Asgari Ücret Tespit Komisyonu, yeni asgari ücreti belirlemek üzere ikinci toplantısını 18 Aralık Perşembe günü yaptı.
Komisyonda işçi kanadını temsil eden Türk-İş, birinci toplantıya katılmamıştı; ikinci toplantıya da katılmadı. Türk-İş, komisyon yapısının ve tespit kıstaslarının değiştirilmesini istiyor. Bunlar olmadığı taktirde, komisyona katılmayacağını açıkladı.
Daha önce birden fazla kez bu köşede dile getirmiştim: Esasen komisyonu oluşturan her 3 kanadın, belirlenecek asgari ücretten pek bir kayıp veya kazancı olmayacak.
Kamu kesiminde asgari ücretli çalışan neredeyse hiç yok. Sadece Hükümet kanadı, asgari ücretin yükseltilmesinden kaynaklı, daha fazla SSK primi toplayabilecek.
Türk-İş, sendikalı işçileri temsil ediyor ve imzaladığı toplu sözleşmelerle, asgari ücretin çok üzerinde ücret sağlayabiliyor. Ayrıca asgari ücretin fazla yüksek olması, işçilerin sendikaya olan ihtiyacını azaltacağından, Türk-İş’in aşırı yüksek asgari ücretten mutlu olması pek mümkün değil.
HAKSIZ REKABET ETKİSİ
İşverenleri temsil eden TİSK, toplu sözleşme düzeni olan işletmeleri temsil ediyor. O işletmelerdeki ücretler de genellikle asgari ücretin hayli üzerinde oluyor. Yani asgari ücretin yükselmesi, TİSK üyesi işverenleri doğrudan etkilemiyor. Hatta bu işverenler, kendilerine karşı ‘haksız rekabet’ yaptığını düşündükleri sözleşmesiz işyerlerindeki asgari ücretin artmasından mutlu bile olurlar.
Peki, sorun nerede?
Sorun, organize olmayan, çapı ve sermayesi küçük, genellikle esnaf ve zanaatkâr diye nitelendirilebilecek işletmelerde ortaya çıkıyor. Lokanta, mağaza, tamirhane, bakkal, kasap, berber, kahvehane…
Eskiden bu tarz küçük işletmeler, sigortasız işçi çalıştırmada zorlanmıyordu. Hatta sigortalı çalıştırdıklarında, işçinin bankamatik kartına el koyuyor; yatırdıkları resmî ücretin bir bölümünü ATM’den çekiyor; böylece işçiye, asgari ücretten daha düşük ücret ödemiş oluyorlardı. Dolayısıyla işçilik maliyetleri can yakmıyordu.
Günümüzde, işçileri kayıtdışı çalıştırmak hayli zorlaştı. Suriyelilerin de yavaş yavaş dönüşe geçmesiyle, sigortasız ve düşük ücretli işçi imkânı iyice azaldı.
Bu tespitler, herhangi bir bilimsel araştırmaya dayanmıyor. Fakat 40 yıla yakın bir zamandır takip ettiğim saha gerçekliğinin bir özetidir.
31 ARALIK’A YETİŞMEZSE…
Şimdi yeniden Asgari Ücret Tespit Komisyonu mevzusuna dönelim…
Komisyon, bundan önceki tespit çalışmalarını, genellikle 4 toplantıda tamamlamıştı. Türk-İş’in yer almadığı, sadece Hükümet ve işveren kesiminden 5’er üyenin katıldığı komisyonun, üçüncü toplantıda yeni asgari ücreti belirlemesi umuluyor.
Şahsî kanaatim, Türk-İş’in üçüncü toplantıya da katılmaması halinde, asgari ücretin en iyi ihtimalle dördüncü toplantıda ortaya çıkacağı yönünde…
Yasaya göre asgari ücret; tespit edilip Resmî Gazete’de yayınlandığı aydan sonraki ayın ilk günü yürürlüğe giriyor. Yani, yeni asgari ücretin 1 Ocak 2026’da yürürlük kazanabilmesi için, en geç 31 Aralık 2025 günü gece yarısından önce Resmî Gazete’de yayınlanması gerekiyor.
Şimdi… Türk-İş, Asgari Ücret Tespit Komisyonu yapısının değiştirilmesini istiyor. Hükümet ise, komisyonda beş üye yerinde bir üye ile yer alabileceğini açıkladı.
Ortada tuhaf bir durum var. Komisyon kararları oy çokluğuyla alınıyor. Hükümet kanadı, Komisyonda ‘denge’ görevini yerine getiriyor. Eğer komisyonda Hükümet temsilcisi hiç olmazsa, TİSK ve Türk-İş’in asgari ücreti belirleme şansı yok.
TİSK’in ‘fazla’ bulduğu, Türk-İş’in ‘az’ dediği bir rakam oylandığında, sonuç 5-5 olur. Yani berabere…
ÇOCUKÇA KAPRİSLE NEREYE KADAR?
Mevcut durumda ne olacak?
Türk-İş ‘oynamıyorum’ dedi, kenara çekildi. Diyelim ki Hükümet, asgari ücreti, beklentilerin üzerinde artırmak istedi. TİSK de buna karşı çıktı. Oylama yapıldı; sonuç 5-5 berabere… Ne yapılacak?
Bir de tespit süreci, 31 Aralık’a kadar tamamlanamazsa… Yani Ocak 2026’da şimdiki asgari ücret uygulanmak durumunda olursa… O zaman ne yapılacak?
Elbette Hükümet, milyonlarca insanı ilgilendiren asgari ücretin tespiti konusunda ‘sorumsuzca’ davranamaz. Öyle veya böyle, yeni asgari ücretin belirlenmesini ve 1 Ocak’ta yürürlüğe girmesini sağlayacak sonucu zorlayacaktır. Gerekirse kanırtarak…
Peki, Türk-İş’in takındığı sorumsuzluğun bir faturası olmayacak mı? Eğer Türk-İş, Asgari Ücret Tespit Komisyonu yapısının gerçekten ‘adil’ olmasını isteseydi, 5 komisyon üyeliğinin 2’sini Hak-İş ve DİSK’e bırakırdı. Bu noktada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın, Hak-İş’le temas kurmasını not etmekte yarar var.
Kanımca Türk-İş ya meselenin ciddiyetini kavrayamıyor… Ya da bu tür çocukça kaprislerle, asgari ücret tespit yükümlülüğünden kaytarmaya çalışıyor.
Tekrar olsun:
1- Hükümetin yer almadığı komisyondan asgari ücret çıkmaz.
2- Hükümetin, 5 yerine 1 üye ile komisyonda temsil edilmesi, sonucu değiştirmez.
3- Türk-İş’in katılmadığı komisyon, eğer Hükümet kanadı aşırı sorumlu davranmazsa, asgari ücret tespiti yapamaz.
4- Muhtemelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu mevzuda inisiyatif alarak, Komisyonun tespit edeceği rakama bir miktar ilave yapmak suretiyle, yeni asgari ücreti ‘belirleyecek’tir…