Toplumsal yapının köklü dönüşümler geçirdiği bir zaman dilimindeyiz. Toplumsal yapıdaki değişimleri aileler yeterince doğru okuyamıyor. Geleneksel olarak toplumdaki çocukları, yaşlıları ve zayıfları koruma duygu ve davranışı kentleşme ile birlikte zayıflamış bulunuyor. Buna bireyselleşme ve yalnızlaşma duyguları da etkilendiğinde özellikle kentte korunaklı alanlar gittikçe daralıyor. 

Aileler hala geleneksel yapının korunduğunu ve çocukların toplumsal bir korunma mekanizması içinde olacağını var sayıyor. Yani aileler değerlerin aşındığının farkında olmadıklarından dolayı çocuklarının korunması konusunda hala doğrudan ve etkin bir sorumluluk almıyor. Bunu topluma bırakıyor. Halbuki toplumsal suç ve şiddetin artış eğilimi gösterdiğini göz önünde bulunup erken yaşlardan itibaren çocuklarını uyarmalı, eğitmeli ve koruma mekanizmalarının daha iyi çalışması için çaba göstermeliler.

Çocuklara yönelik şiddetin önlenmesinde ailelerin ihmal ve sorumlulukları olduğu hadiseler var. Ancak çocuklara yönelik suç ve şiddetin önlenmesinde aileler tek başına önleyici olamaz. Bu bir toplumsal sorundur ve hem aileler hem de kamu otoriteleri bu sorunun gündeme getirilmesi, canlı tutulması ve uyarıların zamanında yapılması konusuna özen göstermelidir. 

Kuşkusuz ailelere düşen ilk görev çocuklarına çevrelerindeki mevcut riskleri anlatmalıdır. Eğitime ne kadar erken başlanırsa uyarılar o kadar etkili olacaktır. Diğer yandan kentleşme ve toplumsal değişimin getirdiği yalnızlık ve bireyselleşmenin insanları suça itme risklerini de göz önünde bulundurup fiziki önemleri almalı, çocukları oyun alanlarında, parklarda ve kamuya açık diğer yerlerde daha yakından gözlemlemelidirler.

Çocuğa uygulanan şiddetin cinsel istismar boyutu

Çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismar dünyanın pek çok ülkesinde toplumsal bir sorun olarak aileleri ve kamu otoritelerini kaygılandırıyor. Özellikle internette yaygınlaşan çocuk pornografisine erişimin artması bir taraftan toplumsal ve etik değerlerin zayıflamasına diğer yandan suça eğilimli kişilerin dolaylı da olsa teşvik edilmesine yol açıyor.

Çocuklara yönelik cinsel saldırının bir sapkınlık olduğu, kişilik bozukluklarından kaynakladığı, suça eğilimli olanların ceza veya tedavi yolu ile rehabilitasyonu için gerekli mekanizmaların yetersizliği gibi hususlar bu sorunu daha  da derinleştirmektedir. Bu nedenle çocukların cinsel istismarına ilişkin konuların bir tabu olarak saklanması yerine konuşulması, tartışılması ve açığa çıkarılması gerekir ki bu tür saldırılara maruz kalmış bireyler kendileri ileride suç makinalarına dönüşmeden tedavi edilebilsin. Bu fiili işleyenler de cezalandırılsın.

Türkiye'de toplumun çocuğa bakışında genel olarak sevgi, şefkat ve koruma duygusu hakimdir. Bu yaygın bakış herkese güven duygusunu da besliyor. Çoğu kişinin aklına bile gelmiyor çocuklarının cinsel obje olarak şiddete uğrayacağı. Ancak öyle görünüyor ki psikolojik faktörlerin etkisi, koruma mekanizmalarının yetersizliği, ailelerin ve kamu otoritelerinin özensizliği veya dikkat eksikliği nedeniyle sapkın emellerini gerçekleştirmeye çalışan pedofillerin de olduğu görülüyor.  

Çocukların korunması için yapılacak şey çok

Çocuklara yönelik şiddetin önlenebilmesi için öncelikle bir sorun olduğunun kabul edilmesi, bu sorunun görmezden gelinerek çözülemeyeceğin aileler ve yetkililer tarafından görülmesi gerekir. İkinci olarak çocuklara yönelik şiddetin, buna cinsel istirmar da dahil, önlenmesi konusunda ortak bir aklın inşası ile beraber farkındalık artırımı çalışması yapılmalıdır. Hem mahalle ve komşular arasında bir toplumsal dayanışma ve farkındalık hem de bölgesel ve ulusal çapta yetkililer ile bir taraftan farkındalık artması diğer yandan güvenliğin (koruma mekanizmalarının) artırılması konusunda işbirlikleri yapılması gerekmektedir. Öte yandan toplumdaki diğer türden şiddet (kadına şiddet, siyasal şiddet vb) olaylarının çocuklara yönelik şiddete de zemin hazırladığının bilinmesi gerekir. Kuşkusuz toplumsal ve etik değerlerin de suç önleyici bir yönü vardır. Bu değerlerin canlandırılması ve aktarılması konusunda da yetkililer ve aileler ortak çalışmalar yapmalıdır