Başbakan Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler toplantıları için New York’ta olduğu sırada Time dergisine özel bir röportaj verdi. Derginin beş muhabirinin gerçekleştirdiği röportajda Erdoğan, BM'nin reform sürecine girmesinin şart olduğunu ve Güvenlik Kurulu'nda 'kalıcı üyelik' statüsünün kaldırılması gerektiğini belirtti.

 

“Filistin davasına ve devlet olma girişimlerine çok açık destek verdiniz. BM’de yaşanan bu gelişmelerin barış sürecine zararlı olduğunu söyleyenler var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Erdoğan BM Güvenlik Konseyi’nin ilk iş olarak Filistin halkının taleplerine olumlu yanıt vermesi gerektiğini, diğer konularınsa “iki devlet arasında konuşulması gerektiğini” belirtti.

 

Erdoğan ayrıca, 1967 sınırlarının öncelikli mesele olduğunu ifade ederek, “İsrail başta 1967 sınırlarına dönmeyi kabul etti, ancak sonradan bu idealden uzaklaştı. Yeniden bu noktaya gelmeleri gerek” dedi.

 

"FİLİSTİNLİLER AÇIK HAVA HAPİSHANESİNDE YAŞAMAYACAK"

 

Time dergisi aracılığıyla insanlığa bir çağrı yapmak istediğini de belirten Erdoğan, “Bu insanlar o topraklarda, ancak bir açık hava hapishanesinde mücadele etmek için orada değiller. İsrail’in zalimliği süremez. Filistin’in taleplerine olumsuz yaklaşanlar tarihe hiçbir zaman bunun hesabını vermeyi başaramayacaktır” şeklinde konuştu.

 

Kendisine dört-beş yıl önce, Türkiye-İsrail ilişkilerinin çok yakın olduğunun hatırlatılması üzerine Başbakan, “İsrail Mavi Marmara baskınında iki ülke ilişkilerini kurban vermeseydi, ilişkilerimiz daha bile iyi olurdu. (…) Madem Gazze’ye giden filolarda silah vardı neden ateşe ateşle karşılık vermediler? Hem BM Güvenlik Konseyi’nin hem de BM’nin diğer kurumlarının raporlarında bu silahlarla ilgili en ufak bir iz bile yok. İsrail hükümeti dürüst davranmıyor” dedi.

 

 Erdoğan, Türkiye’nin özür, tazminat ve Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılması talepleri yerine getirilmedikçe ilişkilerin asla normalleşmeyeceğini de sözlerine ekledi.

 

"DÜNYA BEŞ ÜLKENİN KÖLESİ DURUMUNDA"

 

 “ABD’nin barış sürecine yaklaşımının başarısız olduğunu söylediniz. Siz farklı ne yapardınız?” sorusuna, Erdoğan, “İşte size manşet: Bunu başarmayı düşünmek için bile ilk olarak bir samimiyet testinden geçmeniz gerekir. Kendinize şu soruyu sorun: Bu meseleyi çözmek istiyor muyum istemiyor muyum? Maalesef ben Dörtlü’de bunun izini bile göremiyorum. Çünkü Dörtlü bunu isteseydi, İsrail üzerine bazı yaptırımlar uygulardı” yanıtını verdi.

 

 Bugüne kadar İsrail konusunda BM Güvenlik Konseyi’nin 89’dan fazla, BM Genel Kurulu’nun ise 200’den fazla yaptırım kararı aldığını ancak bu kararların uygulanmadığını belirten Erdoğan, “İnsan İsrail’e neden yaptırım uygulanmıyor diye düşünüyor. Konu İran, Sudan olunca yaptırım uyguluyorsunuz. Eğer bu yaptırımlar uygulanmış olsaydı, Filistin-İsrail çatışması çok uzun bir süre önce çözülürdü. Bu yüzden bütün tarafların samimi olmasını ve yaptırımların yanında yer almasını istiyorum” dedi.

 

 Erdoğan bu yüzden BM’de bir reforma gidilmesi gerektiğini de belirterek, “Nedir bu Güvenlik Konseyi’ndeki kalıcı üyelerin olayı? Bu kaldırılmadı. Dünya bu beş ülkenin kölesi durumunda” dedi.

