Siyasetteki kötü talihimiz

Siyasetsizlik diz boyu… Dünya büyük bir kapışmaya hazırlanırken, bizimkiler bütün mesaiyi bir kifayetsiz muhterisin kariyer planlamalarına kurban ediyor.

Parti lime lime dökülüyor. Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet iddiaları bacayı sarmış, bu gidişle ortada ne çatı ne de duvar kalacak

Yönettikleri belediyeler, asgari belediyecilik hizmetlerini dahi veremezken, düzineyle belediye başkanı rüşvet, yolsuzluk ve diğer yüz kızartıcı suç ithamlarıyla tutuklanmış; yolsuzluğun belgeleri işportaya düşmüş…

Ülkede ciddi ekonomik sıkıntılar yaşanıyor, dar gelirliler enflasyon altında eziliyor.

Bir yandan da 40 küsur senelik terör belasını sonlandırmak üzere tarihî adımlar atılıyor.

Fakat bizimkilerin ‘tütmeyen ocağından’, sadra şifa bir şey hâsıl olmuyor.

Siyaset yapma adına buldukları en dâhiyane fikir ‘kırmızı kart eylemi’ olmuştu; şimdi onu da arar hale geldiler.

YAKIŞIYOR MU?

Partinin içine düşürüldüğü acizliği, siyasetsizliği, vurdumduymazlığı, yolsuzlukları örtmek üzere yürütülen canhıraş çabaları hazmedemeyenler, ‘Bekirağa Bölüğü’ haline gelmiş partiyi terk etmeye başlamış…

Senelerdir bünyesinde yer aldığı partisini, bugünkü akıl ve siyaset dışı hallerinden dolayı terk etmek zorunda kalanlar; anında Haraçhane Medyası’nın önüne atılıyor, linç ediliyor.

Genel Başkan sıfatını taşıyan kişi, tüm muvazenesi kaybetmiş; Türk Devleti’nin Hakanına küfretmek ve boş gürültüler yapmak suretiyle, içine düştüğü cendereden kurtulabileceğini sanıyor.

Siz isterseniz, ‘şaşkın ördeğin yüzüş stili’ de diyebilirsiniz.

CHP’den… Anamuhalefet Partisinden… Türk siyasetinin uğradığı en büyük talihsizlikten söz ediyoruz…

38. kez tekrarlanıyor olmasına rağmen, bir Kurultayı yüz akıyla yapmayı beceremeyen… Eline yüzüne bulaştıran

İstanbulluların parasıyla delegelerin satın alındığı; Özgür Özel’in de Ekrem İmamoğlu’nun ‘kançılaryası’ (işgüzarı) olarak, bu şekilde seçtirildiği iddialarına maruz kalan…

Ve bizzat CHP’li delegelerce, iptal talebiyle yargıya taşınan Kurultay

O kongrede, kendi deyimiyle ‘anasının ak sütü gibi temiz oylarla seçilmiş’ olan Özgür Özel’in, iptal davası açan partilileri, ‘meczup’ diye yaftalanması...

Ki, sormak lazım: Özel’in hesabına göre, kongreyi kaybeden eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da mı meczup oluyor? Hadi Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ı sıraya getirmeyelim…

SARAYDAN KIZ MI KAÇIRIYORSUNUZ?

Sadece Türkiye tarihinin değil; dünya tarihinin de bugüne kadar görmediği ölçekteki bir yolsuzluk, suiistimal, rüşvet, terörün finansmanı ve daha bilmem hangi suçlamalarla yürütülen devasa soruşturma, bugünlerde ‘iddianame’ aşamasına gelmişken…

Ortalığa saçılan ve düzinelerce tanık, itirafçı, rüşvet görüntüleri, MASAK raporları, banka hesap hareketleri, HTS-Baz kayıtlarıyla desteklenen suçlamalara dayanan soruşturmaları, elinde hiçbir delil olmaksızın, ‘siyasî dava’ diye niteleyip, işin içinden sıyrılma kolaycılığı…

‘Saraydan Kız Kaçırma Operası’ndan ilhamla, Silivri’den tutuklu kaçırma hevesleri… Bu uğurda yürütülen saçma sapan toplantılar, eylemler vs…

