Ülkenin gündemi toz dumandan geçilmezken bu toz ve dumandan yararlanmak, varlıklarını hissettirmek, “bak bende varım” demek ve millete kendini hatırlatmak isteyenlerin sayısı da giderek artmaktadır.


Elinde ekonomik, askeri, siyasi ve silah gücü bulunduran egemenlerden her bireyin helaya gitmeleri bile ne yazık ki medyamızda manşetlere taşınmakta ve tartışma konusu yapılmaktadır.


Oysaki siz o egemenlerin ellerinde bulundurdukları güçleri, ellerinden alıp onları tek başlarına sokağa saldığınız zaman bırakın medya manşetlerine taşınmayı, kimse onlara köyde bile çobanlık yaptırmaz.


Çünkü işin ehli değiller. Zorbalıklarla, korkularla, sinsi siyaset ve köylü kurnazlıklarıyla insanların etnik, vicdan, din, dil ve inançlarını sömürerek insanların sırtlarında belirli bir güce ve makama sahip olmuşlardır.


Takke düşüp sadece kel kaldığı zaman, kellelerin içinde kirlenmiş kelapeçeleri görürsünüz. O kelepaçelerde evrensel adaleti, toplumsal barışı, birliktelik ve barışı asla göremezsiniz. Din, vicdan ve insanca yaşam hürriyeti ve fikir özgürlüğünü asla göremezsiniz.


İşte onlardan bir tanesi de; Kürt olmayan ama Kürt halkının varolma ve yokolma konusunda karar merciinde olduğunu iddia eden ancak Kürt halkına, Cunta rejiminden çok daha fazla acı yaşatan, eğitim, sağlık, adalet ve bütün yaşamsal haklarını tarumar eden KCK Konseyi Başkanı Cemil Bayık'tır.


Cemil Bayık'ın elinden silahını alın, arkasındaki PKK militanlarını ve Kürt halkının verdiği desteği çekin ve Diyarbakır'ın sokaklarına salın. Bakalım kaç kişi ona selam verecek ve kaç medya organı onu haber yapacak.


Bayık'ı Bayık yapan onun sahip olduğu yetenek, asalet, beceri ve mahareti değildir. Bayık'ın kaytan bıyıkları da hiç değildir. Bayık'ı Bayık yapan PKK'nin, KCK'nin, BDP'nin ve Kürt halkının bir kısmının vermiş oldu destektir. Arkasındaki silahlı ve silahsız güç ve potansiyeldir.


Daha bir kaç gün önce, Öcalan'nın barış söyleminin tam tersine savaş isteyen, Ak Parti'nin bir oyalama sürecine girdiğini ve barış koşullarının ortadan kalktığını söyleyen Cemil Bayık, olası bir savaşta sanki ölecek olan Kürt gençlerini kendi emir kulu gibi görmesi, kanlarını ve canlarını bir koyundan daha değersiz bulması, hiçbir savaş nedeni yokken Türk ve Kürt halkına savaşı dayatması da, zavallılığın, saçmalığın ve cehaletin danıskasıdır.


Cemil Bayık'ın babasından kaç tane militan hayatını kaybetmiş, Bayık'ın kaç evladı dağda kurda kuşa yem olmuş ve Bayık hangi hakla Kürt halkına savaşı dayatabiliyor ki?


Her KCK Konseyi Başkanı olan şahıs şahinlik yapıp, emperyalistlerin akıntısına kürek çekmezse olmaz mı?


Kürt halkı daha ne zamana kadar emperyalistlerin piyonu olmaya devam edecek?


İşin kötü tarafı da, Kürt tarafının da buna seyirci kalması ve bazı kesimlerinin onu desteklemesidir.


Bayık'ın konuşmalarını satır satır inceliyor ve anlamaya çalışıyorum. Tamamen içi boş, materyalist, miadı geçmiş sol söylemler, Çarlık Rusya'sının çöküşüne sebep olan Komünist ideolojisinin ölmüş ve redifiye olmuş düşüncelerden başka hiçbir şey değildir. Ancak söylemlerini o kadar da ustaca ve zekice dile getiriyor ki, sanırsınız ki Kürt halkının ikinci Şeyh Said'idir. Seyyit Rıza bile Bayık'ın yanında daha cüce kaldığı hissine kapılırsınız.


