LONDRA (AA) - Johannesburg Üniversitesi Din İncelemeleri Bölümü öğretim görevlisi Dr. Sarah Marusek, Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanının işverenlerin, çalışanlara başörtüsü yasağı getirebileceği yönündeki kararının yargı sürecindeki tarafgirliği gösterdiğini söyledi.

AB Adalet Divanının kararıyla ilgili soruları yanıtlayan Marusek, kararın, başörtüsü takan bir kadının çalıştığı şirket tarafından işten kovulmasını içeren somut bir vakayla ilgili olduğunu hatırlattı. 

Karara konu olan şirketin, iş yerinde hiçbir dini sembole izin verilmediğini savunduğunu ve mahkemenin de şirketten yana karar aldığını belirten Marusek, "Bu, daha ziyade prosedür sorunu gibi görünüyor. Ancak burada, sürecin altında yatan ve neyin dini sembol, neyin ise seküler olduğuna karar verilmesine yön veren değerlerde tarafgirlik var. Çünkü seküler ve normal sayılanın kökleri aslında Hristiyan olabiliyor." diye konuştu.

Bir kişinin başörtüsü taktığı için işten çıkarılmasının ayrımcılık anlamına geldiğini dile getiren Marusek, "Bir insanın başörtüsü takmasının, hele hele bir ofisteyken, işini yapmasını engellemesi için hiçbir neden yok. Ancak temelinde bu kadar tarafgirlik yatan bir sistemde, işverenlerden bu konuda hesap sormanın nasıl mümkün olacağını da bilemiyorum." değerlendirmesinde bulundu. 

Marusek, Batı toplumunda henüz çoğulculuğun başarılamadığını savunarak, "Çoğulculuk, herkesin eşitliği anlamına gelir. Halbuki Batı toplumunda bu eşitlik başkaları için geçerli. Beyaz, Hristiyan ve erkekler için. Diğerlerine ise sadece hoşgörü gösterilir, o da siyasi statükoya ve gücün eşitsiz dağılımına meydan okumadıkları müddetçe." dedi.  

Kararın, Müslüman kadınların kamusal yaşamın dışına itilmesine yol açmamasını umduğunu ifade eden Marusek, "Bence Müslüman kadınlar güçlü ve bunun üstesinden gelecekler. Korkum, bu kararın faşist sağı, Müslümanlara karşı daha fazla nefret ve şiddeti tahrik konusunda cesaretlendirmesidir." yorumunu yaptı.

Merkezi Lüksemburg'da bulunan AB Adalet Divanı, iş yerlerinde çalışanların "görünür biçimde dini, siyasi, felsefi sembolleri taşımaları" hakkında Belçika ve Fransa’dan yapılan iki başvuruyu karara bağlamıştı. Mahkeme, "işverenlerin, çalışanların iş yerlerinde iç kurallar gereği herhangi bir siyasi, felsefi veya dini sembolün görünür kullanımını yasaklamasının doğrudan ayrımcılık teşkil etmediğine" hükmetmişti.