Toplumdaki 'Kadın' Algısı

Toplum, kadın ve erkek cinsiyetlerinin hangi rolleri alabileceğini belirleyen bir unsurdur. Burada ise bu iki unsurun birbirleriyle olan etkileşimlerini inceleyeceğiz. İnsanların günlük hayatları içerisindeki bu etkileşimleri neticesinde çevrelerindeki kişileri ve grupları genel bir bakış açısıyla değerlendirilmeye çalışılmaları ve teorik düzeyde toplumsal bir olgu olan toplumun cinsiyet faktörüne etkisi ve toplumsal bir olgu olan kadın olgusunun toplumdaki yeri bu yazının temelini teşkil etmektedir.

                       

Modern toplumlarda bireyler kendilerini öğrenci, doktor, sekreter,anne, evlat, dişi, erkek diye tanıtırlar.Bu sosyal etkinliklerin her biri bireyin o grup içerisinde işgal ettiği sosyal psikolojik konumuna işaret eder. Bireyin toplum içerisindeki saygınlığı ile ilişkilendirilen bu sosyo psikolojik konum aynı zamanda birey işlerliğini diğerleri üzerindeki yaptırımlar ile koruyan sosyal bir güç sağlar. Bu bağlamda da etiketler zaman içerisinde piramidal yapılara yol açan toplumsal tabakalaşma değişkenleridir. Etiketin toplumsal yaşamdaki psikolojik önemi ise bireyin etiket değişkenlerine atfedilen farklı değerlerden kaynaklanır. Her toplumda yaş cinsiyet, bireyin sosyal ilişkileri, etnik özellikleri, ailevi özellikleri, eğitimi, mesleği, gelir durumu vs. gibi değişkenler etiket kriterleri olarak farklı önem derecelerine sahiptirler. Bu kriterler çeşitli yaşam alanlarında farklı etkileşim ve davranış biçimlerine yol açması nedeniyle aynı zamanda önemli kültür değişkenleri olarak ta düşünülürler. Burada işleyeceğimiz etiket tipi ise cinsiyettir. Cinsiyetin özellik ve değer biçimi bakımından kültürden kültüre farklılık gösterir.

                       

İnsanlar toplumsal bir varlık olmaları nedeniyle, hayatlarının her aşamasında sosyal çevreleriyle sürekli etkileşim içerisindedir Etnik gruplar, kültürler, milletler vs. arasında olabileceği gibi erkekler ile kadınlar arasında da olumlu yada olumsuz kalıp yargıların olduğunu söyleyebiliriz.

                       

Kültürel ve ekonomik değişmelere rağmen sosyal yaşam içerisinde gelenekselliğin yaşandığı yerlerde geçmişten günümüze kadar var olan kadınlara yönelik etiketler gelenek ve değişim bağlamında incelenip açıklanmıştır. Toplumların ve grupların birbirleriyle olan etkileşimi sonucunda, birbirleri hakkında yada grubun kendi içerisinde bazı klişeleşmiş yargılar ortaya çıkmaktadır. Grubun kendine ait düşünce ve davranışların sosyal kimlik açısından değerlendirilmesi ya da sosyolojik ve sosyo psikolojik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkması, bu klişe ve kalıpların toplum tarafından kabullenilip benimsenmesini ayrıca toplumsal değer halini almasına neden olmaktadır. Toplumun geneline hakim olan geleneksel değerler, sosyal yaşam içersinde kadın olgusunun farklı biçimlerde algılanmasına ve yorumlanmasına neden olmaktadır.

