Dünyada 2011-2012 sürecinde özellikle  ve büyük çapta Avrupa'nın sorunlarından kaynaklanan müthiş bir kötümserliğe ve riskten kaçışa gelindi. Örneğin ABD'de  şirket karları yüksek ama bu şirketleri yatırım yapmaya götürmüyor. Şirketler paranın üstünde oturuyor. Bankalar da öyle, kredi vermiyor, nakdi elde tutuyor. Bu nedenle de konut piyasası da yavaş düzeliyor. İsitihdam da yavaş yavaş düzeliyor. Tüketim de artmıştı. Ama Avrupa'nın sorunları her ülkeyi olduğu gibi ABD'yi de sınırlı ölçüde de olsa, etkiliyor. 

ABD'de 2012 son çeyreği için (ikinci çeyrek) ilk büyüme tahmini yüzde 1.5 olarak ilan edildi. Bu tahmin consensusa yakın ama bir evvelki çeyreğe göre düşük. Hatırlanırsa ABD büyümeyi iki çeyreğin arasındaki yüzde artışı alıp dörtle çarparak yıllık hale getiriyor. Aşağıdaki grafikte büyümenin son iki çeyrekte daraldığını görmek mümkün. Ancak ABD'de tüketim artıyordu ama global sorunların ABD'deki tüketimi de yavaşlattığını aşağıdaki yıllıklaştırılmış grafikten de görmek mümkün.


İkinci grafik de ABD tüketim sayılarını sergiliyor. Görüldüğü gibi tüketim de Avrupa'nın 2012 elemlerinden etkilenmiş gözüküyor.



Diğer taraftan Avrupa'da finansal piyasalarda geçen hafta Draghi'nin 'Euro ve euro sistemi için ne yapılması gerekiyorsa yapacağız!' beyanatı sonrası iyimserlikile zıplama görülürken, İspanya ve İtalya nedeniyle artan risk algılaması da eşanlı devam etmekte.

Avrupalılar artık siyasilere inanmıyorlar, sadece Merkez Bankalarının kurtuluş yolunu açabileceği kanısı normal vatandaşa da yerleşmeye başladı. Bu nedenle de geçtiğimiz günlerde Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi'nin beyanatının gereğini ne zaman yapacağı bekleniyor. Benzer şekilde ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke'nin de ne yapacağı da bekleniyor.

Siyasiler ne kadar konuşursa konuşsun pek bir katkıları olamaz. Dolayısıyla finansal piyasalar da geçen haftadaki balayı havasının da büyük çapta Avrupa Merkez Bankası ve ABD Merkez Bankası'nın ne yapacağına endeksli olduğunu vurgulamak gerek..