Büyük şirketlerinin ve Çin devletinin güvenlik için kullandığı dijital teknolojinin sınırları ve kişisel özgürlüklere etkisi tartışıladursun, konunun uzmanları özellikle yüz tanıma teknolojisi ve kamera kullanımının daha da artacağına dikkat çekiyor.

Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te düzenlenen 'Dijital Orta Asya için Inovasyon' gününde Sputnik'e konuşan Huawei'nin Global Kamu Güvenliği Girişimcilik Bölümü Başkanı eski Polis Hong-Eng Koh, "Biz birim olarak gelirlerimizi geçen yıl % 40 arttırdık. Yani güvenlik kameraları ve yüz tanıma sistemlerine olan talep arttı, daha da artacak" dedi.

Singapur'un eski Emniyet müdürü olan ve Türkiye'den Emniyet birimleri ile de çalıştıklarını söyleyen Hong-Eng Koh, şehirlerin daha güvenli olması için kamu kurumlarının ve vatandaşların elindeki verilerin ortak bir platformda kullanılmasının kaçınılmaz olacağını söyledi.

Sputnik'ten Ahu Özyurt'un Hong-Eng Koh ile gerçekleştirdiği röportaj şu şekilde:

- Neden vatandaşların verilerini de kullanmak istiyorsunuz?

- Ben eski bir polis olarak bu ortak platform fikrini, Boston Maratonundaki saldırıdan sonra geliştirdim. Polisin kamerası tepededir ve belli bir açıdan çeker, oysa artık yüzlerce kişi aynı anda selfie çekiyor. Sisteme milyonlarca kare görüntü akıyor. Bunları yüz tanıma programı ile birleştirdiğinizde suçluları çok daha kısa sürede ele geçirirsiniz. Ama bunu sadece devlet kurumları yapamaz, vatandaşlar da sizinle işbirliği yapmalı. Herkesin verisi bilgisi bir platformda toplanmalı. El Kaide bitti, Işid neden başarılı? Çünkü neredeyse Uber gibi davranıyor. Birbirini hiç tanımayanlar bir havuzda buluşuyor ve bir platform kullanıyor.

- Peki ama bu aynı anda kişilik haklarından taviz vermek değil mi?

— Bakın bu tartışma hep canlı olmalı. Benim bir tavsiyem var. Kişisel verileri kullanıyorsanız tam bir "güçler ayrılığı" ve "denge ve denetleme" prensibi uygulamanız lazım. Yani suçluyu arayan ile yüz taramasını, bilgi toplamasını yapan aynı birim olamaz. İngiltere bunun için apayrı bir birim kurdu. Keza mesela İnsansız Hava Araçları için ayrı bir birim kurmalısınız. Bir diğer konu da "özgürlükler mi, güvenlik mi" tartışması. Bakın, bu tartışmayı hergün yapmalıyız. Vatandaşlar her açıdan dahil olmalı. Hong Kong yasaları, Çin'e rağmen sokaktaki güvenlik kameralarına izin vermiyor. Peki ne oluyor? Hong Kong'da suç oranı artıyor, komşusu Schenzen'de çok az oluyor.

- Ama sonuçta herşeye ragmen şehirlerimiz güvenli diyemiyoruz. Onca kamera, onca teknolojiyle? Sonuçta hep takip ediliyoruz.

- Polisle vatandaşların, mahallelinin işbirliği şart. Mafya yapılanmalarıyla, terror örgütleriyle, bir şebekeyle ancak yine bir 'şebeke' (network) ile mücadele edebilir. Her zaman kötü adamlar ve suç olacaktır. İlginç bir bilgi de paylaşayım. Bir şehre çokça kamera taktık, suç oranı azaldı. Ama yakınındaki, etrafındaki şehirlerde arttı. Neden? O şehirde yakalanacağını anlayan suçlular, yakındaki kasaba veya kentlere gitti, yeraltına indi, siber alanda suç işlemeye başladı. Suçla, hele de dijital çağda suçla mücadele çok farklı olacak.

- Sizce, Çin devletinin yüz tarama metoduyla potansiyel suçlu arama politikası doğru mu?

— Bakın ben özel bir şirketin yöneticisiyim ve Kamu Güvenliği Girişimcilik Departmanında 6000 kişilik bir ekibim var. Çin devletinin politikaları adına yorum yapamam. Sadece şunu söyleyeyim; yüz tanıma ve güvenlik kameraları işi 40 sene once IRA terörü nedeniyle İngiltere'de başladı. Hala da devam ediyor. Londra, dünyada en fazla güvenlik kamerası olan yerdir. Ama kimse İngiltere'yi bunun için eleştirmiyor.

(sputniknews.com)