Bu yazımdan hiçbir siyasi parti, spor kulübü veya sosyal dernek başkanı ,kurum ve kuruluş  genel müdürü ,şirket  ve holding patronu memnun kalmayacak ve bana çok fena sinirleneceklerdir. Ama insanlar sinirlenecek diye yazmaktan korkarsam veya insanları memnun etmek için yazarsam bu defa ben kendi kendime çok sinirlenirim. Bu konularda bencil olmak lazımdır. Kim sinirlenmek istiyorsa veya kimin sinirlenmeye ihtiyacı varsa, bırakalım onlar sinirlensin!

Disiplin konusunda bildiklerimi size anlatayım. Latince ‘’ discipulus ‘’  kelimesinden gelmiştir ve öğrenmek, terbiye etmek anlamını içerir. Daha sonra ceza anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlılar bu sözü ‘’ Zaptu Rapt’’  olarak kullanmışlardır, yani askeri zapt etmek, vazifeye bağlamak, askerler arasında manevi bağ oluşturmak anlamları ile yüklü bir sözdür. Türk Milletinde disiplin deyince herkesin aklına ordu, Türk Silahlı Kuvvetleri gelir .Ordunun ruhu disiplindir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde disiplin şahsi bir mesele olmayıp mareşalden nefere tüm askerleri ayakta tutan, onları birbirine kenetleyen müşterek bir inanç sistemidir. Eğer halen değiştirilmediyse Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliğinde disiplinin tanımı şöyle yapılır. ‘’ Kanunlara, nizamlara, emirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet etmektir. ‘’ Kısacası disiplin sadece Türk Silahlı kuvvetleri için geçerli bir anlayıştır, inanıştır, sistemdir, manevi bir bağdır ve dokudur. Çünkü vatanın birliği, milletin istikbali, devletin bekası söz konusudur. Bu kutsal kavramlar ve disiplin dışında her şey teferruattır. Polis teşkilatındaki bir polis amiri, komiseri, emniyet müdürü emretti diye vatandaşın suratına gaz sıkmayabilir veya gençlerin gözlerini gaz kapsülleri ile kör etmeyebilir. Bir pilot kendisini iyi hissetmiyorsa uçmayabilir. Gemi kaptanı uygun görmediği yükü gemisine almayabilir ve hava şartlarına göre istediği yere demirleyebilir. Şirketin elemanı, memuru canını sıkan bir zorluk karşısında basar istifayı. Deneğin, kulübün en alttaki üyesinden en üstteki yöneticisine kadar vicdanının elvermediği yerde basar istifayı çeker gider. İtfaiyeci yangını disiplin kurallarına göre değil alevlerin ve rüzgarın yönüne  göre  ve cesareti ile söndürür.

Benim en sinirlendiğim şey, parti teşkilatlarının parti disiplininden bahsetmeleridir. Özellikle milletvekillerinin bunu yapması beni kahreder. Milletvekilini seçmenleri, parti disiplinine göre hareket etsin diye seçmediler, seçmezler. Milletvekili aklına göre, hür vicdanına göre, öz iradesine göre hareket ederler ve öyle karar verirler. Parti başkanı şu teklife hepimiz evet oy kaldırıyoruz diye talimat verdi diye milletvekilleri öyle el kaldırıyorsa o parti, o vekiller batmış demektir ve kendilerine inanan kitleleri de batırmışlar demektir. Siyasi parti genel konularda düşünce ortaklığının olduğu siyasi hareketlerin toplanıldığı yerdir. Asla genel başkanın’’  höyt ‘’ dediği yerde korkulduğu, ‘’ hayt ‘’ dediği yerde titremeye başlanıldığı  ve ödlerin bilmem  nelere karıştığı yerler değildir. Cesareti, hür vicdanı, özgür iradesi, adam gibi işleyen aklı olmayan hiçbir vatandaş sakın milletvekili olmaya kalkışmasın, eğer kazara seçilse bile mazbatasını almadan derhal istifa etsin!

Parti iç tüzüğü, parti iç disiplini lafları hikayedir, masaldır, palavradır. Mustafa Kemal Atatürk kendisine körü körüne itaat edilmesini sadece askerlik mesleğinde ve harp cephelerinde istedi. Ama devlet işlerinde kendisine fikir ileri süren, kendisi ile tartışan, kendisine itiraz eden dava arkadaşlarına hep ihtiyaç duydu ve öyle arkadaşlarına çok saygı duydu.

Yani tüm siyasi partilerde genel başkanın astığı astık, kestiği kestik , kral tutumlarını ve Onlara şakşakçılık yapan kralcı tutumlarını terk etmedikten sonra milletin tepesinde demokrasi değil, Sezar’ın kılıcı vardır, kafalarında Sezar’ın kılıcı sallanan  milletvekilleri ile yönetilen milletlerden ne köy olur, ne de kasaba! Sporcu bile saçına , sakalına, bıyık şekline karışan antrenör, takım kaptanı, kulüp başkanı varsa hemen sözleşmesini feshedip o takımdan ayrılmalıdır. Disiplin sadece asker ocakları için geçerlidir ve öyle olmalıdır. Asker ocağında bile barış zamanı uygulanan disiplininin dozu, tatbikatlarda uygulanan disiplinin dozu ve harp zamanı cephede uygulanan disiplinin dozu farklıdır. Disiplin sadece askerlere  yakışır. Askerler dışında disiplinden bahsedenler ,analarından üryan çıplak vücutlarında göbeklerine askeri üniforma düğmesi, omuzlarına da rütbe yapıştırmış kişiler gibidirler. Ancak her kurumun, kuruluşun, derneğin, iş yerinin, şirketin, holdingin tüzükleri ile  belirtilmiş kuralları vardır ve buraya tabi şahıs bu kurallara uymayı taahhüt etmiş demektir. Bu başka bir konudur ve kurallar demek asla  disiplin demek değildir

Milletvekilleri için disiplinden bahsedeceksek, bu şahısların neden dokunulmazlıkları vardır? Çünkü fikirlerini, duygularını, düşüncelerini hür vicdanlarına, özgür iradelerine göre rahat açıklayabilsinler diyedir. Ama bu dokunulmazlık bunun için değil, suç işlemek için veya haklarındaki suçlamaları rafa kaldırtıp hukuki işlemleri dondurmak için kullanılmaktadır. Türk Silahlı kuvvetlerinde bile disiplinin tanımında ve şartında  astının ve üstünün hukukuna riayet etmek  vardır ama siyasi partilerde bu yoktur, sadece genel başkanın emirlerine harfiyen  kayıtsız, şartsız itaat etmek vardır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekilleri sadece Türk milletinin asil fertlerinden emir alıyorlardı.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bütün Türk Milletine ve  Atatürk’ün  dünyanın bütün çocuklarına bu bayramı hediye ettiği için dünyanın bütün çocuklarına kutlu olsun! Ermeni,Rum,Yunan,İngiliz,Fransız,Alman,Rus,Çinli,İtalyan,Fransız,Roman,Kürt,her neyse, dünyanın tüm çocukları ; doğdukları günden itibaren çocuklarına Türk düşmanlığı aşılayan bu salak ebeveynlerin aksine bu dünyada barışı, sevgiyi, dostluğu getireceklerdir ve getireceklerdir ve getireceklerdir. Mutlaka getireceklerdir.