28 Mart 2013 akşamı Ankara’da, TOBB Konferans Salonu’nda Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu'nun ve seçkin bir davetli grubunun katılımıyla gerçekleştirilen tarihî bir törene tanık oldum. Yönetmenliğini Neşe Sarısoy Karatay, yapımcılığını ve metin yazarlığını ise Zafer Karatay’ın yaptığı “KIRIMOĞLU – Bir Halkın Mücadelesi” belgeselinin galası ve ilk iki bölümünün özel gösterimini izledim. Töreni izlerken önce görüntülerini izlediğim, ardında çıktığı kürsüde konuşan 70 yaşındaki cüssesi ufak,  ancak yüreği kocaman Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu  bizim neslimizin kahramanlarından birisi idi.

 

Yurdundan sürülen halkının durumunu dünya gündemine taşımak için başladığı açlık grevinde öldüğü haberi ile Türkiye’de ilk önce ülkücülerin ve sonrasında kamuoyunun gündemine giren bu kahramanı, dünya gözü ile görüp dinlemenin benim için ayrı bir anlamı vardı. Törenin bitişinden sonra kendisini kutlayıp Ahmed Yesevî’nin Divân-ı Hikmet kitabını imzalayıp kendisine armağan ederken, “her iki cihanda Hazret-i Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî’nin himmet nazarlarında olması” niyâzım, kalbimin en derinden duası idi.

 

15 Mayıs 1987 tarihli Yeni Düşünce gazetesinde “Kırım/Lionnes–Cemiloğlu/Hilton-Aykırılıklara Dair-” başlığı ile yazdığım yazıyı hatırladım.[1] O yazıyı yazmama yol açan Kırım Türkleri Dayanışma Toplantısı‘nda Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu'nun sayısını unuttuğumuz mahkûmiyetlerinden birine gerekçe yapılan “Bahçesaray çeşmesi” de okunan şiirler arasında idi. O günkü toplantının organizasyonu yapan isimlerden Zafer Karatay, işte aradan geçen çeyrek yüzyıldan sonra Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu ile birlikte kendi ismini de ebedileştiren bir çalışmaya imza atmıştı. Bu hizmetin hazzını, belgeselin tanıtım gecesinde konuşna Zafer Karatay, “1986’da TRT’ye girdiğim ilk gün hayâlimde bu belgeseli yapmak vardı” sözleri ile içtenlikle dile getirmişti zaten…

Bu vesile ile gönlüme düşen bir diğer ismi de anmalıyım: Türk dünyasının aşığı, rahmetli Kemal Çapraz,  Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu ile Vatan-Kırım’da yapılan ilk röportajlardan birisini o sıralarda yayınladığımız Türk Yurtları dergimize göndermiş ve çok değerli birkaç fotoğraf ile bezenen bu tarihî röportajı dergimizin ikinci sayısında yayınlamıştık.[2]

 

“KIRIMOĞLU – Bir Halkın Mücadelesi”

 

30’ar dakikalık 9 bölümden oluşan belgesel, Kırım Tatarlarının 18 Mayıs 1944 senesinde Vatanları Kırım’dan topyekûn sürgün edilmelerini, olağan üstü bir mücadeleyle Vatanları Kırım’a dönüşlerini ve bu mücadelenin en önemli lideri olan Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu’nun hayatı ve mücadelesini anlatıyor. “KIRIMOĞLU – Bir Halkın Mücadelesi” Belgeselinin bu yılın Ekim ayında TRT Belgesel kanalında yayına gireceği, ancak daha yaygın izlenen TRT-1 ya da TRT-Haber kanallarından da yayınlanması için istekler olduğu belirtildi.

 

T.C. Başbakanlık Tanıtma Fonu katkılarıyla hazırlanan belgeselde TRT’nin ödüllü belgeselcilerinin imzası var. KIRIMOĞLU – Bir Halkın Mücadelesi belgeselinin yönetmenliğini Neşe Sarısoy Karatay, yapımcılığını ve metin yazarlığını ise Zafer Karatay yaptı. Hazırlık süreci, arşiv çalışmaları, çekimleri ve kurgusu iki buçuk yıl süren belgeselin çekimleri, Kırım, Ukrayna, ABD, Moskova, Sibirya (Omsk), Özbekistan, Belçika ve Türkiye’de yapıldı. Başta TRT arşivi olmak üzere bir çok ülke televizyon arşivleri, devlet arşivleri ve önemli kişisel arşivlerde taramalar gerçekleştirilmiş. Bu arşiv çalışmalarının belgeselin tarihî niteliğine güç kattığını söylemeliyim.

 

“KIRIMOĞLU, Bir Halkın Mücadelesi” adlı belgeselde, Kırım Tatar milli hareketinin bir çok öncüsü  yanında aralarında V.Bukovskiy, Sergey Kovalev, Ludmilla Aleksiyeva, Pavel Litvinov, A.Grigorenko, Gluzman gibi dünyaca tanınmış insan hakları savunucuları ve Kırımoğlu’nun 303 günlük açlık grevi sırasında T.C. Başbakanı olan eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile röportajlar yapılmış.

 

“KIRIMOĞLU – Bir Halkın Mücadelesi”  Belgeselinin yapımcısı -ve aslen bir Kırım Türk-Tatarı- olan Zafer Karatay, daha önce Kırım Türklerinin tarihini ve tarihi süreç içerisinde yaşadıklarını anlatan 6 bölümlük “Kırım”, 4 bölümlük “İsmail Bey Gaspıralı” ve 2011 yılında da “Cengiz Dağcı” belgesellerini de hazırlamıştı.

