle gerek tarihsel kodlarla anlattıktan sonra AK Parti'nin bugün oturduğu ve gelecekte oturacağı 'merkezi' tanımladı.

Herkes Kürt sorunu ve terörle ilgili açılımlarına odaklandığı için çok dikkat çekmedi ama aslında Erdoğan AK Parti'nin hedeflediği 'büyük merkezi' çizmiş oldu.

1071'den, Alparslan'dan başlayarak Türk sağının tüm kültürel kodlarını hatırlatmış oldu. Erdoğan'ın başkanlık sistemine geçiş isteği de düşünülürse bu iyi planlanmış bir strateji.
Bir bakıma Amerika'daki gibi ikili bir yapı olacaksa 'yelpazenin solunda kalan tüm kesimleri aynı potada toplamayı' hedefliyor. Konuşmanın satır aralarındaki mesajlar, seçilen şiirler de bu amaca yönelikti.
Daha önce gördüğümüz Menderes-Özal çizgisine Erbakan'ı da ekleyerek Milli Görüş camiasını da mutlu etmiş oldu.

Başbakan'ın uzun konuşmasında yer alan uzun selamlama faslı aslında kongrenin bir başka önemli noktasını gösteriyordu.

Normalde bu tip kongreler partilerin yeni yönetimini belirlemek için yapılır.
Fakat Erdoğan'ın veda kongresi sadece AK Parti'nin geleceğini değil, Türkiye'nin de geleceğini, yol haritasını belirleme iddiasında.

Pakistan'dan Fas'a kadar çok sayıda başkenti tek tek sayması da bu düşüncenin yansıması. Musri ve Barzani'nin konuşmalarını da çok önemsemek lazım. Barzani, 'Kürt sorununun çözümü ve kan dökülmesinin önlenmesi için her türlü yardıma hazır' olduklarının altını çizdi. Kaldı ki bu kongrede konuşuyor olması bile başlı başına olay.

Yüzde 1'in garantisi biziz

Benzer bir strateji Türkiye içinde de gözetildi. '10 yıllık süreçte kimseye baskı yapmadık bundan sonra da yapmayacağız' diyerek 'endişeli' toplum kesimlerine de garanti verme ihtiyacı hissetti.
'Yüzde 99'la bile iktidar olsak yüzde 1'in garantisi biziz' demesi hayli iddialı bir çıkıştı. Birkaç kez bu konuya dönmesi de AK Parti'nin mahalle baskısı meselesini önemsediğinin göstergesi.
Kurulduğu 14 Ağustos 2001'den bu yana tüm seçimlerden zaferle çıkan ve sürekli oyunu yükselten bir partinin lideri olarak konuşması doğal olarak biraz da geçmişin muhasebesini yapmak şeklinde oldu.
Bu da son derece normal.

Sonuçta başarılı bir karneniz varsa bunu göstermekten, anlatmaktan keyif alırsınız. Birçok yerini atlasa da yapacaklarının garantisi olarak gösterdiği yaptıklarını anlatması hayli zaman aldı.
Fakat özellikle demokrasi ve sivilleşme vurgusunun altını çizmesi önemliydi. 'Artık darbeler dönemi bitti' demesi ve 2071 hedefini koyduğu gençler için 'darbelerle çetelerle mücadele çağrısı' yapması akıllarda kalıcı bir ayrıntıydı.

"Demokrasiye müdahaleye kalkan herkes, er ya da geç milletin mahkemelerine çıkıp hesabını verecektir" sözünün altını çizmek de şart.

Gerçi bu kadar önemli bir konuşmada zaman zaman haftalık grup konuşmalarını hatırlatan buzdolabı, çamaşır makinesi istatistikleri vermesi yadırganmadı değil. Ayrıca konuşmacıların ve vurguların fazlaca Ortadoğulu kaldığı da bir başka konu.

Kürt meselesinde vicdanlara çağrı

Kürt meselesinde ise beklentinin aksine bir eylem planı açıklanmadı.
Aslına bakılırsa medyadaki hava abartılıydı. Çünkü Erdoğan'ın bu kongrede herkese 'vay be' dedirtecek bir açılım yapması beklenmiyordu.

Yine de 'yeni sayfa açma isteği' çok önemli.
Kürt kökenli kardeşlerim yerine doğrudan 'Kürt kardeşim' demesi, gelin 'yol haritasını birlikte yapalım' demesi de dikkat çekici.

PKK'nın her türlü sabotajına rağmen 'inadına hizmet' vurgusu bir bakıma meydan okumaydı. Kürtler'e çağrısı, özellikle 'vicdanlara çağrısı', sesi çıkmayan geniş kitlelere yönelik bir beklentiyi de yansıtıyor.
Ne kadar doğrudur ne kadar gerçekleştirilebilir tartışılır ama Erdoğan, Kürtler'den artık PKK'ya karşı seslerini çıkarmalarını istiyor.

Konuşmada anayasa vurgusu da dikkate değer.
'Hangi partiyle olursa olsun sonuca gitmek istediğini' söylemesi muhalefet partilerine mesajdı.
Erdoğan'ın uzun konuşmasında öne çıkacak çok şey bulmak mümkün.
Ya da beklentinin altında kaldı demek de. Fakat şurası kesin ki Erdoğan konuşmasını yapıp kürsüden inerken salonda yoğun bir duygu seli vardı.

Cezaevine düştüğü zaman 'Bu bir veda değil' demişti.
Muhtar bile olamayacak dedikleri günlerden bugünlere geldi. O açıdan Erdoğan 'görevini hakkıyla yapmış bir lider' rahatlığı ile son konuşmasını yaptı.
Erdoğan için bu kongre bir son değil.

Zaten 'Bu bir veda değil' diyerek bu mesajı verdi başbakan. İleride ne olur bilinmez fakat şunu ifade etmek mümkün.

Erdoğan gelecekte başka bir pozisyonda olmasa bile şu ana kadar yaptıkları, Türkiye'ye kattıkları ile çoktan tarih sahnesinde kendine iyi bir yer açtı.

Gücünün zirvesindeyken sırf söz verdik diye koltuğu bırakabilmesi bile tek başına Erdoğan'ı ayrıcalıklı konuma yerleştirdi.

Helalleşme safhasında 'helal olsun' diyenlerin sadece salondaki binler olmadığı muhakkak.

(Bugün)