33 yıldır bitirilemeyen kampüsün yapılaşma oranı, hangi sihirli formülle yüzde 90'lara çıktı bugün?

Ne oldu da İnönü Üniversitesi’nin 33 yıldır tamamlanamayan kampüsü, son 4 yılda âbât oldu?
Nasıl bir el değdi de 33 yılda yapılan üniversite binalarının üçte biri, sadece son 4 yılda inşa edildi?
Ne değişti Malatya’da ki, neredeyse devletten aldığı yatırım bütçesi kadar yerli hayırseverlerden bağış almaya başladı İnönü Üniversitesi?
33 yıldır bitirilemeyen kampüsün yapılaşma oranı, hangi sihirli formülle yüzde 90’lara çıktı bugün?
Malatya’da, İnönü Üniversitesi’nin kampüsünde, bütün bu sorulara dört başı mamur bir cevap buldum.
Her şeyi açıklayan bir fotoğraf karesi bu. Çekildiği âna birebir tanık oldum.
7 adet yeni fakülte binası ve yüksekokul ile yapımı devam eden bir teknokent kompleksinin açılış merasiminde, meşhur hayırseverlerden Mahmut Çalık’a fahri doktora belgesi verilecekti.
Mahmut Çalık beratını almak üzere sahneye çıktığında, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Cemil Çelik cüppesini giymiş hazır bekliyordu orada. Rektör gayet hürmetkar. Zerre yüksünmeden, elini öperek karşıladı Mahmut Çalık’ı. Fahri doktorasını ondan sonra takdim etti.
Mahmut Çalık, mektep tahsili olmayan alaylı bir müteşebbis. Sadece Malatya’nın değil Anadolu’nun ilk özel sanayi tesislerini kurmuş, tekstil sektörünün öncü duayenlerinden.
Mahmut Çalık’ları beğenmeyen, onların demokratik tercihlerine tepeden bakan, seçilmiş iktidarlara karşı ideolojik direnişin başını çekmekten akademik gelişmeye mesai ayıramayan vesayetçi rektörleri çok gördük bu ülkede. 

Kampüse bağış yağıyor
O dar kafalı, asık suratlı, asker gibi buyurgan rektör tipi gitmiş. İnönü Üniversitesi’ne, yaşı kemale ermiş bir memleket sanayicisinin elini iftiharla öpebilen, üniversiteye hizmeti asli gaye edinen, tevazu sahibi, halk adamı bir rektör gelmiş.
Bu yetmiş fark atmaya. İnönü Üniversitesi, diyaloğa açık, her kesimle temas kuran, büyüğe hürmette kusur etmeyen, önyargısız bir rektör sayesinde hayırsever işadamlarının gözdesi şimdi.
Kampüse bağış yağıyor. Malatyalı işadamları, siyasetçiler, yerel yöneticiler elbirliği içinde üniversiteyi ekonomik ve sosyal hayatın merkezine alıyor.
El öpen bir rektörün, burnundan kıl aldırmayan rektörlerden farkı budur işte.

(Radikal gazetesinden alınmıştır)