 

Başbakan, “Türkiye’yi demokrasi modeli alan ülkelere ettiğiniz yardımlar, ABD’nin dünya genelinde demokratik değişimden bahsettiği zaman maruz kaldığı eleştirilerle karşı karşıya kalıyor mu?” sorusuna ise “Ben başkaları gibi gidip sadece sokakta birkaç kişiyle konuşmadım. Başkan adaylarıyla, siyasi partilerle görüşmek istedim. Ancak bizim bir rejim ihracı niyetimiz yok – umurumuzda değil. Ama eğer yardımımızı isterlerse, ihtiyaç duydukları desteği veririz. Ama sistemimizi ihraç etmek gibi bir mantığımız yok” dedi.

 

"SURİYE'DE BİNLERCE SİYASİ TUTUKLU VAR" 

 

“Suriye’de Esad’ın iktidarda kalmasını sağlayacak bir barış seçeneği var mı? Yoksa Esad gitmeli mi?” sorusu üzerine Erdoğan, “Benim kendi halkına saldıran, onlara ateş açan, kendi halkı üzerine tanklarla ağır silahlarla giden sözde liderlerle dostluğumu korumam mümkün değil. Biz tavsiyelerimizi her zaman dile getirdik; onlar hiçbir zaman doğru düzgün dinlemediler. Daha önceki yazışmalarımızda Esad birçok siyasi tutuklunun serbest bırakıldığını söyledi. 'Hapiste sadece 83 siyasi tutuklu var' dedi. Ama aslında hapiste binlerce kişi var. Bu kişiler hiçbir zaman şiddet olaylarına ya da ayaklanmalara katılmadı. Sadece inançları ya da ifadeleri yüzünden hapse atıldılar. Ayrıca muhtemelen Hatay’da 7 bin Suriyeli misafirimiz olduğunu biliyorsunuzdur” dedi.

 

Muhabirlerin, “Ama sorumuzu yanıtlamadınız. Suriye’de Esad için bir gelecek var mı?” şeklindeki ısrarı üzerine Erdoğan, “Benim bu konuda yorum yapabilmem için, ilk olarak Hatay’da mültecilerin tutulduğu kampları ziyaret etmem gerek. Ancak dilekler ve umutlar bağlamında, çok iyimser olmadığımı daha önce söylemiştim” dedi.

 

"HALKIMIN AB'YE GÜVENİNİ MERKEL İLE SARKOZY SARSTI"

 

ABD-Türkiye ilişkileri konusunda, son 9 yılda kesinlikle bir gerileme yaşanmadığını da ifade eden Başbakan, “İlişkiler hiç geri gitmedi ancak istediğimiz kadar da gelişmedi. Özellikle Obama ile aramızdaki ilişki hep çok olumluydu. Ne zaman görüşsek, bölgesel ve küresel süreçlerde müzakerelerde bulunuyoruz, her zaman çok açık bir dille konuşuyoruz. Ancak elbette ilişkilerin mümkün olduğunca güçlenmesini istiyoruz, özellikle ekonomi ve ticaret alanlarında. Gelecek konusunda çok iyimserim. Açık söyleyeyim, aramızda hiç gerginlik yok” dedi.

 

İsrail konusunda ise farklı bakış açıları olabileceğini ifade eden Erdoğan, “Belli konularda farklı düşündüğümüz konusunda hemfikiriz. Ancak bu fikir ayrılıkları ilişkileri koparmamız için sebep değil. Türkiye, ABD gibi, bağımsız bir devlettir. Farklı yönlere gidebiliriz, fakat her zaman dost kalacağız” dedi.

 

 

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerini de değerlendiren Erdoğan, “Chirac ya da Schröder görevdeyken, Türkiye Avrupalı liderlerin bütün zirvelerine katılırdı. Ancak ne zaman Merkel ve Sarkozy göreve geldi, ortam çok değişti. Onların tavırlarına rağmen, biz üyelik yolunda ilerleme konusunda kararlıydık. Ancak maalesef benim halkımın AB üyeliğine güveni sarsıldı. Biz hala kararlıyız çünkü Avrupa’da hiçbir lider sonsuza kadar kalmayacak. Yerlerine yeni birileri gelecek. Bizim de yerimize birileri gelebilir. Ama Türkiye zamanla daha güçlü bir ülke olacak. Avrupa’daki birçok devletinse durumu ortada” dedi.