Silivri ve Bakırköy kadın koğuşları

40 yıl önceki cezaevi arkadaşım Büşra Ersanlı'yla bir Büyükada yolculuğu yaptık. Çantasından çıkardığı bu fotoğraflarla Bakırköy ve Silivri'deki kadın koğuşlarını anlattı...

Büşra Ersanlı ile 40 yıl önce aynı davadan tutuklu yargılanmıştık. 40 yıl sonra o yeniden 9 ay yattı. Çıktığında birlikte vapurla Büyükada’ya yolculuk yaptık. 40 yıl içindeki değişimi, cezaevlerini, kadınları, son tutukluluğunu konuştuk. Çantasından fotoğraflar çıkardı; birlikte hapis yattığı, yargılandığı kadınları anlattı. “Bu siyah giysilerle çektirdiğimiz fotoğraf 2 Temmuz Sivas olayını anmak, yasımızı belirtmek içindi. Bu resimde 6 Alevi var. Siyahlı protestoyu tüm BDP’den (‘KCK’) tutuklu kadınlar birlikte yaptık.” 

‘Silivri inşaatı derme çatma’ 
“Bakırköy kadın cezaevi yerleşik olduğu için bir nizamı var. Silivri’nin yapısı son derece özensiz. 21 kişilik koğuşta üçer kişilik 7 tane oda var. Tuvalet sadece iki tane. O da alt katta. Halbuki 5 oda üst katta. Su günde 3-4 defa bir ya da 2 saatliğine geliyor ve sık sık kesiliyor. İki duşa su haftada üç defa ve sadece 2 saat veriliyor. Bu kadar insan o iki duşu kullanmak durumunda. Duş gerginliği nedeniyle koğuşta sükünet mümkün olmuyor.
Feci bir akustik. Kötü bir inşaat. Devamlı yıkıyoruz, sular bir yerde birikiyor. Suyu dışarı atana kadar canımız çıkıyor. Sifonlar kırıktı. Uğraşarak yaptırdık. Avluda da odada da kamera var. Duştan çıkıyorsun kamera seni izliyor. Kimdir izleyen? Tamamen kanunsuz. Bakırköy’deki sudan hepimizin saçları döküldü, gençler cilt hastalığına yakalandı. Çamurlu pis bir su. Silivri’de nezaket ve ihtimamla karşıladılar. İki gün sonra berbat bir ring aracına bindirdiler. Hayvan bile taşınmaz bir araçtı. Bir daha ona binmeyiz dedik ve binmedik. 

‘40 yılda bir cezaevine’ 
40 yıl aradan sonra cezaevine girmiş olmamı gazeteciler anlamakta güçlük çektiler. Bu nedenle yılları azaltıp 29-30 yıl sonra cezaevine girdi diye yazdılar. Çünkü 40 yıl, inanılır gibi değil. Gazeteci Zeynep Kuray’ın annesi Emel Mesci ziyarete geldiğinde 40 yıl önce birlikte yattığımızı hatırlattı.. “Ne var bunda 40 yılda bir hapse giriyorum.” dedim Zeynep’e. “Çıkınca çocuk yaparsan senin çocukla 100 yaşında cezaevinde buluşabiliriz.Bu arada Türkiye’de insanları boşuna suçlama geleneği değişebilir. O zaman da sürpriz olur, dışarıda görüşürüz.” 

‘Tutuklama beklemiyordum’ 
Böyle bir muameleyle yüz yüze gelmeyi beklemiyordum. Daha öncekilerin başına gelenlerden en az bir sene içerdeyim dedim.
Gözaltına alındığımda bırakılırım diye düşündüm. Birazcık demokrasi var sanıyordum. Düşünce özgürlüğünü bu kadar boğmazlar diye düşünüyordum. Ben öğretim üyesiyim, özgür bir insanım, kamuoyunu kışkırtmam mümkün değil. Erkek olsaydım bu kadar pervasız davranamazlardı. Akademik toplantılarda, sivil toplum örgütlerinin panellerinde yıllarca biriktirdiğim notlarımı birbirine karıştırarak, kes yapıştır yaparak iddianame haline getirdiler. Birçok maddi hatayla karşımıza koydular. Tam bir zihinsel şiddet uygulandı.

Kanadı kırık kuşlar 
Doğasızlıktan, betondan kurtulmak için çaydan kalan posaları kurutuyordu genç kadınlar. Bunlara salata veya semizotu kalıntılarını ekliyorlardı. Bu oluşumu boşalan peynir kaplarına, 5 lt’lik Silivri yoğurdu kaplarına, eski leğenlere, plastik maşrapalara toprak olarak yerleştirip, çeşitli çiçek tohumları dikildi. Bunları esas olarak Aysel yapıyordu; sade, sakin zarafetiyle. Ortak alanın demir parmaklıklarla çevrili camlarına da sarmaşık... Karanfil, domates, akşam sefası ve top top sarı çiçekler ekildi. Nisanda diktik, Mayıs sonu yapraklar çıktı. Fesleğen ve nane sağlıklı görünüyordu. Ama çiçeklerden sadece bir tanesi büyüdü, tek tük de akşam sefası… İstediğimiz olmamıştı. Diğer koğuştakiler başarı sağlamıştı. Ortak alandaki görüşmelerde bize karanfil getirmeye başladılar; hem de kokulu karanfiller. O kadar güzel salatalar ve mezeler yapan bizler çiçek işinde geri kalmıştık. Meltem Yağmur’a arkadaşları iki muhabbet kuşu getirdiler. Tombul ŞİN (mavi) ve ince ZER (sarı). Uçup da kaçmasınlar diye kanatları Gule tarafından itinayla kısaltıldı. Bu işlem hepimizi tedirgin etti ama çare yok. Yükselir de bizi terk ederse dedik. Kuşlara da hapishane içi hapishane yaratmayı başardık. Şin ve Zer’in varlığı, mahalleden kumruların da avlumuza ziyaretine neden oldu. İzin vermedik. Ülker, kuşları inatla adıyla çağırmıyor ve onlara torunlarının adıyla sesleniyordu: Arda ve Ada. Meltem de kızmıyordu isim değişikliğine. Gencecik kadınlar da olgunlaşmışlardı. Bir gün küçük Büşra da kuşların eline veya omzuna konmasını başardı ve onların biriyle mutfağa doğru yürüdü, -kuş hafif uçabiliyor çok yükseğe çıkamıyordu- ve gitti çay ocağının üstüne kondu; birden bir kıyamet koptu ya ocak yanıyorsa… neyse daha önce söndürmüşler.



