CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke,16 Nisan'da yapılan halk oylamasıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuracaklarını bildirdi.

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında, parti genel merkezinde toplandı.

Toplantı sürerken açıklamada bulunan Böke, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin (AKPM) Türkiye'yi yeniden siyasi denetime aldığını anımsattı. Bu kararla, Türkiye'nin denetimden çıkan ve sonra tekrar denetime alınan ilk Avrupa ülkesi olduğunu belirten Böke, bunun, "siyasi gerekçeyle yapıldı" denilerek geçiştirilemeyecek kadar önemli olduğunu söyledi.

AKPM'nin bu kararını, Türkiye'de uzun süredir yaşanan ve düzeleceğine ilişkin hiçbir işaret bulunmayan hukuk, demokrasi ve özgürlükler konusundaki somut gerçeklere dayanarak aldığını savunan Böke, kararın, siyasi gerekçeyle değil, Türkiye'deki iktidarın başta OHAL olmak üzere, somut uygulamaları nedeniyle verildiğini vurguladı.

Böke, 2004'te Türkiye siyasi denetimden çıktığında, Dışişleri Bakanlığının, "1996'dan bu yana tabi tutulduğu denetimden ülkemizin çıkarılması, ülkemizin demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında Avrupa Konseyi standartlarına uygun biçimde yükümlülüklerini yerine getirdiği anlamını taşımaktadır." açıklamasını yaptığını hatırlatarak, AKPM'nin aldığı kararın, Türkiye'nin demokratik standartlardan uzaklaştığının bir ifadesi olduğunu öne sürdü.

"14 yılda AKP Hükümetinin, Türkiye'yi getirdiği nokta, Türkiye'nin Avrupa'dan ve evrensel demokratik değerlerden uzaklaşmış olmasıdır." diyen Böke, 16 Nisan'da yapılan halk oylamasını hatırlatarak, şu görüşlere yer verdi:

"Türkiye'nin en az yüzde 50'si bu hukuk, demokrasi dışı, özgürlükleri yok eden AKP uygulamalarını reddetmektedir, buna 'Hayır' demektedir. Türkiye, AKP'den ve onların hukuksuzluklarından ibaret değildir. Bu nedenle kararın sorumlusu AKP olmasına rağmen, maalesef karar 80 milyonu, Türkiye'yi cezalandırmaktadır. Kararla Türkiye'ye, 'Siz, bir Avrupa Konseyi üyesi olma konumunu kaybettiniz, artık attığınız her adımınız incelenecek ve izlenecek.' denilmiştir. O zaman şunu tespit etmeliyiz, bu karar ve bu karara yol açmış olan hukuksuzluklar, demokrasiyi zedeleyen adımlarla Türkiye 13 yıl geriye götürülmüştür ve bu çok ağır bir durumdur. Türkiye'nin kaybettiği 13 yılın hesabı derhal verilmelidir."

- "Derhal adımlar atılmalı"

Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi boyunca çağdaş medeniyetler düzeyine ulaşmanın bir hedef olduğunu hatırlatan Böke, "Bu hedefin önemli parçası demokrasi evrensel değerlerinin Türkiye'de yaşatılmasıdır. Ve bu hedefin önemli bir parçası Avrupa Birliği ile olan bu ortak değerlerdir. Bu değerlere arkasını dönen bir Türkiye'nin, kimseye faydası yoktur. Derhal, Türkiye'ye yıllar kaybettiren bu hukuksuzluklar, Türkiye'ye demokrasisini kaybettiren bu siyasi anlayışın hızla düzeltilmesi gerekmektedir. Bu zararı veren iktidarın derhal yarattığı erozyonu ortadan kaldıracak adımları atması gerekmektedir." ifadesini kullandı.

Böke, OHAL rejiminin sürekli kılınması, zulüm ve baskı yapılması, gazetecilerin, seçilmiş milletvekillerinin tutuklanmasının, uluslararası toplumun gözünde, Türkiye'nin demokratik bir ülke olma statüsünü yitirmesi sonucunu getireceğini savundu.

Türkiye'de hukuksuzlukların ortadan kaldırılması, insan hakları ve özgürlükler konusunda çok acil ve büyük adımların atılmasının zorunluluk olduğuna değinen Böke, Cumhuriyet gazetesinin yazarlarının 178 gündür tutuklu olduğunu hatırlattı.

Türkiye'nin bir korku ülkesine döndüğünü iddia eden Böke, darbe girişiminin ardından 21 Temmuz'da Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin 13 maddesine çekince konulduğunu, bunlar arasında "tutulanlara insani biçimde davranma, adil yargılama ve ifade özgürlüğünün" de bulunduğunu bildirdi.

