Değerli okurlarım şu adamın yazdıklarına bakın!

KKTC yaşamakta olan insanlarımızdan büyük bir kısmının yüreklerindeki Türkiye (anavatan) sevgisiyle “Türkiye’ye zarar verildiğinde” yürekleri kan ağlarken ve üzülürlerken bakın biri çıkmış “twitter” aracılığıyla utanmadan ve de yüzü kızarmadan (orjinali elimde olan metni aynen aktarıyorum) “Turkiyedeki kavgayi balkondan seyretmek guzel... İlahi adalet tecelli ediyor…” diye yazmış. 

Üstelik bu adam şu anda KKTC’de iktidar ortağı olan bir partinin önde gelen en popüler politikacılarından biri!

Yani sıradan biri değil!

Üyesi olduğu parti sadece iktidarda değil bir de üstüne üstlük “KKTC’ye ve dolayısıyla anavatana sahip çıktığı” iddiasında olan bir parti!

Daha da vahimi bu parti mensupları son aylarda “Ankara bizi neden iktidarda görmek istemiyor?” ya da “başkanımız Ankara’dan niye randevu alamıyor?” diye sormaktalar.

İşte cevabı!

Türkiye’de “mafyavari polisler (bizzat Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından tanımlanan halleriyle) tarafından ve de onlarla işbirliği yapmış “dini bir takım çevreler” desteğiyle ve de uluslararası düzeyde Türkiye ile sorunlu olan bazı devletlerin de katkısıyla gündeme gelen bir “komplo”yu” keyifle izlediği anlamına “güzel” diye tanımlayan bu adam da bu partinin önde gelenlerinden biri. Hatta en son bir gazetenin köşe yazarının kaleme aldığına göre de son haftalarda gündeme gelen resmi bir konudan da “nemalanan” bir isim.

Ona yönelik olarak diyecek bir lafım yok. Artık Türkiye onun “Türkiye’ye nasıl baktığını iyi biliyor”.

Beni asıl ilgilendiren üyesi olduğu parti yönetiminin “bu twitteki “benim midemi bulandırdığı haliyle kullanılan kelime olan” “güzel”liği” paylaşıp paylaşmadığı!

Bu söz konusu “twitte” “güzel” olarak tanımlanan “hain oyuna” bakınız dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan neler dedi, sizlerle (özellikle KKTC’de bazıları iyi analiz yapsın diye) paylaşıyorum: 

''Çok değerli bir şahsiyet için ahlaksız bir filmden kare alınıyor iftira atılıyor. Bu alçaklıktır, şerefsizliktir, ahlaksızlıktır. Devlette paralel bir yapı olmaz. İninize gireceğiz didik didik edeceğiz'' 

Soruyorum o “Türkiye ile sorunlu malüm şahıslara”: bu sözü edilen “şerefsizliği ve ahlaksızlığı mı” “güzel” bulup izliyorlar?

Devam edelim Başbakanımızın açıklamaları ile: 

“Ortada çok büyük ihanet var. Bu ihanetin hesabını yargı yoluyla soracağız. Bu ajanlığın hesabını sandıklar, yargıyla soracağız. Hiçbir güç dışarıdan benim ülkemde ameliyat yapamaz. Geçti o günler artık.”

Soruyorum “o KKTC’de iktidar ortağı partinin tüzük uzmanı ama Türkiye ile sorunlu üyelerine”: ihanet ve dış güçler emrinde ajanlık hesapları mı “güzel” izleniyor “balkondan”?

Devam ediyorum Başbakanımızın konuşmasıyla:

“Dikkat edin Ordu'da tek bir miting yapmıyoruz. Ordu, Fatsa, Ünye mitingleri yapıyoruz. Benim milletim bir gerçeği görüyor. Bu iktidara bu tuzak haksızlıktır. Bu tuzakta boğulacaksınız. 30 Mart'ta sandığa gömüleceksiniz. Oyun içinde oyun var 30 yılda sadece teröre 40 bin insanımızı şehit verdik. Çözüm süreciyle terörü bitirdiğimiz anda düşmanlar, kan tüccarları bundan mahrum kalacaklar terörün bitmesini istemiyorlar. 1 yıldır analar ağlamıyor. Terörden beslenenler büyük rahatsızlık duyuyorlar. Biz çözüm süreciyle çok kirli bir tezgahı bozduk. Şimdi yeniden baltalamaya çalışıyorlar.”