Lakin ne Cemil Bayık ve ne de Öcalan, hiçbiri Seyyit Rıza ve Şeyh Sait kadar davalarına sadık olmamış ve kahramanca duruşu göstermemişlerdir. Öcalan'ı Kürtlerin Mandella'sı olarak gördürmeye çalışanlara da harbiden gülüyorum.


Cemil Bayık en son bir bomba daha patlattı.


Ülkedeki yolsuzluk ve rüşvet operasyonu değerlendiren Bayık; Gülen Cemaati veya Hizmet Hareketi hakkında bazı iddialarda bulundu. Ocak 2013'te Paris'te öldürülen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylem cinayetlerin de Gülen Cemaatinin parmağı olabileceğini öne sürdü.


Bayık; “PKK yönetim kadrosunun tasfiye edilmesi hükümetin kararı olsa da, bu konudaki planlamadan haberi bulunsa da süreç başladıktan sonra böyle bir katliamın olması dikkat çekicidir. Bu konuda hükümetin ya da istihbarat örgütlerinin bilgisi olabilir. Ama Apo'nun başlattığı süreçten sonra bu olayın gerçekleşmesi bir gerçeği ortaya koymuştur. AKP hükümeti hareketimizi tasfiye etmede Fethullahçıları ve onların polis ve yargı içindeki güçlerini kullanmaktadır.


Hareketimizi tasfiye etme politika ve planlamaları içinde Fethullahçıların merkezinde yer aldığı paralel devlet fazlasıyla girmiştir. Dolaysıyla bu katliamda da bunların esas rol oynaması en büyük olasılıktır.”diyor.


Bunları söyleyen Cemil Bayık'a şunları söylemek istiyorum:


Önce siz Kürt halkına karşı bir kere dürüst olun. PKK'nin kendi içinde infaz ettiği 3 bin militanın ve yüzlerce masum insanın hesabını verin. Bu infazları neden, nasıl, hangi delillere dayanarak gerçekleştirdiğinizi ve Kürt halkının sizin namusunuza emanet ettiği o gençlere nasıl kıydığınızı açıklayın, sonra çıkıp abuk-subuk, mesnedi ve kanıtı olmayan ithamlarda bulunun.


Önce infaz ettiğiniz ve PKK'nin ikinci adamı olan Silvan'lı Mahsum Korkmaz'ın hesabını verin, infazı aydınlattın sonra da çıkıp Kürt halkına savaşma teranelerinizi dayatın.


Kürt halkının okullarını, Kur'an kurslarını, barajlarını, işyerlerini ve ocaklarını bombalayan siz değil miydiniz?


Kürt halkının 116 öğretmenini öldüren siz değil miydiniz?


Kürt halkının iki nesil evladını eğitimsizliğe, cehalete, sefalete ve onursuz yaşama mahkum eden siz değil miydiniz?


HADEP Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Fidan'ı ajan olduğu gerekçesiyle öldüren siz değil miydiniz?


JİTEM'in Kürt halkına kan kusturan elemanların yüzde 90'ını PKK'nin içinden çıkmış itirafçılar değil miydi?


Murat Demir, Murat İperk, Abdulkadir Aygan, Abdulkadir Kanat'lar ve onlarca JİTEM elemanı kimin eseridir?


Eğer siz Türk ve Kürt halkına iyi bir şey yapmak istiyorsanız, yapacağınız en büyük iyilik, bu iki halkın yakasından elinizi çekmek ve kanlı emellerinizi bu millet üzerinden gerçekleştirmemektir.


30 yıldır bu halka dayattığınız bütün argümanlarınız, modelleriniz, çözüm önerileriniz ve bütün savaş enstrümanlarınızın hiçbir tanesi işe yaramadı. Bu halka ve bu ülkeye kan kusturmaktan başka. Cunta Rejimiyle bir olup bu milletin canına okudunuz.


Öcalan hayatında tek iyi bir şey yaptı. O da barış sürecini başlattı. Hiç olmazsa bu süreci baltalamayınız ve pilli perişan halka savaşı ve karanlığı dayatmayınız.