Dünyanın büyük kısmı felaket yaşarken, ülkemizde banka sorunu yok, kamu maliyesi sorunu yok, döviz ve kur sorunu yok, işsizlik azalıyor ve  cari dengeyi de bilinçli bir şekilde (krizsiz!) kontrol edebildik. Tabii siyaset içeride ve dışarıda karmaşa içinde ama ekonomi kontrol altında


Ülkemiz ekonomi yaklaşımında ilk defa cari denge açığını kriz yaşamadan düşürmek için, kredi artışını ve dolayısı ile büyümeyi frenleme girişimi yaptı ve bugün açıkça ortada ki bunda da muvaffak oldu. 1980, 1994 ve 2001 yıllarında kriz ile düzeltilen cari denge açığı, bu sefer bilinçli politika ile ve kriz çıkartmadan toparlandı. Ancak bu girişimimiz için kullanılan, 'çok hedefli ve çok araçlı' etiketi de eleştirmenlerce yapıştırılan metodoloji, hem yurtdışında ve hem de yurt içinde eleştirilmişti.

Yurtdışındaki eleştiriler cehalete ve uluslararası siyasete dayalıydı. Joe Parkinson ve Daniel Dombie adlı yabancı gazeteciler tanımadıkları bir ülkede ve anlamadıkları  teknik bir konuda Merkez Bankamızın, 'Ya Nobel kazanacağını ya da rezil olacağını' vurguladılar, dalga geçtiler. Ben de bu sütunda buna tepki gösterdim. Çünkü ne dediklerini bilmiyorlardı. Sonunda kimin haklı çıktığı ortada! Gırgır olsun diye de, birkaç gün evvel, 'Gönderin Nobel'ini Merkez Bankamızın!' diyerek dalga da geçtim! Merkez Bankası 2011 yılının son aylarında global krize ilave olarak, içeride klasik döviz ve döviz kuru türbülansı yaşamıştı. Bu kaotik ortamda kısa vadeli faize dayalı enflasyon hedeflemesi uygulanamazdı, farklı bir yaklaşım gerekli idi.


Merkez Bankası da bunu yapmıştı. Merkez Bankası  günlük spekülasyon yapanlara karşı günlük likidite miktarı ve kendi tesbit ettiği borç verme faizini de kullanarak, sıcak para hareketini, kredi genişlemesini, büyümeyi ve piyasaları kontrol altında tutmaya muvaffak oldu. Merkez Bankası yeni yaklaşımıyla hem kur hem de faizi kontrol altında tutarken, enflasyonda da büyük zıplama yaşamazken ve büyümeyi de yüzde 8 civarında bir tempodan yüzde 3 civarına indirirken, cari denge açığını da ortalama ayda 1.5-2 milyar dolar azaltmayı becerdi.


İŞSİZLİK GERİLİYOR KUR SORUNSUZ


İŞSİZLİK oranı düştüğü yerden bir miktar da artabilecek. Enflasyonun gidişatı ise büyük çapta yurtdışında gıda ve enerji fiyatlarının ne olacağına bağlı ve beklentiler de yüzde 6.5 civarında. Kamu finansman faizleri de düştü, kredi faizleri de yumuşayacaktır! TL de aşırı değerli değil, döviz kuru ve kurun oynaklığı da kontrol altında. Dünyanın büyük kısmı felaket yaşarken, ülkemizde banka sorunu yok, kamu maliyesi sorunu yok, döviz ve kur sorunu yok, işsizlik azalıyor ve cari dengeyi de bilinçli bir şekilde (krizsiz!) kontrol edebildik. Tabii siyaset içeride ve dışarıda karmaşa içinde ama, ekonomi kontrol altında!


CARİ AÇIĞI HEMEN UNUTTULAR


MERKEZ Bankası'nın başarısında BDDK'nın, Maliye'nin ve diğer bakanlıkların katkısı da önemliydi ve cari denge açığının hem boyutu hem de finansmanı başarılı bir şekilde düzeltildi. Ancak piyasa ve özellikle sanayiciler 2010 ve 2011 yıllarında yüzde 8-10 arasında büyüme yaşanınca GSYİH oranı olarak yüzde 10 boyutuna yaklaşan cari denge açığının risklerini unutmaya başlamışlardı. Büyüme temposu da son birkaç ayda 2012 için hedeflenen yüzde 4 oranının altına inince şikayetler başladı. Kapasite kullanımı düşerken, sanayi üretimi artıyordu, stoğa üretime dönüyorduk, iç piyasada da son birkaç ayda perakendede tekliyorduk.


ZAMLAR BÜTÇE AÇIĞI YÜZÜNDEN

MERKEZ ihracat arttığı sürece iç talebin büyümesine izin vereceğini söylüyor. Tabii yüzde 35 hızla artan kredi balonu iyice sönmüştü ama, son birkaç ayda ise kredide yeniden artış başladı. Bu da büyümenin arzu edilenden fazla daralmasına fren demek. Tabii bazı sorunlar da olacak. Büyümenin son iki yılda, planlandığı gibi daralması ve cari açığın düşmesi tabii ki ithalattan alınan vergilerin hasılatını  düşürerek bütçe açığını biraz büyütecek. Bu nedenle de bütçe açığını kontrol altında tutmak için vergi zamları yapılıyor.

(Akşam gazetesinden alınmıştır)