KKTC’deki “o “twitlerin” arkasına saklanıp bizler görmüyoruz sanarak Türkiye’ye yönelik “iç dünyalarını” aktaranlara” soruyorum: “kan tüccarlarının barış çabalarını baltalamasını mı” “güzel” bulup keyifle “balkondan” izlemekteydiler? 

“Adaletin tecelli bulmasından” anladıkları Türkiye’de yine “40 bin insanımızın şehit olması için çaba verenlerin” iktidarı devirmeye çalışması mı?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bugün Giresun’da:

“Allah bu güzel ülkeye zeval vermesin. Bu aziz millete taşıyamayacağı yükü yüklemesin. Biz ülke olarak, millet olarak çok büyük acılar yaşadık. Büyük imtihanlardan geçtik. Çok büyük badireler atlattık. Kanımızı, canımızı vererek dedelerimizi ninelerimizi çocuklarımızı, kadınlarımızı şehit vererek istiklalimizi kazandık. Biz istiklale aşık bir milletiz. Ne diyor İstiklal Marşı'nda şair 'Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal. Hakkıdır hür yaşamış bayrağım hürriyet, hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal'. Birileri varsın kula tapmaya devam etsin. Bizim ubudiyet anlayışımız farklıdır. Bizde kula kulluk yoktur. Biz istiklalimizden zerre kadar taviz vermeyiz, bağımsızlığımızdan zerre kadar taviz vermeyiz. Bunu da dost düşman çok iyi bilsin. İstiklalimize bu ülkeye el uzatan olursa bu ülkeyi karıştırmak için kirlik tuzaklar kurulursa biz o elleri kırarız biz o tuzakları bozarız.”

İşte “o malüm twitleri yazan eller” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu cümlelerini iyi özümlesin.

Türkiye, bazılarının “Türkiye ya da anavatan” laflarını ağızlarında “sakız ederken” “Türkiye’ye olan düşmanlıklarını” akıllarınca “twitler” ya da “duyulmadıklarını sandıkları” kapalı kapılar ardında dile getirirken sandıkları gibi öyle “mafyavari polislerin” operasyonları ile “yıkılacak” bir ülke değil.

KKTC’de hala “mafyavari polislerden” medet umanlara diyecek tek olumlu önerim “bırakın artık geçmişin haksız ve de halkını sevmeyen rejimlerinden bir şeyler beklemeyi” KKTC vatandaşlarının geleceğine zarar vermeyin bari!

Kıbrıs’ta “çözüme karşı olabilir” ve “en iyi çözüm çözümsüzlüktür” diye düşünebilirsiniz. Bu sizin en doğal hakkınız.

Ancak Kıbrıs Türkü’nün ezici çoğunluğu sizin gibi düşünmüyor. “Millet” adil bir çözüm istiyor. Çünkü artık “çözüme karşı olanların aslında kendi yaşam alanlarının sona ermesinden nasıl korktuklarını” iyi bilmekteler. KKTC’de “millet” Türkiye’de “milletin belirlediği iktidarın” tam desteğiyle gündeme gelecek “adil bir çözümün” özlemi içinde.

“En iyi çözüm çözümsüzlüktür” diyenler “gölge etmesinler” yeter.

Ama “Türkiye’de mafyavari polislerden” medet umarak onlarca yıl olduğu gibi yine “Kıbrıs Türkü’nü” oyalayabileceğini sananlar da bilsinki onların “umudu” artık “tarihin çöplüğünün en derin ve de ulaşılmaz” köşelerinde kokuşmuş bir vaziyette çürümekte.

Kıbrıs’ta “adil bir çözüm” isteyenlerin gerçek destekçisi Türkiye’yi demokratikleştiren ve Türkiye’de artık “anaların ağlamamasını sağlayan” AK Parti iktidarı.

AK Parti’ye karşı oynanan oyunlardan “keyif duyanların” ise “amaçlarının” ne Kıbrıs’a, ne Türkiye’ye ne de dünya barışına getireceği tek bir “hayır” yok. Ama kimse korkmasın hatta bundan dolayı “onlar korkarsa” anlarım, çünkü verebilecekleri “zarar da” yok. Tek zararı kendilerine vermekteler.

Bu böyle biline…