"'Çözüm'ün meşru zeminde tartışılabilmesi için seçilmiş temsilcilerin 'müzakere'yi kamuoyunun önünde yürütmeleri gerçekten gerekli."

Suruç Belediyesi’ne yönelik yeni bir operasyon daha yapıldı. Suruç Belediye Başkanı iki yıldır KCK davası nedeniyle tutukluydu. Şimdi belli ki geri kalan yöneticiler de tutuklanacak.
KCK tutuklamaları bölgede hemen her gün sürüyor. Binlerce siyasetçi, belediye başkanı içeride, tutuklama haberlerinin ardı arkası kesilmiyor.
Bu tutuklamalara tepki gösteren bir okur dün Radikal gazetesine yolladığı e-mail’de şöyle diyordu: “Alın alın daha dışarıda çok Kürt var.” Gelişmeleri izlerken bu psikolojiyi iyi değerlendirmekte yarar var.
BDP, Meclis’e girmeye karar verdi, iyi de etti. ‘Çözüm’ün meşru zeminde tartışılabilmesi için seçilmiş temsilcilerin ‘müzakere’yi kamuoyunun önünde yürütmeleri gerçekten gerekli. Son dönemde artan PKK saldırıları konusunda en çok baskı gören siyasi akımın BDP olduğu açık. PKK bombaları atıyor, saldırıları yaygınlaştırıyor, BDP’li yöneticiler, belediye başkanları tutuklanıyor. Yani eline silah almayanların ‘öncelikli hedef’ konumunda olduğunu görüyoruz.

Sorunun çözümü için yeni bakış açısı
BDP’nin dilini ve tutumunu değiştirmesi yönündeki eleştiriler elbette önemli. Hükümetin dilinin ve tutumunun da değişmesi gerekiyor. KCK operasyonları bu şekilde sürer, bölgedeki seçilmişler kitleler halinde tutuklanmaya devam ederse, bu ‘çözüm zemini’nden uzaklaştığımız anlamına gelir.
Başbakan’ın BDP için “Benim dediğime geldiler” anlamında sözler kullandığını görüyoruz. Bu noktada ‘büyük resim’i görebilmekte yarar var. Yüzlerce yöneticisi, onlarca belediye başkanı içerdeyken, Kürtçe savunma hakkı dahil doğru dürüst savunma hakkı tanınmazken, yüzlercesi hâlâ duruşmaya bile çıkarılmazken, BDP yöneticilerinin yaşadığı sıkışmışlığı algılayabilmek önemli.
Hükümetin daha kalıcı ve yenilikçi bir çözüm çerçevesi geliştirmesi önem kazanıyor. ‘Yeni anayasa’, bu noktada önemli bir gösterge. ‘Yeni anayasa’ sürecinde, Kürtlerin, BDP’nin sürece katılması, Kürt duyarlılıklarının hesaba katılması önem taşıyor.

Kürtçe eğitim konusu
Kürtler anadillerinin eğitim sistemine dahil edilmesi yönündeki taleplerini sürdürüyorlar. Hükümet ve Başbakan şimdiye kadar “Türkçe resmi dildir” şeklinde özetlenebilecek bir duruş sergiledi. Türkçenin resmi dil olması noktasında BDP’nin ve diğer Kürt siyasi akımlarının bir itirazı zaten söz konusu değil.
Bir başka nokta ise özerklik tartışması. BDP’nin tek taraflı özerklik ilan etmesi anlamsız. Bir siyasi sonucu da yok. Kürtlerin yerel yönetimlerin güçlendirilmesine yönelik talepleri ise önümüzdeki dönemde tartışma yaratmaya devam edecek somut bir konu başlığı olarak görülebilir.
Kürtlerin bir kesimi hükümete karşı bir güvensizlik içinde. Bu güvensizliğin dozu ve haklılık derecesi kişiden kişiye, bölgeden bölgeye, konudan konuya değişkenlik gösterebilir. Ne olursa olsun, Kürtlerin güvensizliğinin arka planındaki deneyimleri ve nedenleri görebilmek ve çözüme yönelik adımlar geliştirirken onları dikkate almak son derece önemli. Gerçekleştirilmesi gereken adımların önemli bir kısmını, (BDP ile müzakereye gitmeden) doğrudan hükümet de gerçekleştirebilir. AK Parti içindeki Kürt milletvekilleriyle daha kapsayıcı bir şekilde tartışılması bile yeni bir perspektif sağlayabilir.
Ciddi bir toplumsal süreçten geçiyoruz. Tabloyu siyasi veya kişisel hesapları ve kaygıları aşan bir toplumsal vizyonla algılayabilenler, bu sürece olumlu katkılar yapabilirler.