- "Birinci gündem maddesi Rıza Zarrab"

Böke, bir siyasi partinin liderlerinin, milletvekillerinin 180 güne yakın bir süredir hapiste olduğunu belirterek, Anayasa Mahkemesinin 4 yıl önce Mustafa Balbay ile ilgili verdiği bir kararın olduğunu, bunun kamuoyunda "Balbay kararı" olarak bilindiğini hatırlattı. Böke, "Tutuklu milletvekillerine derhal 'Balbay kararı' uygulanmalıdır. Burada açık bir hukuksuzluk vardır ve milletvekillerinin tutukluluklarına bir an önce son verilmelidir." dedi.

Türkiye'nin demokrasi, özgürlükler, ekonomi, hukuk devletinin ortadan kaldırılması meselesinin olduğunu öne süren Böke, hükümetin de Cumhurbaşkanının da bu meseleleri çözmek gibi bir derdinin olmadığını ifade etti.

"Onlar için varsa, yoksa tek bir mesele var, o da uluslararası kara para trafiğinin baş aktörü, Türkiye'de asrın yolsuzluğunun kilit adamı olan Rıza Zarrab'ın korunması." diyen Böke, şöyle devam etti:

"Türkiye'den Amerika'ya giden her bakan, her devlet yetkilisinin birinci gündem maddesi Rıza Zarrab. Neden, niçin böyle? Bunca meselemiz varken, neden bir kişiyle ilgili bir mesele, bir iktidarın tek ve temel meselesi haline geldi? Neden yurt dışında sayısız tutuklu vatandaşımız varken, Türkiye Cumhuriyeti sadece Rıza Zarrab'a değer veriyor? Kara para trafiğinin baş aktörü, neden Türkiye Cumhuriyeti tarafından adeta bir devlet meselesi gibi en üst düzeyde savunuluyor? Bu canhıraş savunma hali iki, çok açık gerçeği ortaya koyuyor. Birincisi, Rıza Zarrab'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan için özel bir şahsi değeri var. İkincisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dış politika öncelikleri 80 milyonun çıkarlarına göre değil, Erdoğan'ın şahsi meselelerine, onun kişisel kaygılarına göre şekilleniyor. Bunun açık anlamı, devletin çökmüş olması ve yerine şahıs devletinin konulmuş olmasıdır."

- "Kendi içimize dönük gündemimiz yok"

Böke, geçen hafta ABD'den "Türkiye ile Rıza Zarrab üzerinden pazarlık yürütüldüğü" yönünde açıklamalar yapıldığını iddia ederek, "Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarlarından Rıza Zarrab uğruna ödün veriliyorsa, bu bir felakettir. Ve bunun 80 milyon için çok ağır sonuçları olur. Türkiye Cumhuriyeti Devletini bir çadır devletine indirgeyen bu anlayış, daha önce de kabul etmediğimiz, bundan sonra da asla kabul etmeyeceğimiz bir anlayıştır." ifadesini kullandı.

Konuşmasında, referandum sonuçlarına da değinen Böke, "Mühürsüz bir seçimin ardından, gayrimeşru bir referandum sonucuyla karşı karşıyayız. 49 milyon 799 bin 163 kişinin, sandığa gitmiş, kendi vicdanıyla, cesaretle oy kullanmış olan bütün vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu savunmak bizim için önceliktir. Bu sebeple önümüzdeki dönemde AİHM'ye başvuru yapacağımızı paylaşmak istiyorum." diye konuştu.

Böke, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. "Anayasa Mahkemesine başvuru olacak mı?" sorusu üzerine Böke, bunla ilgili bir değerlendirmelerinin olmadığını bildirdi.

"Parti Meclisi toplantısında, MYK'da revizyon ve olağanüstü kurultay konularının gündeme geldiği ifade ediliyor. Böyle bir durum söz konusu mu?" sorusuna Böke, "Gayrimeşru bir referandum, yüzde 50'nin üzerinde 'Hayır' oyu vererek, Türkiye demokrasisine sahip çıkmış milyonlar, kendi iradesi YSK tarafından gasp edilmiş 49 milyonun üzerinde vatandaşımız, bu insanların hakkının korunması, demokrasinin yeniden inşa edilmesi dışında CHP'nin herhangi bir gündemi yoktur." yanıtını verdi.

Böke, kendi içlerine dönük bir gündemlerinin olmadığını, tamamen Türkiye'de hukuku ve demokrasiyi yeniden ayağa kaldıracak bir gündemle meşgul olduklarını söyledi.

- "Türkiye gereken adımları atmalı"

"Sincar'a yapılan operasyonla ilgili ABD tepki gösterdi. Operasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine ise Böke, Türkiye'nin güvenliği için atılması gereken her adımın atılması gerektiğine dikkati çekti.

Böke, "Başbakan Binali Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüştü. Bunun uyum yasalarıyla ilgili olduğu söyleniyor. Bu konuda CHP bir karar verdi mi?" sorusuna, "CHP böyle kararları yetkili kurullarında verir ve yetkili kurullarında verdiği kararları da paylaşır." dedi.