GÜLEN Cemaati'nin önde gelenlerinde bir süredir hükümete karşı bir burukluk, bir kızgınlık vardı. İktidarın, Gülen hareketi içinde olan insanları tasfiye etmeye başladığını ve bunu özellikle AKP içindeki Milli Görüş yanlılarının yaptığı söyleniyordu. Oluşan kızgınlığın temelinde bu vardı.

"Biz referandum sürecinde evet oyu için canla başla çalıştık" diyen Gülen hareketinden insanlar, "Karşılığını bize böyle mi ödüyorlar" diye de ekliyorlardı, öfkelerinin büyüklüğünü anlatmak için.

Ben bu sözleri uzunca bir süredir duyuyordum, ama yazmamayı tercih ettim. Çünkü ortada bir yanlış anlamadan kaynaklanan öfke olması ihtimalini de düşünüp, doğruyu bulup hareket etmek gerekiyordu. Başbakan'a çok yakın olan ve AKP içindeki tüm gelişmeleri en iyi bilen isimle bu konuyu konuştum ve tahmin ettiğim cevabı da aldım.

"Ortada bir yanlış anlama olması ihtimali var" demiştim ya, nitekim aynen öyle olmuş. Ne olup bittiğini biraz sonra tüm açıklığıyla yazacağım, ama Gülen Cemaati'nin bir yanlış anlamaya dayanarak hükümete kızdığı ve aralarının mayhoşlaştığı anlaşılıyor.

TARAF'TAKİ SERTLEŞME

Yanlış anlama da olsa bu tür kırgınlıkların bedeli hayli ağır olabiliyor. Örneğin, ben Taraf Gazetesi ile Başbakan arasında son günlerde yaşanan gerginliği de bu çerçevede değerlendiriyorum. Cemaat ile yakın çalışma işbirliği içinde olan Taraf Gazetesi, hükümete eleştirilerinde ne kadar haklı olsa da yüklenmelerinin tonu ve üslup sertliklerinin temelinde cemaatin iktidara karşı oluşan son kızgınlığı var sanıyorum.

SİVİLCE ZARARSIZDIR AMA PATLAR DA

Taraf Gazetesi'nin verdiği sinyal gayet tabii ki önemli, ama bence ondan daha da önemli olan Yeni Şafak yazarı Prof. Hayrettin Karaman'ın verdiği sinyal oldu. Karaman gayet tabii ki iyi bir yazar, ama önemini daha da artıran başka bir konumu daha var.

AKP yönetiminin önde gelenleri, ilahiyatçı Hayrettin Karaman'a hem saygı gösteriyorlar hem de onu dinliyorlar. Ayrıca Hayrettin Karaman'ın Başbakan Erdoğan ile özel bir hukuku var.

Dolayısıyla Hayrettin Karaman'ın yazılarını okurken bazen kendimi AKP'nin ruhunu okuyormuş gibi hissederim. En son o da cemaat ile AKP arasındaki gerginlik hakkında konuştu ve bunu bir sivilceye benzetti. Yani aslında çok önemli bir konu olmadığını, abartılacak bir durumun bulunmadığını, konunun bir sivilce kadar önemsiz olduğunu ve ancak bir sivilcenin verebileceği kadar rahatsızlık vereceğini söyledi.

Biraz sonra konuyu ve yanlış anlamayı anlattığımda, olayın bir sivilceye benzetilmesinin ne kadar doğru olduğunu göreceksiniz. Ancak evet sivilce görünürde büyütülecek bir olay değildir, ama tedavi edilmediğinde hayli rahatsızlık da verebilir. Ayrıca patlayıp cerahatini başka yerlere de yayar ve sivilcelerin sayısının da artmasına yol açar.

Anlayacağınız evet belki AKP ile cemaat arasında aslında önemli bir sorun olmayabilir ve evet kızgınlıklar sadece bir yanlış anlamaya da dayanıyor olabilir, ama sivilce tedavi edilmediğinde nasıl rahatsızlık verici olabilirse ve boyutu artabilirse bu yanlış anlamanın da gerginlikler daha fazla büyümeden bir an önce halledilmesi gerekiyor.

PERDE ARKASINDA YAŞANANLAR

Şimdi yaşananları anlatayım da kararı kendiniz verin.

Yıllarca çeşitli bakanlıklarda görev yapmış ve kendisini kabul ettirip sevdirmiş Gülen Cemaati'nden bazı insanların özellikle hedef alınıp işten alındığı düşünülmeye başlandı.

Cemaatin elindeki bilgi böyleydi ve bu davranışa karşı hayli tepkiliydiler. Bana vakaları ve bakanlık adlarını vererek tek tek anlattılar.

Konuyu bir de AKP cephesinden kontrol edeyim dedim ve hemen Başbakan'ın düşünce biçimini ve parti içindeki eğilimleri iyi bilen bir yetkiliyle konuştum.

Onun bana söyledikleri ise şöyle:

"Biz iktidarda dokuzuncu yılındaki bir partiyiz. AKP katiyen şu cemaat bu cemaat ile uğraşmaz. Kimseyi ne karşımıza alırız ne de yanında dururuz.

Bahsedilen işten atılmalar konusunda ise şu olmuş olabilir.

Yetki yasasından sonra hemen her bakanlıkta bir reorganizasyona gidildi. Bazıları yeni görevlere atandılar, bazıları da işten çıkarıldılar ve çıkarılanlar her bakanlıkta bulunan memur havuzuna düştüler. Bir süre orada bekletilip sonra yeni bir görev açıldığında atanacaklar.

Olay bundan ibarettir, yoksa kimseyi şu cemaattendir bu cemaattendir diye işten çıkarmakla ne AKP yönetimi ne de bakanlarımız uğraşır. Örneğin, bazı bakanlıklarda benim bile arkadaşlarım işten çıkarıldı ve ben hiçbir zaman kötü niyetli bir davranıştan şüphelenmedim, kimse de şüphelenmesin."

Bilgisine, kültürüne, iyi niyetine güvendiğim bu ismin bana söylediklerine inandım.

Gördüğüm kadarıyla cemaatte yanlış anlamadan kaynaklanan kızgınlık hâlâ sürüyor.

Ben Gülen hareketi ile AKP'nin uyum içinde var olmalarının Türkiye'nin lehine olduğunu düşündüğümden Türkiye'yi riske atacak bir uyumsuzluğun yaşanmasını istemem. Bu nedenle bir süredir takip etmekte olduğum bu olayı Taraf Gazetesi'nin tavrını gördükten ve Hayrettin Karaman'ın sözlerini okuduktan sonra daha ileri düzeyde kızgınlıkların, kırgınlıkların olmaması için yazmaya karar verdim.