Sivil vesayetin resmini yapan yargıç!

Bilmem Nâzım Hikmet’in ricası üzerine Abdin Dino mutluluğun resmini yapabildi mi ama Fazıl Say’ı yargılayan yargıç sivil vesayetin resmini yaptı! Say’ı Ömer Hayyam’a atfedilen bir dörtlüğü re-tweet ettiği için 10 ay hapse mahkûm etti.

Recep Tayyip Erdoğan da Siirt’te yaptığı şiirli bir konuşmanın ardından TCK’nın 312/2. maddesindeki ‘‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’’suçundan 1998 yılının Eylül ayında 10 aylık mahkûmiyet cezası almıştı!

Recep Tayyip Erdoğan’ın Say’ın aldığı cezaya tepkisi şu cümle oldu

“Onlarla bizi meşgul etmeyin!”

(Başbakan’ın Kasımpaşa’da yetişmiş olması göz önüne alınarak bu sözler mealen “Dolapdere’den aşağı Kasımpaşa” olarak da yorumlanabilir.)

Ben o dönemde kendisini ziyaret edip, “geçmiş olsun!” dileklerimi iletmiştim. Şimdilerde Erdoğan’ın “ileri demokrasi”sine hayranlık duyan bir “ağabey” de yaptığımın “Donkişotluk” olduğunu söylemişti.

O “ağabey” dâhil “askeri vesayet bitti ileri demokrasi geldi!” diye göbek atanlar o gün Recep Tayyip Erdoğan’dan köşe bucak kaçıyorlardı, bugün de Fazıl Say’dan köşe bucak kaçıyorlar!

Ne kadar tutarlılar, değil mi?

“Ben fikir özgürlüğünün risksiz olanını, hatta cukka kazandıranını severim!”

                                                                                ***

Aklıma en son CNN-Türk’te (29.3.2013) Başbakan’ın karşısında “hürmetli oturuşu” ile yerleşen Taha Akyol dün Hürriyet’te (17.4.2013) Fazıl Say’ın mahkûmiyeti hakkında şunu iddia etti:

Fazıl Say Ömer Hayyam’ın şiiri nedeni ile değil, şu sözleri nedeni ile hüküm giymiş:

“Bilmem fark ettiniz mi nerde yavşak, adi, magazinci, hırsız, şaklaban varsa hepsi Allahçı. Bu bir paradoks mu?”

Akyol’a ve Say’ı yargılayan yargıca göre bu sözler TCK’nin şu maddesine cuk oturuyor:

“Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” (TCK Mad. 216/3)
  
Akyol soruyor: “Nefret söylemi daha nasıl olur?”

AİHM’nin 13 Eylül 2005 tarihli içtihadına da atıfta bulunuyor:

“Fikir hürriyeti adına ‘büyük hayranlık ve saygı duyulan dinin hedef alınarak aşağılanmasını’ AİHM prensip olarak özgürlük saymamış; baktığı somut dava dosyasında ‘İslam dinindeki Peygamber’in kişiliğine hakaret dolu” bir yazının suç sayılmasını ‘sosyal ihtiyaca uygun’ bulmuştur.”

Tabii ki “büyük hayranlık ve saygı duyulan dinin hedef alınarak aşağılanması, Peygamber’in kişiliğine hakaret edilmesi” katiyen kabul edilemez!

                                                                           ***

Ama oturmamış ve size yakışmamış Taha Akyol! Kelimelere takla attırmışsınız!

Alıntıladığınız cümlede Fazıl Say:

“Bilmem fark ettiniz mi nerde yavşak, adi, magazinci, hırsız, şaklaban varsa hepsi Allahçı. Bu bir paradoks mu?” dediğinde “Allahçı” kelimesini kullanıyor!

“Allahçı” kelimesini “tüm Müslümanlar” olarak yorumlamak için ya Erdoğan’ın gazetecisi ya da yargıcı olmak gerekir!

“Allahçı” Allah’ın adını kullanan/Allah’ın adını kullanarak ticaret yapan/yolunu bulan/çıkar sağlayan anlamına gelir.

El Kaide türü terör örgütlerine kimimiz “İslamcı terör örgütü” diyoruz. Burada “İslamcı” sözcüğü “İslamı bahane eden”, “İslamı kullanan” anlamına geliyor. “Müslüman terör örgütü” sözleri ile “İslamcı terör örgütü” sözleri çok farklı anlam taşır!

“Allahçı” ile “Allah’a inanan” da farklı anlam içerir!

Size “Erdoğancı” demek ile Say’ın kızdığı adamlara “Allahçı” demesi arasında pek fark olmaması gerekir! İkisi de suç değildir!

Yargıç isteseydi böyle bir yorum yapabilirdi!

                                                                                 ***

Alıntıladığınız cümlede Fazıl Say’ın hatası yok mu? Var! Say bütün yavşak, adi, magazinci, hırsız, şaklabanları “Allah ticareti yapanlar” (Allahçı) olarak nitelendirirken fahiş bir genelleme yapıyor. Pekâlâ, “Allahçı” olmayan, başka bir otoritenin ismini kullanarak; “Şu’cu” veya “Bu’cu” olarak yolunu bulanlar da var!        

Fazıl Say’ın genellemesi fahiş bir hata ama suç değil!

                                                                                 ***

Taha Akyol iyi bir kitap kurdu, muhakkak ki iyi bir hukukçudur. Ancak, “Erdoğancılık” arada bir aklını çeliyor. Akyol “Habur Rezaleti” (19.10.2010) sırasında Habur Kapısı’ndan giren PKK’lılar “pişman değiliz” diye haykırırken pekâlâ onların “Pişmanlık Yasası”ndan faydalanabileceğini ve serbest kalabileceğini de yazmıştı.

“Habur’da dağdan inenler hakkındaki yargı dosyasında gözüken, bunların ‘yakalanmış’ olmayıp ‘gönüllü’ olarak geldikleridir. Hâkimin bakacağı husus budur ve serbest bırakılmaları 221. maddeye uygundur.” (Milliyet-24.10.2009)

(Ancak sonradan geri kaçamayanlar yargılandı ve hüküm giydiler.)

Taha Akyol o zaman da hukuka takla attırmıştı, şimdi de attırıyor!



(Yurt'tan)