Ticaret Treni Kaçmadan

İngiltere Avrupa Birliği’nden ayrılma sürecini başlatma hazırlıkları yapıyor. İç ve uluslararası siyasetteki yansımalar bir yana, bu durumu ekonomik ve ticari olarak ele almak faydalı olacaktır.

Durum nedir ve neler olabilir?

Birleşik Krallık Avrupa Birliği’ne sonradan dahil oldu ve üye olduğu süre boyunca, gittiği evde  otururken paltosunu çıkartmayan adam misali, ayrılmaya hazır bir görüntüyle durdu. Para birimi, ölçüler, şengen vize sistemi gibi ortaklıkların dışında kalmayı başardı. Çıkışı kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı bu etkenler bizlere İngiltere’nin her zaman bir ayrılma planının olabileceğini gösteriyor.

İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla, vatandaşlarının ve mallarının serbest dolaşımının kısıtlanması, vergilerin yükselmesi, prosedürlerin artması ve ticareti kolaylaştırıcı anlaşmaların iptal edilmesi gibi sonuçlar söz konusu. Uzun yıllardır oluşturulmuş ticari yatırımları bir anda kesmek hem İngiltere, hem de AB üyeleri için hiç akıllıca olmaz. Her iki taraf da burada gereksiz bir kayba uğrayacaktır. Bununla birlikte, Hollanda gibi AB’den ayrılma sinyalleri veren diğer üyelere ayrılmanın hiç iyi sonuçlar vermeyeceğini göstermek için, Almanya gibi başı çeken ülkeler İngiltere’yi zor durumda bırakacak maddeler getirmeye çalışabilirler. Toplamda İngiltere – AB ticaretinin kısmen daralması mümkün. Bu daralma hem İngiltere, hem AB ile ticaretimizde bize bir fırsat sunuyor. Her iki taraf için de rahatlatıcı rol alabiliriz.

Diğer yandan AB yasalarından sıyrılmış, daha bağımsız hareket eden bir İngiltere ile karşılaşacağımız muhakkak. Hem uluslararası arenadaki konumunu güçlendirmek, hem de içerideki algıları yüksek tutmak için esnek ve farklı iş modelleri ve anlaşmalara imza atacaklarını düşünüyorum. İngiltere ve Türkiye arasındaki direkt ticaret ve işbirliğinin artmasını sağlamak ve burada aktif olmak şirketlerimiz için oldukça önemli.

AB’den ayrılan İngiltere, İngiliz Milletler Topluluğu’nu güçlendirmeye çalışacaktır. Bunun için adımlar atıldı bile. Dış İşleri Bakanı’nın Gambiya ziyaretiyle Gambiya tekrar İngiliz Milletler Topluluğu’na üye olmak istediğini açıkladı. Elli iki olan ülke sayısı elli üçe çıkıyor. Avustralya, Kanada gibi ülkelerin de aralarında bulunduğu bu ülkelerle ticaret de hızlanacaktır. İngiltere bu anlamda da bir kapı olarak değerlendirilmelidir.

ABD’deki yeni Trump dönemiyle İngiltere’nin AB’den ayrılmasının aynı zamanlara denk gelmesi her iki ülke arasındaki bağların güçleneceği öngörüsünü doğuruyor. Farklı bir ABD olacağı sinyalleri veren Trump başa geçer geçmez, ilk ziyaretçilerinden birisi İngiltere Başbakanı Theresa May oldu. May, gazeteci tabiriyle ayağının tozuyla ABD’den Türkiye’ye geçti, iki ev arasında mekik dokuyan dünürcü gibi. Hoş, hemen arkasından Türkiye’ye Almanya Başbakanı Angela Merkel de geldi. Şu anda İngiltere Çin’le de ticareti geliştirmek üzere ciddi görüşmeler yapıyor. İngiltere, ABD-İngiltere-Türkiye-Çin hattının mimarı olmaya çalışıyor. Burada Türkiye doğru bir ticari strateji izlerse, hem İngiltere-ABD yakasından, hem de AB tarafından büyük avantajlar elde edebilir.

AB’den ayrılmakla İngiltere’nin Orta Doğu’ya açılan kapısı Türkiye oluyor. İngiltere, Orta Doğu’daki ticari operasyonları için Türkiye ile işbirliği yapmak isteyecektir. Türkiye’deki firmalarımız buradan kendileri için büyük paylar çıkartabilirler.

Sonuç

Kraliçenin ülkesi kendini yepyeni bir yolculuğa hazırlıyor. Bu durum İngiltere pazarına, İngiltere’nin etkin olduğu tüm pazarlara ve bu köprü üzerinden dünyaya markalarımızı tanıtmamız için büyük bir fırsat. Bu fırsatları değerlendirebilmek için hazırlanma zamanı çoktan geldi. Nasıl ki daha tren gelmeden yolculuk eşyalarımız ve biletimizle birlikte istasyonda hazır oluyorsak, İngiltere treni istasyona geldiğinde de hazır olmamız gerek. Eğer kapılar açıldığında hazırlanmaya başlarsak çok geç kalırız.

Trenin sesi gelmeye başladı bile.