KKTC'deyiz.

Hukuk devletinde yaşıyoruz!

Enerji şu anda henüz özelleştirilmemiş olduğundan devlet sektörü.

Bu işe bakan bir kurum var. Daha düne kadar "borçları toplayamıyor" diye suçlanmaktaydı. "6 milyon lira" bile elektrik borcu olanlar varmış! Nedense devletin kurumu istediğinde borçlarını ödememekteymiş borçlular.

Ama şimdi artık "SS/süper sendikacılar" var. 

Onlar topluyor. Halk mutlu. 

Borcu olan koca işletmeler elektrikleri birden kesilince apar, topar borçlarının bir miktarını ödüyorlar. Kapılarında siyah ceket takımlı korumalar bekleten iş yerleri ve sürekli korumalarla gezen patronları demekki "işçi sınıfından korkuyor". Yaşamasam inanmazdım!

Marx, Engels, Lenin, Stalin, Troçki, Mao, Enver Hoca, Kim İl Sung, Che Guevara, Behice Boran, Mehmet Ali Aybar, rahmetli babam ve tüm diğerleri sanırım duysalardı buna inanamazlardı: günün birinde işçi sınıfının örgütlü gücünün devlet görevlerini üstlenip "halk adına elektrikleri kesip, borç tahsil edebileceğini".

KKTC'de aynen bunu izlemekteyiz.

"Halk adına elektriğinizi" kesiyoruz diyorlar mı bilmiyorum ama "kesiyorlar". Şimdilik sadece borcu olanların. Belki yarın sevmedikleri herkesin. Bunun artık bir garantisi yok.

Yıllarca borcunu ödememiş işletmeler ve onların örgütleri "işçi sınıfının örgütlü gücüne" hitaben "lütfen hiç değilse yılbaşında kesmeyin elektriğimizi" diyerek yakarmakta. "600.000 bin borcu olan" hemen "200.000 binini yatırıvermiş".

Valla "helal olsun bu sendikacılara". Kimse "dur" demiyor. Kimse "sizin yetkiniz yok, nasıl kesersiniz elektiriğimi" demiyor. Anlaşılan kimse şikayetçi olmuyor. Kimse "elektiriğini yetkisizce kesenlere dava filan açmıyor".

Tamam. İşçi sınıfı da uyanık "TSK", "Güvenlik Kuvvetleri" ve benzeri adreslerden uzak duruyor. O kadar da olsun. "Eyvallah, lafımız yok!".

Belediye başkanları haklı olarak isyan ediyorlar. Onları da zaten dinleyen yok.

Kentler ve tüm yerleşim yerleri geceleri kapkaranlık. Caddeler kapkaranlık. Halkın şikayeti yok galiba. "Belki de bu sayede KKTC daha romantik" kim bilir. 

Nasılsa hesap soran, eden yok.

"Elektriği kesiyoruz" diyerek kesiyorlar.

KKTC'li sendikacıları esnafın belli bir grubu çok sevmeye başladı. Jeneratör ve gaz sobası satıcıları. Mum stoklarını da arttırmakta marketler.

Yakında borçları ödemek zorlaştıkça ve de elektrikler kesildikçe KKTC'ye uçan ve Ercan'a inişe geçen uçaklardan baktığımızda karanlığın içinde ışıl, ışıl casinoları ve gece klüplerini göreceğiz. Onlar için sorun olmasa gerek elektrik faturalarını ödemek.

Ancak belirtmeden edemeyeceğim: "Allah razı olsun işçi sınıfımızdan". 

Bir "burjuva eğlence tarzı" olan ve "kapitalizmin emperyalist emelllerinin ve de özellikle kültür emperyalizminin yayılmasında önemli rol oynayan yılbaşında" yollarımız ışıl, ışıl olacakmış.

"Allah tuttuklarını altın eder inşallah!". 

"Melek gibi insanlar" bu sendikacılar. Hristiyan aleminin kutsal yılbaşı akşamında "melekler" yollarını kaybetmesin diye kestikleri elektriği o gece yine sunacaklarmış.

Bu sayede "dekolte elbiseli bayanlar" ve "huni şapkalı beyler" en pahalı köşelere giderken yollarını aydınlatacak sendikacılarımız. 

Yoksa normal akşamlarda emekçi Mehmet, emekli Dursun amca, dul Ayşe teyze, sekiz aylık hamile Fadime ve elini eteğini tutan iki ve de üç yaşındaki Rıza ile Songül'de karanlık yollarda su birikintilerine basmamak hatta belki de bir çukura düşmemek için akla karayı seçmeye devam edecekler.

Ama "nankörlük" yapmayalım. İsterlerse onlar da "pasta yiyebilirler" pardon "yılbaşını kutlayabilirler"!

Bakın sendikacılarımızdan "allah razı olsun", büyüklük yapıp yılbaşı gecesi elektriği kesmeyeceklermiş!

Bize de "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm” diye dua etmek kalıyor bu durumda!