\'Yargının işi\' derken...

Bazı kişiler hakkında soruşturma açılıp açılmaması \'Başbakan\'ın işi\' haline geliyor.

Kanun teklifinin Meclis Adalet Komisyonu’nda görüşülmesi dün öğleden sonra başladı. Ben de bu yazıyı yazmaya, aynı sıralarda başladım. Ankara büromuzdaki arkadaşlarla konuşarak, görüşmeleri izlemeye çalışıyorum.
Teklifi veren milletvekili Recep Özel... Biyografisinin özeti şu: Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 43 yaşında.
Teklif, tek bir milletvekilinin teklifi ama, bunun bir an önce kabul edilmesi için tüm iktidar partisi seferber olmuş.
Teklifin hedefi malûm: MİT mensuplarını, özel yetkili mahkeme savcılarının doğrudan doğruya açtığı veya açacağı soruşturmalardan kurtarmak...
Teklif kabul edilirse, o soruşturmalar ancak, Başbakan izin verirse açılabilecek.
Aslında bu kural, MİT’in şimdiki teklifteki kadar geniş olmasa da, 1983 yılında çıkan Teşkilat Kanunu’nda da vardı. Ancak 2004’te çıkan Ceza Muhakemesi Kanunu, o kurala bir istisna koymuştu. ‘Özel yetkili savcılar’ın, soruşturma açmak için öyle bir izne ihtiyaçları olmayacaktı.
Gerçi uygulamada, bu konuda tartışmalı durumlar ortaya çıkmıştı. Ama zaman içinde ‘özel yetkili’ler ne diyorsa, ona göre hareket edilmeye başlanmıştı.
Bunun son örneği, önceki Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un durumuydu. O bile, özel yetkili savcının doğrudan açtığı soruşturmadan ve özel mahkemenin tutukluluk kararından kurtulamamıştı. ‘O bile’ dememin nedeni şu: 2010’da referandumdan geçen son Anayasa değişiklikleri, Genelkurmay Başkanları ile kuvvet komutanlarına yargısal açıdan ayrıcalıklı bir statü vermişti. Buna göre, onların da görevleriyle ilgili davalar, Başbakan, bakanlar ve yüksek yargı organlarının başkanları gibi, ancak Yüce Divan’da görülebilecekti. O davalarla ilgili savcılık görevi de Yargıtay Başsavcısı tarafından yapılacaktı.
Anayasa’ya 2010’da giren kural buydu ama, özel yetkili savcılar ile hâkimler, Başbuğ hakkındaki iddiaların o ayrıcalığın kapsamına girmeyeceği sonucuna varmışlardı. Başbuğ’u tutuklamışlardı.
Bu tutuklama, kamuoyunda geniş tartışmalara yol açmıştı. İktidar sözcüleri ise bunu, ‘Üzüldük ama ne yapalım yargının işi’ diye yorumlamışlardı. 

***

‘Ne yapalım, yargının işi.’
Aslında, o klasik yanıt, ‘kuvvetler ayrılığı’nın geçerli olduğu demokratik hukuk devletlerinde her iktidar sözcüsünün her soruşturma için verdiği yanıt. Oradaki gerçek durum öyle çünkü...
Bizdeki durum öyle mi? Bizimkiler o ‘Ne yapalım, yargının işi’ tavrını, her soruşturma için, her dava için gösteriyorlar mı?
Evet, Ergenekon’daki –büyük kısmı tutuklu- yüzlerce sanığın davaları için, tavırları öyle... KCK’daki 7 bin civarında olduğu öne sürülen gözaltılar ve iki yılı aşan tutukluluklar için de öyle... ‘Yargının işi...’
500 dolayındaki pankartlı-pankartsız gençlik gösterilerinin sanıkları için de, İzmir Belediyesi davası gibi belirli belediyelere karşı açılan davalar için de, dün başlayan ‘Şike davası’nın sanıkları için de öyle: ‘Yargının işi’...
Ne yapsın iktidarın hükümeti veya partisi?.. Bunlara üzülüyor ama, çaresiz, izliyor işte açılan davaların sonucunu... 

***

Ama işte, bazı hallerde birdenbire, o tavrın tam tersine bir hareketlenme oluveriyor.
Yargıdaki belirli gelişmelerin ‘yanlış’ olduğu, ‘skandal’ oluşturduğu yolundaki demeç ve yayın kampanyalarının ardından, çok acil ve tek maddelik yasa değişiklikleri için girişimlere de geçiliyor.
Dün Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlayan teklif de onun şimdiki örneğidir.
Ancak bu teklif, o şekilde formüle edilmiştir ki, bununla Başbakan’a tanınan ‘soruşturmaya izin vermeme’ yetkisi, MİT yasasındaki eski yetkinin sınırlarını fersah fersah aşmıştır. Başbakan’ı, ‘özel bir görevi ifa etmek üzere görevlendireceği’ herkesi, her suç iddiasından kurtarabilecek duruma getirmiştir. Teklifin metni (eski metne eklenen ibareler koyu harfle yazılı) şu:
Madde 26- “MİT mensuplarının veya Başbakan tarafından özel bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilenlerin; görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı ya da 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250’nci maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan Ağır Ceza Mahkemeleri’nin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla, haklarında soruşturma yapılması Başbakan’ın iznine bağlıdır.”
Bu yazıyı tamamlarken teklifin komisyondan nasıl geçeceği belli olmamıştı. Konuya devam edeceğim.

(Radikal)