Ortalıkta; hepsi de CHP’li veya yüzü oraya dönük siyasetçi, bürokrat ve iş insanı olmak üzere 70 küsur itirafçı ve ilaveten bir o kadar da tanık varken; ezcümle hepsini ‘iftiracı’ diye yaftalayıp, ‘sütten çıkma ak kaşık İmamoğlu’ üretme hevesleri

Ülkenin bekasını hedefleyen Terörsüz Türkiye Komisyonu çalışmalarını bile Silivri’den tutuklu kaçırmak üzere kullanma, sulandırma, işlevsiz kılma çabaları

Olmayan seçim için olmayan bir önseçim icat edip, seçilmek için gerekli diploması bile olmayan bir zatı, gayrimeşru bir ‘önseçimle’ Cumhurbaşkanı Adayı ilan etme sakillikleri

Hırsızlık, yolsuzluk, suiistimal, rüşvet ve bilmem ne suçlamalarıyla tutuklanan mebzul miktardaki CHP’li belediye başkanı

KAHVEHANE MUHABBETİNDEN DELİL ÜRETMEK

Bizzat CHP’liler tarafından, görüntüleri günbegün kamuoyuna servis edilen para sayma kuleleri, baklava kutuları, poşetlere sığmayan Avro ve Dolarlar

Kamera görüntüleriyle ‘belgelendirilmiş’ rüşvet buluşmaları…

Kabak gibi ortada duran rüşvet eylemleri karşısında, koskoca CHP Genel Başkanı’nın, “Belediye Başkanımıza kumpas kuruldu. İtirafçı denilen iftiracının, emniyet tarafından kurulan kumpasta kullanıldığına dair elimizde 32 saatlik görüntü var…” iddiasına rağmen, ortaya 32 saniyelik bir görüntü dahi konulamamasının düşürdüğü düşük haller… (Ki, Özgür Bey’in 32 saatlik görüntüyü ne ara seyrettiğini bilmiyoruz. 15 milyon oyu 5 bin sandığa nasıl sığdırdıklarını da anlayamamıştık…)

Yetmemiş gibi, yine Özgür Özel’in; ‘AK Parti’yi bitirecek deliller’ diye havalanıp; İBB soruşturmasına itirafçı devşirmek üzere ‘Yargı Borsası’ kurulduğu ve buna dair elinde sağlam belgeler olduğu iddiasıyla ortaya çıkması… Ve lakin ‘delil’ diye köpürttüğü ‘şey’in, iki zanlı avukatının kendi aralarındaki kahvehane muhabbetinden ibaret beyanlar çıkması…

Ortalığa saçılmış yüzlerce, belki binlerce belgeyi yok sayan Özel’in, zanlı avukatlarının kendi aralarındaki zırvalamayı, ‘delil’ diye yutturmaya kalkışması…

Ki, anılan o zanlılardan birinin ‘itirafçı’ olup, bizzat Özgür Özel tarafından ‘iftiracı’ diye yaftalanmışlardan olması…

Özgür Özel’in ‘bindirildiği dolmuşun’, CHP’li belediyelere rüşvet verdiğine dair itirafçı olan bir ihalecinin şirketine ait çıkması…

NAMUSA KADAR UZANAN LİNÇ

Parti içinde ve çevresinde yaşanan rezillikleri hazmedemeyip, çareyi istifada ve AK Parti’ye geçmekte bulan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun, Özgür Özel ve şürekâsı tarafından çarmıha gerilmesi…

Daha düne kadar ‘Topuklu Efe’ diye yere göğe sığdıramadıkları Çerçioğlu’nun namusuna dil uzatmaya kadar vardırılan ahlâksızlık saldırılar…

‘Atatürk’ün kurduğu parti’ söylemiyle, Türk insanından hiç bitmeyen diyetler talep edilen CHP’nin, Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla, bizzat Vaşington’dan atanan ABD Genel Valileri tarafından vesayet altında tutulması(Yeri gelmişken, Kılıçdaroğlu’ya vasi atanan Ünal Çeviköz ve Özel’e vasi atanan Namık Tan’ı selamlamadan geçmeyelim.)

Velhasıl karşımızda, Türkiye’yi yönetmeye talip bir siyasî parti değil, sanki Bekirağa Bölüğü var.

Bu da Türkiye’nin, siyaset sahnesindeki kötü talihi olsa gerek…