                       

Sosyal yaşam içerisinde kadın olgusunun değerlendirilmesinde, toplumun sahip olduğu kültür ve kültürü etkileyen tüm unsurların önemi çok büyüktür. Kadınlara yönelik kategorilerin, toplumun hakim kültürü, geleneksel değerleri, ekonomisi ve dini kültürden etkilenmesi neticesinde ortaya çıkması; toplumsal yaşam içerisindeki cinsel kimliğin, cinsel iş bölümünün, cinsiyet rollerinin ve cinsel davranışların farklılaşan özelliklerini ortaya koymaktadır. Toplum içerisinde ki kadın erkek ilişkilerine toplumsal değerler tarafından belirlenmiş olması, nesilden nesile aynı değerlerin aktarılması sonucunu doğurmaktadır. Ayrıca, erkek kimliğinin kadın bakış açısıyla değerlendirilmesi ya da kadın kimliğinin erkek gözüyle değerlendirilmesi toplumdan topluma, kültürden kültüre hatta bölgeden bölgeye farklılık arz etmektedir. Sosyo kültürel, sosyo ekonomik düzey, eğitimin ve geleneklerin etkisiyle farklılık arz eden kadınlarla ilgili kalıp yargılar, modernleşme sürecinde değişme özelliği göstermekte ise de kategorilerinin değişime karşı dirençli olması neticesinde, toplumsal değer özelliği göstererek değişmesi pek mümkün görünmemektedir. Ayrıca bununla birlikte sosyal yaşamın zaman içerisinde değişmesine bağlı olarakta değişebilme özelliği gösterebilmektedir.

                       

Toplumu birleştirici ve bütünleştirici özelliğinin olması yanında, toplumun her alanına nüfuz eden din, kadın olgusunu da tipik bir biçimde etkilemektedir. Örneğin islam dinimiz içerisinde kadına verilen değer büyükken ve islamın gelmesi ile kadınlara ve kız çocuklarına olan yaklaşımlar iyi yönde değişmişken, kültürel değerler ile dini değerlerin toplumumuzda birlikte yaşanması, dinin içinin boşalmasına sebep olmuş ve kadınlara yönelik kategorilerin farklı bakış açısıyla yorumlanıp değerlendirilmesi durumu ortaya çıkarmıştır. Öyle ki islam dininin kadının hassaslığını, kırılganlığını, erkekten ne aşağı ne de yukarı olduğunu "Şüphesiz kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. O kemiği doğrultmayı istediğin zaman, kırabilirsin. O halde geçinme yolunu seç de onunla yaşayabilesin." hadisinden ayrıca "Cennet annelerin ayakları altındadır" hadisinden de cennete girmek için onlara iyi davranılması gerekliliğini şart koyacak kadar değer verdiğini anlayabiliriz. Ancak kültürel etkenlerle harmanlanan ve içiçe geçen, hangisinin din hangisinin kültür olduğunu unutacak kadar içi boşaltılan dinin sonucunda zihinlerde ki kadın imajını etkilemekte ve kadın kimliğinin bu değerlerin kabullenildiği şekilde form kazanmasına neden olmaktadır.                        

 

Modernleşmenin beraberinde getirdiği toplumsal değişim, dinin yaşanmasında ve algılanışında da farklılıkların ve değişmelerin olmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda kadın dindarlığına yönelik kategorik algıların şekillenmesin de başta içi boşaltılmış din olmak üzere eğitim, sosyo ekonomik düzey, medeni durum ve yaş unsurları etkili olmaktadır. Eğitim düzeyinin yükselişi, sosyo ekonomik düzeyinin iyileşmesi, insanların fikir özgürlüğüne sahip olması gibi etkenlerinde modernleşmeye bağlı olarak değişmesi, kadınlara yönelik algıların da değişmesine neden olmaktadır. Fakat kırsal kesim ile kentsel kesim arasında ki sosyal yaşamın farklı olması, türümüzde kadınların hala konumunun ve statüsünün tartışılmasıyla sonuçlanmaktadır. Aile içinde kadının yerinin ve rolünün katı bir biçimde şekillendiği kırsal kesimde, kadınlarla ilgili kalıp yargıların geleneksel değerler çerçevesinde şekillenmesiyle hala tüm canlılığını korumaktadır.

                       

Bir gün bir baba ve oğul trafik kazası geçirirler. Aynı anda farklı hastanelere götürülürler. O esnada oğlanı incelemek için gelen cerrah çocuğu gürünce şaşırır ve "bu benim oğlum" der. Bu durumun nedeni sizce nedir ?

