Vatana selam, ne yazık ki savaşa devam

liberal aydınların reisi" konumunda olduğu kabul edilen arkadaş, "bölünmekten niçin korkuyoruz, Kürtler memnun değillerse ayrılırlar" dedi.

Bunu, sonucunda "kabak gibi oyulmak" bir yana, düşünebilmek, hatta yazabileceğini tasavvur edebilmek bile söz konusu değildi eskiden...

Memlekette demokrasi olmadığını ileri sürenler belki azıcık utanırlar.
Bu arkadaş, "eşitlik sağlanmadığı takdirde" ayrılacaklarını söylüyor. Yani, anadilini konuşma özgürlüğü, anadilinde yayın ve eğitim gibi aslında çoktan sağlanmış haklar da "kesmiyor"...

Peki o zaman nedir eşitlikle kastedilen?
"Çift resmi dil" mi isteniyor, 1867-1918 yılları arasında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nda olduğu gibi? (Macarlar azınlık değildi...)

Bir "Kürt parlamentosu" mu isteniyor, "paralel" bir Kürt hükümeti, bir Kürt başbakanı mı isteniyor? (Kültür Bakanı da herhalde Sayın Selahattin Çakaler, pardon, Sayın Sırrı Süreyya Önder!)
Yani, her anlamda tam bir federasyon.

Ona pek federasyon denmez, dense dense "konfederasyon" denir ya, neyse...
Liberal aydınlar, hükümeti yeni anayasada buna zorlamak istiyorlar, kabul ettiremeyeceklerini gördükleri için de başbakana hakaret ediyorlar...

Ama, bu "yerel" bir parlamento ve hükümet de olmayacak, çünkü "tam eşitlik" istiyor arkadaş.
Oklahoma Valisi'nin Obama ile aynı yetkilere sahip olması gibi...
Böyle bir sistem yok. Macar parlamentosu da (Budapeşte'ye giden gezginlerimiz Tuna kıyısındaki o görkemli binayı hatırlayacaklardır), Macar hükümeti de, o ikili sistemde bile Viyana yönetimiyle tam eşitliğe sahip değillerdi.
Amerika'da eyalet valileri vardır ama bir Nevada başbakanı, bir Arkansas hükümeti yoktur. Federasyon bile olsa, eyalet, merkezden belli kurallarla bağımsız ama ona belli kurallarla da bağlı ve bağımlıdır.
Tam eşitlikle bağımsızlık arasındaki fark, yalnızca bir "ifade cilvesidir", o kadar.
Açık konuşalım, liberal aydınlar "gitsinler de rahatlayalım" diyorlar.
Çünkü bunlar "Frenk" aydınlarıdır ve bu düşüncelerinin altında, Fransız aydınlarının Cezayir bağımsızlık savaşındaki tavırlarına "özenti" yatmaktadır...

Hatırlatalım, Kürt, azınlıktır. "Azınlık hakları" başka şeydir, azınlığın çoğunlukla siyasi haklar konusunda her anlamda eşit olması başka şey (vatandaş kimliğiyle demedik, öyle bir sorun zaten yok, oy da veriyorlar, mecliste partileri de var.)
Bir konfederasyon kurulmayacaktır. PKK ancak Türkiye bir savaşa girer de yenilirse, o kargaşa ve çöküntüde bağımsızlık sağlayabilir. Öte yandan, 1918'de o şartlar oluşmuştu, başaramadılar, iki bin bilmem kaçta başaracaklarına dair bir garanti de yok üstelik. (Kusura bakmayın, bendeniz "CHP imana geldi, Kürt sorunu çözüldü" yazacak adam değilim, çünkü hiçbir şeyin çözülmeyeceğini biliyorum.)

Liberallerin istediklerini uygulayabilmek için başbakana tartışmasız bir diktatör yetkisi, gerek Osmanlı padişahlarından gerekse Atatürk'ten bile daha büyük bir güç gerekirdi... Hani şöyle "Eflak'ı aldım, Boğdan'ı verdim" diyebilecek ve kimsenin ağzını açamayacağı bir otorite... Onu hem bunu özlemekle suçluyorlar hem de o yetkiye sahip olmasını bekliyorlar. Bu ne yaman çelişki anne?

(Sabah gazetesinden alınmıştır)