Sensizliğe veda!

Bolum: 1


Yalnızlığımın tek tanığı sensizliğim.


Gideceğimde sensizliğim başı boş kalacak ondandır bu bocalamalarım.


Bocalıyordum evet derin dehlizlerde kayboluyordum çoğu zaman sonra yeniden kalkıyordum ayağa ve yeni bir düşme daha... Sonu gelmeyecekmiş gibi gelen sanrılar içinde kıvranıyordu bedenim. Yalnızlığım kahkahaları sarıyordu senli yanımı, üzülme diyen bir yanım vardı, birde dibine kadar yaşa ne yaşayacaksan atma içine diyen diğer yanım...


Ölüme dökülen gözyaşları bile yersizken gidişine yakılan ağıtların anlamı varmıydı evrende?


Derinlerimde, içimde, çocukluğum ağlıyordu kerpiç duvarlı evin önünde, elinde salça ekmekle sek sek oynarken... Bilmeden bugününe gözyaşı döküyordu salya sümük, gene bir gidene ağlıyordu çocuk, bir dondurmaya yanıyordu.... Keşke hep böyle kalsaydı kayıplarım....


Kaybetmeyi çocukken öğreniyor insan. Özlemeyi, ulaşamamayı çocukken güdümlüyor içine. Hep denilmezmiydi bize; fazla sevinme üzülürsün, çok gülme ağlarsın...


Kusurum yok sensizlikten gayri; Şenliliğin ipini çektim bir sabah vakti, gömülesi gelmeyen kimliksizliğini sandığıma sakladım; kilitsiz, eski, geçmişli...


Kusurum yok yalnızlıktan gayri; Narina yandığım nice şehvetli anların bedeli oluk oluk akıyor gözlerimde,  bir İstanbul gecesi, bekaretini yitirmiş kızın dudaklarından.


Kusurum yok aşktan gayri;  Aşk...  Aşk...  Aşk...


Döne döne, ere ere, düşe kalka, yara bere ile senli sona geldiğim aşk... 


Yokluğunda çoğalttığım aşk...


Kusurum yok dudaklarımın günahından gayri; Kemiksizliğine siz don biçmeseydiniz bu dilin söylermiydi bunca sevgiyi bedenim...


Ruhuma ket vurdunuz bir çocukluk vakti ve şimdi ben sancısındayım üstüne yığılan nice itilmişlikerin...


Kusurum yok özlemden gayri;  Yok, yooook sevdiceğim yok, tüm evren olsun ki şahidim sende kalmış yanıma özlemimden gayri kusurum yok...


Dolmuyorum bu ara hiçbirşeye. Soğuk soğuk terliyor bedenim, düşlerim geçmişin ayak izlerini sürüyor, kızıla boyanmış avuclarımdan çocukluğum geçiyor. Özleyeceğim bir çocukluğum olmadı hiç, ne zaman çocukluğundan bahsetse birileri ben mükemmele yakın kareler anlatırdım mükemmel ailem içim...


Ne vakit mutlu anlara açılsa günlerim güdümlü geçmişim elinde ağlayan çocukluğumda geldi vurdu beni. Hedefi tutturamadığı anlar oldu elbet geldiğini gördüğümde yanımdakilere çarptı, darma duman etti. Dengesizliğe vurdu benliğim böyle zamanlarda, en sevdiklerimi öylesine kanattım ki bir dahakine hedef olmasınlar diye. Sorulan soruların altında ezildi suskunluğum, gözlerimde düşemeyen iki damla ve gırtlağımda yutkunamadığım gözyaşlarımla.


Bastırmaya çalıştığım öfke nöbetlerimle ciddi düşünüyoruz bu aralar. Ciddiye alıyor beni ve çalışıyor itina ile sınır sistemim üzerinde, öylesine hükmetmiş ki hücrelerime, ne duymak, ne görmek, ne hissetmek ne de inanmak ulaşamıyor kalkanlarımdan yüreğime, benliğime, beynime. Beylik laflar okuyorum ineternette, herkes olgun kişi edalarıyla ve huzurlular gibi bir döktürüyor sorma gitsin, sanırsın bir ben sorgudayım kendimi, bir ben hzuursuzum yaşamda, bir benim anam ağlıyor dayaktan sözcüklerin.


Yok yok meraklanma patlıyorum arada onlarada, tutmuyorum içimde ama bu öyle bir huzursuzluk ki birilerini öldüresiye dövsem bile geçmeyecekmiş gibi. Dinmeyecek sanki vücudumu ateşe saran bu sancılar, bu özlemler... Evet özlemler... Öfke değil belki içimdeki sensizlik, kayıp gidişini görmek gözlerimden, tenimden, dudaklarımdan, yüreğinden ve hiçbir şey yapmadan öylece bakmak uzaktan sana. Bana başka kadınların sana nasıl hayran olduklarını anlatırken benden beklediğin ilgiyi sana verememekten kaynaklı nice kırılganlık besledim hazinemde. Gideceğini bildiğim halde sustum. Sınavmıydı bu ikimize sunduğum bilmiyorum aslında? Belki vazgeçilmezliğimizi görme ve bununla büyüme arzusuydu.


Sustum.


Dinledim.


Bekledim.


Sandın ki umurumda değil hiçbir şey, hiç kimse. Ara ara serzenişlerinle çoğu kez dile getirmeye çalışsanda ardından beklentilerine cevap vermek istemediğimden olsa gerek sadece uzun uzun gözlerinde dona kaldım, bön bön anlamsız isteklerin öncesinde.


Gitmenden bir kaç gün önceydi sanırım sevgili... Monalisa Smile filmini şeyrediyorduk bilmem kaçıncı kez, birden bana döndün ve; neden kandırdın beni yıllardır dedin. Neden?