Evet, savaşa hayır diyoruz.

Çünkü savaş, ölümdür, yıkımdır, harptir.

Son günlerde dünyanın bir numaralı gündemi Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıdır, savaşıdır.

Dünya’da bütün insanlığı en yakından ilgilendiren en önemli olay savaştır.

Çünkü savaşlarda kaybedilen canları bir daha geri gelmiyor.

Savaş; devletlerin aralarındaki çelişkileri diplomasi yerine ordularıyla çözmeye kalkmasıdır.

Oysa diplomasinin gücü hem savaştan daha üstündür hem de savaşsız ve barışçıl bir yöntemdir.

Öyleyse büyük insanlık ve de devlet adamları tarihten de ders alarak bütün silahları toprağa gömmeli ve sorunları konuşarak, barış içinde diplomatik yoldan çözmelidirler.

Devletler, kendi aralarındaki sosyal, siyasal, ekonomik ve sınır ilişkilerini sağlam güvencelere bağlamak için İkinci Dünya Savaşından sonra 2 Ekim 195 tarihinde Birleşmiş Milletleri (BM) örgütünü kurdular. Türkiye de BM’nin kurucu üye devletlerinden birisidir.

İkinci Dünya Savaşı, 60 ile 84 milyon arasında insanın yok edildiği büyük ve kanlı bir savaştır. Bu savaştan ders alan ülkeler bir araya gelerek barış içinde yaşamanın yolunu BM kurarak gösterdiler. Ama ne yazık ki bugünkü Rusya gibi zaman zaman BM’nin kurucu felsefesine aykırı işler yapan devletler de ortaya çıkıyor. Oysa Rusya, eğer Ukrayna ile bir sorunu varsa onu BM’e taşımalıydı.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN AMACI NEDİR?

BM’nin amacı; dünya barışını ve güvenliğini korumaktır. İnsan haklarını destekleyip gerek insanlar arası gerekse de devletlerarası dostane ilişkilerin geliştirilmesidir. BM’nin amacı; insanlığın yaşam standartlarını yükseltmek, sosyal ilerlemeyi sağlamaktır. Özetle BM’nin amacı adalet, güvenlik, ekonomik kalkınma, sosyal eşitlik ve dünya sorunlarını diplomatik yoldan çözüme kavuşturmaktır.

Bugün dünyada 193 ülke vardır ve bu ülkelerin hepsi BM’nin üyesidir. Bu ne demektir? Biz, yani 193 ülke; sorunlarımızı bundan böyle savaş yoluyla değil ama barış içinde diplomatik yoldan çözeceğiz.

Peki, Rusya, bu kurala uydu mu? Hayır. Ukrayna ile olan ilişkisini BM’ taşıdı mı? Hayır. Savaş yoluyla bir başka bağımsız ülkeye saldırarak dünyayı da karşısına aldı.

Savaşlar; haksız paylaşım savaşları ve haklı savunma ve kurtuluş savaşları olmak üzere ikiye ayrılırlar. Örneğin Türk ulusunun Atatürk’ün önderliğinde verdiği Ulusal Kurtuluş Savaşı haklı bir savaştı. Atatürk; “Savaş zorunlu ve hayatî olmalıdır. Ulusun hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir.”

Ve Atatürk, devamla gerçek hedefin “Yurtta barış, dünyada barış” olduğunu belirtiyor.

Bu cümleden hareketle Atatürk’ten sonra Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, haklı olarak Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşına sokmadı. Çünkü Birinci Dünya Savaşı’na giren Osmanlı Devleti, emperyalist ülkeler tarafından yenildi, işgal edildi ve paylaşıldı. Tarihten ders çıkartmak gerekiyor. Eğer savaşa girseydik sonumuzun ne olacağı belliydi.

Bugün de Türkiye, Rusya Ukrayna arasındaki savaşta tarafsızlığını koruyarak güzel ve anlamlı bir iş yapıyor. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da haklı olarak Ukrayna konusunda da Batı’yı eleştiriyor. Ve AB’ye Ukrayna konusunda tepki gösterip şöyle diyor: “Bol bol nasihat çekiyorlar. Kararlı bir adım yok. Kararlı bir adım atılması gerekir.”

Sonuç olarak tek çözüm barış ve diplomasidir. Öyleyse savaşa hayır, barışa evet diyoruz.

Bekir Cebeci

(Eğitimci Araştırmacı Yazar)

Rotterdam, 27 Şubat 2022

E-mail: [email protected]