                       

Şuanda aklınızdan bir çok seçenek geçmiş olabilir ve bu çok doğal. "Babası olduğunu iddia eden adam acaba gerçek babası mıdır. Kazada ki belki de üvey babasıydı.", "Babası yaralanmadı da ve oğlunu ameliyata mı aldı?" yada buna benzer "Gerçekte kim bu adam?" şeklinde devam eden bir çok teori üretmiş olabilirsiniz. Ancak cerrahın bir kadın ve oğlanın annesi olabileceği  gerçeğini umutmuş olma ihtimaliniz de bu teorileri düşünme ihtimalinizle artar.

                       

Bu kıssadan birincil sorun olan kadına yönelik etiketleme sebebiyle, bu durumun sonucu olan kadının iş hayatında ki konumu yönündeki bakış açılarını da görebilmekteyiz. Kadın annedir, ev hanımıdır ve çalışmaz algısı her ne kadar günümüzde değişse de bilinç altımızdan gelen kültürel bilgiler bu duruma ister istemez tepki vermektedir.

                       

Yani kültürün insan için olduğunu unutmayıp ona göre yaşamay ve hayatımız yönlendirmeye çalışmalıyız. İnsan kültür için var olmamıştır ve kültürdeki insana ve topluma zarar veren yönleri düzeltilmeli ve daha doğrularıyla gelecek nesillere aktarılmalıdır ki gelecek nesiller daha doğru bir kültürle ve ham islamla tanışıp, dine karşı olan tepkileriyle kendi içlerinde çatışma yaşamasın. Çünkü her insanın inanmaya ihtiyacı vardır, ve ancak inancı sarsılırsa o kişiyi gerçek anlamda yıkabilirsiniz.

 

Uzm. Psikolog Sümeyye Arslan

PARLAK HAYAT PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK MERKEZİ

0212 486 3515

0541 553 3121

www.parlakhayat.com

                        Toplum, kadın ve erkek cinsiyetlerinin hangi rolleri alabileceğini belirleyen bir unsurdur. Burada ise bu iki unsurun birbirleriyle olan etkileşimlerini inceleyeceğiz. İnsanların günlük hayatları içerisindeki bu etkileşimleri neticesinde çevrelerindeki kişileri ve grupları genel bir bakış açısıyla değerlendirilmeye çalışılmaları ve teorik düzeyde toplumsal bir olgu olan toplumun cinsiyet faktörüne etkisi ve toplumsal bir olgu olan kadın olgusunun toplumdaki yeri bu yazının temelini teşkil etmektedir.

                        Modern toplumlarda bireyler kendilerini öğrenci, doktor, sekreter,anne, evlat, dişi, erkek diye tanıtırlar.Bu sosyal etkinliklerin her biri bireyin o grup içerisinde işgal ettiği sosyal psikolojik konumuna işaret eder. Bireyin toplum içerisindeki saygınlığı ile ilişkilendirilen bu sosyo psikolojik konum aynı zamanda birey işlerliğini diğerleri üzerindeki yaptırımlar ile koruyan sosyal bir güç sağlar. Bu bağlamda da etiketler zaman içerisinde piramidal yapılara yol açan toplumsal tabakalaşma değişkenleridir. Etiketin toplumsal yaşamdaki psikolojik önemi ise bireyin etiket değişkenlerine atfedilen farklı değerlerden kaynaklanır. Her toplumda yaş cinsiyet, bireyin sosyal ilişkileri, etnik özellikleri, ailevi özellikleri, eğitimi, mesleği, gelir durumu vs. gibi değişkenler etiket kriterleri olarak farklı önem derecelerine sahiptirler. Bu kriterler çeşitli yaşam alanlarında farklı etkileşim ve davranış biçimlerine yol açması nedeniyle aynı zamanda önemli kültür değişkenleri olarak ta düşünülürler. Burada işleyeceğimiz etiket tipi ise cinsiyettir. Cinsiyetin özellik ve değer biçimi bakımından kültürden kültüre farklılık gösterir.

