Cumhuriyet Meclisi dün de toplanamadı...
   Neden?..
   Çoğunluk sağlanamadığı için...
   Başbakan, dört bakan, Ahmet Kaşif’le birlikte 4 milletvekili mahkemedeydi...
   Diğer bakan ve milletvekilleri de kendi işlerinde...
   UBP’de hiç kimse şu sıralar meclisi veya ülkenin acil sorunlarını düşünebilecek durumda değil...
   Kurultayda genel başkanlığa aday olan Gazimağusa Milletvekili Ahmet Kaşif’in, Genel Başkan ve Başbakan İrsen Küçük alayhinde açmış olduğu dava sonuçlanıncaya kadar, UBP iktidarından hiçbir icraat beklenemez...
   Ne çöp sorunu halledilebilir, ne de diğer sorunlara çözüm üretilebilir...
   Hükümet, kan ağlayan esnafın, sanayicinin, çiftçinin, hayvancının sorunlarına çözüm getiremez...
   Mazbata yüzünden polisle kovalamaca oynayan insanları hapisten kurtaracak yasa değişikliği yapamaz...
   Evlerinden kovulmak üzere olan İngilizleri kurtarıcı kararlar alamaz...
   Atıl vaziyetteki konutların tamamlanması ve ekonomiye kazandırılması yönünde plan ve proje geliştiremez...
   Hastaneleri iyileştiremez...
   Türkiye ve YDÜ Hastanesi’ne olan borçları ödeyemez...
   Batmış belediyelerin ödenmeyen sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımları konusunda kaynak yaratamaz...
   Çevreyi kirletenlere ceza uygulayamaz...
   Ormanları yakanlar karşısında ağzını açamaz...
   Peki ara emri davası sonuçlandığı takdirde, herhangi bir değişiklik olur mu?..
   Yine olmaz...
   Ara emri davasında Ahmet Kaşif’in kazandığını düşünelim...
   Genel Başkanlık yetkilerini kullanamaz duruma gelen bir Başbakan ne yapabilir?..
   Hele kurultayın tekrarlanması ve yeniden seçime gidilmesi durumunda, ortaya çıkacak sonucun beklenmesi şarttır...
   O tarihe kadar bu ülkede hiçbir iş yapılamaz...
   Bir de Kaşif’in, ara emri davasını kaybettiğini düşünelim...
   Böylesi bir durumda UBP’de sular durulur mu?..
   Kesinlikle hayır...
   Günlerdir mahkeme koridorlarında karşılıklı suçlamalarda bulunan insanların, karar sonrasında kucaklaşmasını ve birlik, beraberlik içinde yürümelerini beklemek saflık olur...
   Açılan yaralar çok derindir...
   Ve kolay kolay kapanacak cinsten değildir...
   İnsan yaşamında karşılıklı güvenin sarsılmaması, kötü hareketlerin yaşanmaması ve yaralayıcı sözlerin yer almaması çok önemlidir...
   Bunlar yerine getirilmez ve küçük çıkarlar uğruna tüm hassasiyetler yerle bir edilirse, bunun düzelmesi çok zordur...
   “İki duble viski, iki şiş kebapla buzlar erir” diyenler olabilir...
   Ama bu kez durum çok farklıdır...
   Büyük bir güven bunalımı söz konusudur...
   Ne şiş, ne kebap...
   Ne viski, ne rakı...
   Ne yeni vaadler, ne de avutmaca sözler, yok olan sevgi, saygı ve dayanışma ruhunu geri getiremez...
   Öyleyse; Ahmet Kaşif’in bu davayı kaybetmesi durumunda dahi UBP’de sular durulmayacak...
   Ülkenin ‘erken seçime’ doğru gittiğini kabul etmeli ve gerekli yasal değişiklikleri yapmak için meclisi çalışmaya zorlamalıyız...
   Buna mecburuz...