İşte o kadınlar


Suna Varsak: Diyarbakırlı, BDP Beykoz ilçe üyesi, Birlikte tutuklandık. Daha önce de tutuklanmış, bırakılmış. Okuma yazmayı cezaevinde öğrenmiş. Birlikte tahliye olduk.
Emine Caynak: Diyarbakırlı. PM üyesi, Bağcılar eski eşbaşkanı. İkinci tutuklanması. Aynı davadan yargılanıyoruz. Silivri’de birlikte kaldık, halen tutuklu.
Seda Aktaş: Anaokulu öğretmeni. Muşlu. BDP İstanbul İl Kadın Meclisinden. Üniversite mezunu, halen tutuklu.
Selma Aygün: DTP İstanbul il yönetim kurulu üyesiydi. Kuaför. Üç yıldır partiyle hiçbir ilişkisi yok, çünkü tam zamanlı çalışmak zorunda. Polise çağrılınca eski dava sanıp, (daha önce iki ay tutuklu kalmış) gidiyor ve tutuklanıyor. Ekonomik zorunluluk nedeniyle siyasetle ilgilenememiş. İş kurslarına devam ediyor, halen tutuklu.
Zekiye Ayık: Karakoçan Elazığlı (57-58 yaşında). Ailesinden çok kayıp vermiş.1982’de Diyarbakırda ölüm orucunda yaşamını yitiren Hayri Durmuş’un ablası. Okuma yazma bilmiyor. Akademide derse gittiği için tutuklandı Hiçbir gerekçe yok. KCK üyesi olduğu iddiası. Benimle birlikte tahliye oldu.
Şehnaz Akdoğan: Dernek yöneticisi. Halen tutuklu.
Ülker Özadikli: Sarıgazi yönetiminden. Karslı. 5 çocuklu, il yönetimi ve kadın çalışmalarında aktif. 55 yaşında ve halen tutuklu.
Fatma Dikmen: Beyoğlu İlçe eşbaşkanı, Mardinli. 24 yaşında. Cezaevinde lise bitirme sınavlarına giriyor. İki erkek kardeşi tutukluydu birisi serbest bırakıldı. Babası da İstanbul il yöneticisi, halen tutuklu.
Hülya Yer (BDP PM üyesi ) Dersimli. üniversite. muhasebeci, halen tutuklu.
Çiçek Arınç: Sancaktepe ilçe başkanı, ilkokul mezunu 20 yıldır partide, halen tutuklu.
Sevim (Hevidar) Er: Mardinli. Babası ‘Hevidar’ adını kayda geçirtememiş. İstanbul il yönetim kurulu üyesi. 1989’lu, halen tutuklu.
Süreyya Aydın: Eyüp yönetimde, halen tutuklu.
Büşra Beste Önder: 21 yaşında, Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi 2. sınıf öğrencisi. Hapishanede girdiği sınavlarda bölüm birincisi oldu. Babası Tunuslu ve Büşra da aynı zamanda Tunus yurttaşı. Anne-babası ses sanatçısı. Tahliye oldu.
Pervin Tunbul: Ataşehir İlçe yönetcisi. Sarıkamışlı. Güzellik salonu sahibi. Jimnastik hocası. Çok becerikli, organizasyon yeteneği çok yüksek. Sağlık sorunları var. Dışarıdan lise sınavlarını veriyor. Halen tutuklu.
Çiğdem Kılıçgün Uçar: PM üyesi BDP eski İstanbul İl Eşbaşkanı. Erzincanlı. Sınıf öğretmeni. 6-7 yıl öğretmenlik yapmış. ‘Yönetici’lik iddiasıyla yargılanıyor. Halen tutuklu


OTURANLAR 

Songül Çelik: BDP PM üyesi, lise mezunu, Vartolu. Eşi de tutuklu. Ciddi sağlık sorunları var. Halen tutuklu.
Hatice Vural: Arnavutköy Belediyesi’nde BDP’li Belediye Meclisi üyesi. Vartolu. İlkokul mezunu. 20 yıldır partide il yönetiminde ve kadın çalışmalarında aktif. Sağlık sorunları var. Halen tutuklu.
Büşra Ersanlı: BDP Parti Meclisi üyesi, İstanbul / Erzincanlı. Öğretim üyesi...

(Radikal gazetesinden alınmıştır)