                        İnsanlar toplumsal bir varlık olmaları nedeniyle, hayatlarının her aşamasında sosyal çevreleriyle sürekli etkileşim içerisindedir Etnik gruplar, kültürler, milletler vs. arasında olabileceği gibi erkekler ile kadınlar arasında da olumlu yada olumsuz kalıp yargıların olduğunu söyleyebiliriz.

                        Kültürel ve ekonomik değişmelere rağmen sosyal yaşam içerisinde gelenekselliğin yaşandığı yerlerde geçmişten günümüze kadar var olan kadınlara yönelik etiketler gelenek ve değişim bağlamında incelenip açıklanmıştır. Toplumların ve grupların birbirleriyle olan etkileşimi sonucunda, birbirleri hakkında yada grubun kendi içerisinde bazı klişeleşmiş yargılar ortaya çıkmaktadır. Grubun kendine ait düşünce ve davranışların sosyal kimlik açısından değerlendirilmesi ya da sosyolojik ve sosyo psikolojik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkması, bu klişe ve kalıpların toplum tarafından kabullenilip benimsenmesini ayrıca toplumsal değer halini almasına neden olmaktadır. Toplumun geneline hakim olan geleneksel değerler, sosyal yaşam içersinde kadın olgusunun farklı biçimlerde algılanmasına ve yorumlanmasına neden olmaktadır.

                        Sosyal yaşam içerisinde kadın olgusunun değerlendirilmesinde, toplumun sahip olduğu kültür ve kültürü etkileyen tüm unsurların önemi çok büyüktür. Kadınlara yönelik kategorilerin, toplumun hakim kültürü, geleneksel değerleri, ekonomisi ve dini kültürden etkilenmesi neticesinde ortaya çıkması; toplumsal yaşam içerisindeki cinsel kimliğin, cinsel iş bölümünün, cinsiyet rollerinin ve cinsel davranışların farklılaşan özelliklerini ortaya koymaktadır. Toplum içerisinde ki kadın erkek ilişkilerine toplumsal değerler tarafından belirlenmiş olması, nesilden nesile aynı değerlerin aktarılması sonucunu doğurmaktadır. Ayrıca, erkek kimliğinin kadın bakış açısıyla değerlendirilmesi ya da kadın kimliğinin erkek gözüyle değerlendirilmesi toplumdan topluma, kültürden kültüre hatta bölgeden bölgeye farklılık arz etmektedir. Sosyo kültürel, sosyo ekonomik düzey, eğitimin ve geleneklerin etkisiyle farklılık arz eden kadınlarla ilgili kalıp yargılar, modernleşme sürecinde değişme özelliği göstermekte ise de kategorilerinin değişime karşı dirençli olması neticesinde, toplumsal değer özelliği göstererek değişmesi pek mümkün görünmemektedir. Ayrıca bununla birlikte sosyal yaşamın zaman içerisinde değişmesine bağlı olarakta değişebilme özelliği gösterebilmektedir.