 

TRT için çalışan yönetmen Neşe Sarısoy Karatay ise, 2000 yılında “Osmanlı Devleti’nin Doğuşu”, 2007 yılında da “Özü Türk-Karaylar” belgeselleri ile Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Simavi Yarışması’nda ‘En İyi Televizyon Programı’ ödüllerini almıştı.

 

Belgeselin İlk İki Bölümünden İzlenimler

 

“KIRIMOĞLU – Bir Halkın Mücadelesi”  belgeselinin ilk bölümü ‘Sürgün’ başlığını taşıyordu.

 

Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu’nun henüz 6 aylık bir bebek olduğu 18 Mayıs 1944 geceyarısı evlerinin kapısı çalınarak 5 kardeşi ve annesi ile beraber Özbekistan’da bilinmedik bir köşeye savrulacakları tren yolculuğu dramatize edilmiş sahneleri ile bir film gibiydi. Çok acı, insanın gözyaşlarına kolayca hâkim olamayacağı bir film, ama fazlasıyla yaşanmış sahneler içeren… Bu sahnelerin önce Kafkasya’dan sonra Kırım’dan  ve nihayet Gürcistan’dan Türk varlığını silmek üzere Stalin ve suç ortakları tarafından nasıl planlandığı belgeli olarak ekranlara yansıtılmıştı. [3]

 

Sürgün sırasında ve sonrasındaki ağır şartlar nedeni ile sürgüne maruz bırakılan Kırım Türk-Tatarları’ndan %46,2’sinin hayatını kaybettiği kanıtlayan listeleri görünce “İşte bu soykırım değilse nedir soykırım olan?” sorusu beynime çakıldı, kaldı. Belgeselin ikinci bölümünde Kafkasya ve Kırım’dan 1943-1944 yıllarında yapılan göçleri dile getiren saniyeler, Karaçay soydaşlarımın 2 Kasım 1943’de Kafkasya’dan sürgününü, bu sürgünü anlatan sürgün kurbanlarından Halimat Bayramuk’un “2 Kasım 1943” romanını hatırlamama yol açtı. [4]

 

Belgeselin izlediğim ilk bölümündeki unutulmaz, otantik  sahnelerden , henüz genç yaşlardaki Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu’nun kucağına aldığı oğlunun kulağına ezanını okuyup ismini koyarken söyledikleri,  kırık ancak gür bir sesle haykırdığı ezanın gönlüme akan “Allahuekber, Allahuekber” nidaları tüylerimi ürpertmeğe yetti.

 

Program sırasında ifade edildiği üzere 9 bölümlük belgeselin İngilizce ve Rusça dublajlı versiyonlarının dünya kamuoyuna sunulacağı haberi, çok çok gecikmiş bir çaba olacaksa bile, önemlidir.  Ayrıca yine gala gecesinde dile getirilen belgesel esas alınarak yapılacak bir dizi film de, -inşaallah- TRT yönetiminin konuya sahip çıkması ile hayata geçirilir. Yapılacak dizide konunun  Halimat Bayramuk’un 2 Kasım 1943 romanında tasvir ettiği çok canlı tabloların yapımcılara çok kolaylık sağlayacağını buradan duyurmak isterim. Belgeselin göreceği ilginin konunun dizi film olarak işlenmesinde mutlak surette etkili olacağını belirterek, bunun sağlanması için gala gecesine katılan yirmi kadar Kırım Türkleri Dernekleri’ne ve bütün Türk milliyetçilerine görev ve sorumluluk düştüğünü hatırlatmalıyım.

 

Son Söz Değil İlk Teşekkür

Ekim ayında yayınlanmağa başlayacak “KIRIMOĞLU – Bir Halkın Mücadelesi”  belgeselini duyurmak için yazdığım bu yazımı birkaç zorunlu teşekkür ve rahmet dualarım ile tamamlamak istiyorum. 

 

Öncelikle binlerce şükran; öylesine bir çileli hayatın kahramanı olarak belgeselde hayatının çok kısa bir özeti anlatılan Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu’nun ata-babalarına, belgeselde kendisi ile yapılan röportajları izlediğimiz annesine: Böylesi bir evladın dünyaya gelmesine vesile oldukları için…

 

Sonra binlerle selam; Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu’na, kahramanlığın boy-pos değil koskocaman ve Türkçe atan bir yürek gerektirdiğini tüm varlığı ile kanıtladığı için….

 

Çok teşekkürler; yapım/yönetim ekibinin bütün üyelerine, en başta da aziz dostum Zafer Karatay ve değerli Neşe Sarısoy Karatay Hanımefendi’ye; yıllardır hayâl ettiğimiz bir projeyi başarı ile gerçekleştirerek hayat geçirip önümüz getirdikleri için…

Ve nihayet binlerle, milyonlarla rahmet duası; Zulüm süreçlerinin zalim değirmenlerinde öğütülen yüzbinlerce soydaşımıza…

 

Konferansın bitiminde yanımdaki eşime sorduğum sorunun yanıtını ne o verebildi ne de kendim verebiliyorum:   Başta Joseph G. Stalin olmak üzere bu katliamların planlayıcısı, uygulayıcısı zalimlerin, kaatillerin cezası ne olabilir?

Allah’ın zalimleri kuşatması muhakkak olan adaletine iman ederek, yeryüzünde de tecellisi için duacıyım sadece…