O sebeple hem doğum gününde, hem ölüm yıldönümünde ve hem de insan DNA’sının keşfinin yapıldığı soğuk bir şubat gününde anmak gerekir onu kanaatimce.

İnsan DNA’sının sırrının arkasındaki hikaye biraz buruk ve infial doludur. Rosalind Franklin isimli bir bilim adamı vardır hikayede ama hatırlanmamıştır. Çünkü kadındır.

Rosalind Franklin bir nisan ayında kanserden öldü, radyoaktif madde mağduruydu. Bugün de doğum günüdür. Onu anmak gerekir, çünkü tıbbın gelişimi için uğraşı ve hastalıklara çözüm arayışı kendi hayatını kısacık kılmıştır. Erkek olsaydı da önemli olurdu ama hakkı yenildiği kanaatiyle kadın olduğunu öne çıkaralım.

1953 yılının Şubat ayının son günü, 28 Şubat 1953 tarihinde Cambridge Üniversitesi okulları mensubu bilim adamlarından Francis Crick ve James Watson, uzun zamandır çalıştıları Cavendish Laboratuvarı’nda insan DNA’sının sırrını çözdüklerini duyurdular. Bu haberi yoğun kafeinli, bilimsel niteliği yüksek müdavimlerinin takıldığı Eagle&Child kahvehanesinde verdiler. Ancak aynı laboratuvarda çalıştıkları ve daha sonra ‘lady of DNA’ olarak anılan Rosalind Franklin isimli bilim kadınından hiç söz etmediler.

Denir ki; aslında kendileri Franklin’in icadı olan X-ray çizimleri sayesinde buluşu gerçekleştirdiler, lakin bu radyoaktif maddeye yoğun olarak maruz kaldığı için erken yaşta ölen kadının adından söz etmediler, katkılarını önemsemediler. 1962 yılında Nobel Ödülü’ne layık görüldüklerinde ise Rosalind Franklin çoktan ölmüştü.

2003 yılında bu kıymetli olaya tanıklık eden mekanın girişine DNA’nın şifresini çözmenin şerefine üzerinde elbette Watson ve Crick’in isimleri yazan bir mavi plaka konuldu, Franklin adı hatırlanmadı/önemsenmedi. 2017 yılında ise vandal olduğu lanse edilen birisi bu mavi plakaya Franklin’in adını kazıdı, ‘+Franklin’ diye yazdı ama bu ekleme plakanın üzerinden silindi ve gazetelere haber oldu. Yani Rosalind Franklin’in ismi bugün o plakanın üzerinde değildir.

Güzel olan şudur ki English Heritage, Londra Chelsea’de 1951 ile 1958 yılları arasında Rosalind Franklin’in yaşadığı evin girişine bir mavi plaka asarak bu bilim kadınını onurlandırdı. Katkılarından da DNA’nın keşfini de içeren ‘moleküler yapı’nın gelişimine dair çalışmalar olarak bahsedilir. Ayrıca her yıl doğum gününde Google kendisini sayfadan selamlar.

Daha da güzel olan şey var. ‘Rosalind Franklin Madalyası’ diye bir ödül. 2022 yılında bir Türk kadını, ya da temel eğitimini Türkiye’de alan Amerikalı bir araştırmacı olan Betül Kaçar isimli kimyager bu ödüle layık görüldü. Adı da bulduğu asteroide verildi.

Amerika’da bazı eyaletlerde kürtajı yasaklayan yasadan sonra bir de çarpıcı bir açıklama yaptı;

Onlar rahmimize kafayı takmışken biz yeni gezegenler peşinde olalım.

Cambridge şehrine yolunuz düşerse ikinci derece tarihi eser olan barı ziyaret etmeniz hiç zor değil ve zaman kaybı yaratmaz. 1600’lu yılların ortalarından beri faaldir ve Bene’t Sokağı’nda, 8 numaradadır. Kudretli Kral 8. Henry heykelinden karşıya geçince Eagle&Child tabelasını görürsünüz. Hoşunuza gidebilecek bir şey daha var içeride. İçeceğinizi yudumlarken başınızı yukarıya kaldırırsanız İkinci Dünya Savaşı sırasında Kraliyet Hava Kuvvetleri pilotlarının sigara çakmaklarının duman ve ateşiyle buraya adlarını yazdıklarını, imzalarını attıklarını görürsünüz.

İçmek ve düşünmek, düşünerek içmek, içerek düşünmek. İlle de alkollü içecek içmeniz gerekmez. DNA buluşunun şerefine "Eagle's DNA” ismini verdikleri bir biraları da vardır ama kahvesi de şahanedir. Bahçesi, alçak tavanları, tavan ve duvar süslemeleri, farklı konsepti ve öğle yemekleriyle ünlüdür.

Ne de olsan bilimsel niteliği yüksek müdavimleri ile bilinen ve yaşamın sırrı da denilen insan DNA’sının keşfedildiğinin duyurulduğu yerdir ve Cambridge şehrinin ve okullarının popüler mekanlarından biridir. Eagle&Child güzel bir yerdir.

İyi gezmeler dilerim!