                        Toplumu birleştirici ve bütünleştirici özelliğinin olması yanında, toplumun her alanına nüfuz eden din, kadın olgusunu da tipik bir biçimde etkilemektedir. Örneğin islam dinimiz içerisinde kadına verilen değer büyükken ve islamın gelmesi ile kadınlara ve kız çocuklarına olan yaklaşımlar iyi yönde değişmişken, kültürel değerler ile dini değerlerin toplumumuzda birlikte yaşanması, dinin içinin boşalmasına sebep olmuş ve kadınlara yönelik kategorilerin farklı bakış açısıyla yorumlanıp değerlendirilmesi durumu ortaya çıkarmıştır. Öyle ki islam dininin kadının hassaslığını, kırılganlığını, erkekten ne aşağı ne de yukarı olduğunu "Şüphesiz kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. O kemiği doğrultmayı istediğin zaman, kırabilirsin. O halde geçinme yolunu seç de onunla yaşayabilesin." hadisinden ayrıca "Cennet annelerin ayakları altındadır" hadisinden de cennete girmek için onlara iyi davranılması gerekliliğini şart koyacak kadar değer verdiğini anlayabiliriz. Ancak kültürel etkenlerle harmanlanan ve içiçe geçen, hangisinin din hangisinin kültür olduğunu unutacak kadar içi boşaltılan dinin sonucunda zihinlerde ki kadın imajını etkilemekte ve kadın kimliğinin bu değerlerin kabullenildiği şekilde form kazanmasına neden olmaktadır.                                Modernleşmenin beraberinde getirdiği toplumsal değişim, dinin yaşanmasında ve algılanışında da farklılıkların ve değişmelerin olmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda kadın dindarlığına yönelik kategorik algıların şekillenmesin de başta içi boşaltılmış din olmak üzere eğitim, sosyo ekonomik düzey, medeni durum ve yaş unsurları etkili olmaktadır. Eğitim düzeyinin yükselişi, sosyo ekonomik düzeyinin iyileşmesi, insanların fikir özgürlüğüne sahip olması gibi etkenlerinde modernleşmeye bağlı olarak değişmesi, kadınlara yönelik algıların da değişmesine neden olmaktadır. Fakat kırsal kesim ile kentsel kesim arasında ki sosyal yaşamın farklı olması, türümüzde kadınların hala konumunun ve statüsünün tartışılmasıyla sonuçlanmaktadır. Aile içinde kadının yerinin ve rolünün katı bir biçimde şekillendiği kırsal kesimde, kadınlarla ilgili kalıp yargıların geleneksel değerler çerçevesinde şekillenmesiyle hala tüm canlılığını korumaktadır.

                        Bir gün bir baba ve oğul trafik kazası geçirirler. Aynı anda farklı hastanelere götürülürler. O esnada oğlanı incelemek için gelen cerrah çocuğu gürünce şaşırır ve "bu benim oğlum" der. Bu durumun nedeni sizce nedir ?

                        Şuanda aklınızdan bir çok seçenek geçmiş olabilir ve bu çok doğal. "Babası olduğunu iddia eden adam acaba gerçek babası mıdır. Kazada ki belki de üvey babasıydı.", "Babası yaralanmadı da ve oğlunu ameliyata mı aldı?" yada buna benzer "Gerçekte kim bu adam?" şeklinde devam eden bir çok teori üretmiş olabilirsiniz. Ancak cerrahın bir kadın ve oğlanın annesi olabileceği  gerçeğini umutmuş olma ihtimaliniz de bu teorileri düşünme ihtimalinizle artar.

                        Bu kıssadan birincil sorun olan kadına yönelik etiketleme sebebiyle, bu durumun sonucu olan kadının iş hayatında ki konumu yönündeki bakış açılarını da görebilmekteyiz. Kadın annedir, ev hanımıdır ve çalışmaz algısı her ne kadar günümüzde değişse de bilinç altımızdan gelen kültürel bilgiler bu duruma ister istemez tepki vermektedir.

                        Yani kültürün insan için olduğunu unutmayıp ona göre yaşamay ve hayatımız yönlendirmeye çalışmalıyız. İnsan kültür için var olmamıştır ve kültürdeki insana ve topluma zarar veren yönleri düzeltilmeli ve daha doğrularıyla gelecek nesillere aktarılmalıdır ki gelecek nesiller daha doğru bir kültürle ve ham islamla tanışıp, dine karşı olan tepkileriyle kendi içlerinde çatışma yaşamasın. Çünkü her insanın inanmaya ihtiyacı vardır, ve ancak inancı sarsılırsa o kişiyi gerçek anlamda yıkabilirsiniz.

Uzm. Psikolog Sümeyye Arslan

PARLAK HAYAT PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK MERKEZİ

0212 486 3515

0541 553 3121

www.parlakhayat.com