Suriye'de yanlış mı yaptık?
Acaba Türkiye'nin Suriye politikası yanlış mı? Türkiye, Esed yönetimiyle köprüleri atmakta acele mi etti? Beklendiği gibi Baas rejimi kısa sürede düşmezse Türkiye'nin zararı daha da artmayacak mı? Kuşkusuz farklı düşünenler olabilir. Ancak kanaatimce demokratikleşme çabasıyla bölgeye ilham kaynağı olan Türkiye'nin, halkının özgürlük taleplerini kanla bastıran rejimle yoluna devam etmesi imkânsızdı. Ortadoğu'yu sarsan bu siyasi deprem karşısında Esed, değişim konusunda biraz cesur olsa belki tablo farklı olabilirdi. Maalesef hem Erdoğan'ın hem Davutoğlu'nun bütün iyi niyetli çabalarını şuursuzca harcayıp bunları zaman kazanma vesilesi olarak gören Esed yönetimi, Türkiye'ye hiç seçenek bırakmadı.
3-5 saat süren ve her şeyin sıcak bir ortamda açıkça konuşulduğu; devlet başkanı sıfatıyla Esed'in somut reform sözleri verdiği o ikili görüşmelerin nasıl bu kadar sonuçsuz kaldığı hâlâ muamma. O kadar ki bu görüşmelerde çok partili hayata geçilmesi durumunda, illerdeki iktidar partisi temsilcileri ile vali veya belediye başkanları arasındaki ilişkinin nasıl olacağı bile konuşulmuş.
Umutların hâlâ taze olduğu o görüşmelere katılanların söylediklerine bakılırsa, Esed küçük de olsa reform yönünde samimi ve somut birkaç adım atsa Türkiye krizin derinleşmesini önleme adına bunları dünyaya tarihî adım gibi takdim etmeye ve gelecek baskıları göğüslemeye bile hazırdı. Hatta öğrendiğime göre Türkiye, bizde 1946'da Cumhuriyet tarihinin ilk çok partili seçimlerindeki gibi hileli hurdalı bir seçime bile razıydı. Belki Esed ilk seçimde hile ile kazanacak; ama bir sonraki seçimde halk istediğini başına getirecekti. Ama olmadı. Davutoğlu, daha son görüşmeden dönmeden verilen sözlerin yalan olduğu anlaşıldı.
Geriye dönüp bakınca, bütün o görüşmelerin son derece başarılı bir tiyatrodan ibaret olduğu anlaşılıyor. İnsan, sadece devlet ve yöneticiler olarak, bu kadar yakın olduğumuz bir ülkedeki rejimin gerçek yüzünü yeterince anlayamamış olmamıza hayıflanıyor. Açık konuşmak gerekirse, ilişkilerimizin gayet iyi olduğu dönemde bu ülkedeki siyasi yapıyı, Baas yönetimini, Esed'in bu rejim içindeki ağırlığını, değişik toplumsal grupların birbirlerine ve rejime bakışını ve Suriye'nin stratejik ilişkilerini yeterince okuyamamışız.
Her şeye rağmen Türkiye'nin Suriye politikasına kuşkuyla bakanlar, bu politikada Ankara'nın yalnız olmadığını unutmamalı. Türkiye, Batılı müttefikleriyle birlikte Baas yönetimine cephe alırken, Arap yönetimleri ve kamuoyu Esed'in yanında yer alsaydı durum çok farklı olurdu. Ancak tablo böyle değil. Ankara, Arap Birliği ile koordinasyona büyük önem veriyor. Bugüne kadar izlenen politika, Arap yönetimlerinin çoğu (Arap Birliği'ne üye 22 ülkeden en az 19'u) ve Arap kamuoyu tarafından destekleniyor.
Arap Amerikan Enstitüsü tarafından 6 Arap ülkesinde yapılan bir araştırma, Arapların Baas rejimini çoktan gönüllerinden sildiğini gösteriyor. Mısır, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan, Fas ve BAE'de yapılan araştırmaya göre Suriye'deki siyasi tabloda insanlar özgürlük isteyenlerin yanında. Böyle düşünenlerin oranı Mısır'da yüzde 89, Fas'ta 86, Ürdün'de yüzde 100. Malum, Baas rejimi gösterileri yabancı devletlerin komplosu ve göstericileri ise aşırılık yanlısı gruplar olarak görüyor. Bu teze hiç katılmayan Arap kamuoyu, gösterileri Suriye halkının özgürlük talebi olarak görüyor: Fas'ta yüzde 86, Mısır'da yüzde 89, Suudi Arabistan'da yüzde 88 hadiseye böyle bakıyor. Esed'in hâlâ Suriye'yi yönetebileceğine kimse inanmıyor. İşte oranlar: Suudi Arabistan yüzde 93, BAE yüzde 96, Ürdün yüzde 90, Mısır yüzde 86, Fas yüzde 85.
Arapların gözünde Baas rejiminin çoktan bittiğini gösteren bu araştırmada, bölge içinden ve dışından ülkelerin Suriye politikalarına Arapların nasıl baktığı da incelenmiş. Yer darlığından diğer ülkeleri kenara bırakıp sadece Arap dünyasının doğal lideri sayılan Mısır'da insanların bu soruya verdiği cevaplara bakmak yeterli. Türkiye'nin izlediği siyasetin yüzde 80 pozitif görüldüğü skalada, Suudi Arabistan yüzde 55, İran yüzde 22, ABD yüzde 8, Rusya ise yüzde 5 puan alabilmiş. Evet, yükselen ve yükseltilen beklentiler yüzünden Suriye'nin, Türkiye için belki bir liderlik testine dönüştüğü; akşamdan sabaha sonuç almanın kolay olmadığı ve Ankara'nın sözlerini realize etme kapasitesinin yavaş yavaş sorgulanmaya başladığı doğru. Ancak bölgeye hangi ideolojik gözlükle bakarsak bakalım, yukarıdaki tabloyu da görmezden gelemeyiz.