Deprem sadece Dünya’da olmaz!

Tıpkı yeryüzünde olduğu gibi Ay’da da zaman zaman depremler yaşanıyor. 1970’li yıllarda Apollo misyonunun astronotları tarafından Ay’ın dört farklı bölgesine yerleştirilen sismograflar sadece üç yıl içinde 12 binden fazla yer sarsıntısının gerçekleştiğini tespit ederken, en uzunu on dakika süren bu depremlerin 5.5 şiddetinden büyük olmadığı belirtiliyor. Bilim insanları tarafından dile getirilen bir başka iddiaya göre Mars ve Venüs de depremlerin gerçekleştiği gezegenlerden. 

Deprem oluyor, günler kısalıyor

Yerkabuğunda gerçekleşen bazı büyük sarsıntılar Dünya’nın daha hızlı dönmesini sağlar ve kendi ekseni etrafında dönüş süresini kısaltır. Mesela Mart 2010’da Şili’de meydana gelen 8.8 büyüklüğündeki deprem, bir tam günü 1.26 mikro saniye kısaltmış, tsunamiye neden olan 9.1 ölçütündeki Sumatra Depremi’nde ise bu süre 6.8 mikro saniyeye kadar çıkmıştı. Peki, insanların bu farklılığı hissetmesi mümkün mü? Tabii ki hayır. Zira bu süre bir saniyenin milyonda biri kadar kısa. 

Yunanistan’a doğru adım adım

Türkiye’nin üzerinde bulunduğu kara parçası depremler ve yerkabuğunda gerçekleşen levha hareketleri sebebiyle her yıl Yunanistan’a doğru ilerliyor. Afrika, Avrasya ve Arabistan levhaları tarafından sıkıştırılan Anadolu kendisinden daha sert kara parçası olan Ege levhasının altına girerken, Türkiye, ekonomik darboğazdaki komşusu Yunanistan’a her yıl 2.5 santimetre daha yaklaşıyor. Bu yer hareketleri yüzünden yaklaşık beş milyon yıl sonra Ege Denizi’nin yok olacağı öngörülüyor. 

Artçı şoklar yıllarca sürebilir

Ana sarsıntıdan sonra yerkabuğunda bozulan dengenin tekrardan sağlanması için meydana gelen artçı şoklar, aynı zamanda ufak yer değiştirmeler ve sürtünmelerle yeraltındaki sıkışmayı rahatlatan bir aktivite. Artçı şoklarla yerkürenin normale dönmeye çalıştığını belirten uzmanlar, 7 şiddetindeki bir depremin yarattığı artçı şokların en az bir yıl daha devam edebileceğini söylüyor. Yani depremin şiddeti arttıkça, meydana gelen artçı şokların gerçekleşme aralığı da artıyor. 

Pasifik Okyanusu kazan gibi

Bilim insanları tarafından yapılan çalışmalarda, Dünya’da gerçekleşen yer sarsıntılarının genellikle iki kuşak üzerinde meydana geldiği ortaya konuyor. Bu kuşaklardan en belirgin olanı Pasifik Okyanusu, diğeri ise Akdeniz ile Himalayalar arasında kalan bölüm. Dünya’daki tüm depremlerin yüzde 68’inin Pasifik kuşağında gerçekleştiği belirtilirken, yüzde 32’sinin de diğer yerlerde meydana geldiği ifade ediliyor. En çok depremin gerçekleştiği ülkelerin başında da tabii ki Japonya geliyor. 

Her 30 saniyede bir deprem oluyor

Dünya, içi sürekli fokurdayan bir kazan gibi, sürekli sarsılıyor. Yani siz bu maddeyi okurken bile Dünya’nın bir köşesinde, belki de kimsenin hissetmediği bir deprem gerçekleşiyor. Uzmanların hazırladıkları raporlara göre yıl içerisinde bir milyondan fazla yer sarsıntısı meydana gelirken, bunların sadece 400 bin kadarı ölçeği 2 ve üstü şiddetinde olduğu için dikkate alınıyor. Orta ve yüksek şiddetli depremler ise genellikle okyanusun derinliklerinde gerçekleştiği için insanları pek etkilemiyor. 

Yayın balığı depreme mi sebep?

Japon mitolojisine göre evet. Namazu adı verilen bu efsane kahramanı yayın balığı, gizlendiği sualtı mağarasında kıpırdadıkça yer üstünde depremler meydana geliyor. Yeni Zelanda yerlileri Dünya Ana’nın hamile olduğuna ve bebeğin her tekme atışında depremlerin gerçekleştiğine inanırken, Hindistan’ın bazı bölgelerinde yaşayan yerel kabileler arasında gezegenimizin sekiz fil tarafından taşındığı ve yorulan her filin yer değiştirerek depreme sebep olduğu miti hâkim. 

Nerede o deprem havası?

Genellikle güneşin batışına doğru gökyüzünün koyu bir hale büründüğü vakit, halk tarafından yapılan bir tanımlamadır; deprem havası. Komplo teorisyenleri tarafından sıklıkla sarf edilen bu tamlama bilim insanları tarafından reddedilirken, meydana gelen yer sarsıntılarının hava değişikliğiyle alakası olmadığı da bilimsel araştırmalar tarafından ortaya konuyor. Bir de şu açıdan bakalım, deprem havası diye bir şey gerçekten olsaydı, bunu en önce meteorologlar duyurmaz mıydı? 

Doğum oranını da arttırıyor

“Deprem ile doğumun ne alakası var canım” diyebilirsiniz. Ancak yapılan araştırmalar meydana gelen büyük depremlerden dokuz ay sonra doğum oranının gözle görülür bir şekilde arttığını ortaya koyuyor. Kadınların bu dönemde salgıladıkları hormonlar sebebiyle hamile kalma olasılığının daha yüksek olduğu belirtilirken, depremin neden olduğu stres ve psikolojik etkenler yüzünden insanların daha sık cinsel ilişkiye girdiği tahmin ediliyor. Yani deprem bir yandan da cinselliği tetikliyor. 

İnsanlar depreme neden olabilir

Yer sarsıntılarını önlemek gibi bir imkâna sahip değiliz, ancak insan eliyle yapılan bazı aktiviteler yeraltında istem dışı titremelere neden oluyor. Mesela İngiltere’de kaydedilen sarsıntıların yüzde 25’i yapay sebeplerden ötürü gerçekleşiyor. Bunun sebepleri arasında da jeofiziksel araştırmalar yapılmadan gerçekleştirilen maden kazıları, yatağından sorumsuzca edilen nehirler ve yeraltından çıkarılan doğalgazlar yatıyor. Tabii heyelan ve erozyon da cabası... 

Kaynak: Radikal