Hepimiz Büyük Londra Yangını’nı ve hata veba salgınını biliriz ama bu kadar ayrıntıyı nasıl bildiğimizi bilmeyiz.

Büyük üstat Samuel Pepys günlük yazarı olmasaydı ayrıntıları, yangının nerede başlayıp, kaç gün sürüp, nerede bittiğini, kaç hane ve kaç ibadethane yuttuğunu bilmeyecektik…ya da güvenilir kaynaktan bilmeyecektik, daha çok tahmin yapılacaktı.

Bugün ölüm yıldönümü…daha yakından?

Döneminin siyasi ve sosyal olaylarını ayrıntılı bir şekilde kaleme aldığı için ve tarihçilere birinci elden analiz imkanı sunduğu için önemlidir. 17. yüzyıl İngilteresini ayrıntılı betimledi. Akıllı, zeki ama bir de becerikli bir yönetim bilimci kabul edilir. Analiz yeteneği ve çözüm bulma kabiliyeti de hep beğenilir. Tüm zamanların en önemli günlük yazarıdır. 10 yıl boyunca milyondan fazla sözcük kullanarak günlük yaşamdan politikaya, felaketlerden kendi zayıflıklarına, hatta karısını kaç kere aldattığına ve aldığı rüşvetlere kadar yazdı.

1660’da İkinci Charles’in krallığı yeniden tesis ederek başa geçmesine, 1665 Veba Salgını’na ve 1666 Büyük Londra Yangını’na tanıklık ederek yazdı. Kısacası 4 kral ve 2 kraliçenin aktif yaşamını gözlemledi, bir kralın asılmasına, diğerinin sürgünden gelip krallığı tesis etmesine, bir diğerinin ise Hollanda Hanedanlığı’ndan gelip İngiltere tacını giymesine…17. yüzyıla tanıklık etti.

Önce, Oliver Cromwell’i desteklerken sonrasında İkinci Charles’ı ülkeye getiren gemideydi. Ölene kadar da kralı destekledi. Saray çevresindeydi ve politik gelişmeleri birinci elden aktardı. Bu bakımdan çok önemli kabul edilir. Kralların hükümdarlık süreleri sona erdiğinde veya baştan indirildiklerinde onun da başı hep tehlikeye girdi, tutuklandı, hapis yattı ve aklandı.

Büyük Londra Yangını’nı yazdı ve yangına da çözüm buldu, alevlerin önündeki evler yıkılırsa yangın daha fazla ilerlemez ve kraliyet sarayına varmaz diye bir öneride bulundu, önerisi kabul edildi ve uygulandı. Haklı çıktığı görüldü. Ama şehir üzüntü verici şekilde yanmıştır o zamana kadar.

Saraya varıp yangını ilk haber veren kişi olduktan sonra günlüklerine alevleri, bağrışmaları, yağma ve kargaşayı yazdı. Alevler kendi evine ulaşıyor gibi görününce karısını evindeki altınlarla beraber Woolwich’e gönderdi ama kitapları ve günlüklerini de unutmadı tabi.

Kıymetli esyalarını muhafaza altına alınca da Aziz Paulus Rıhtımı’na gitti, katedrali, eski okulunu, büyüdüğü evi küller içinde kalıntı olarak bulduğunu yazdı.

Kendi hayatına dair de önemli itiraflarda bulundu, ne yediği, ne kadar iyi ve kaliteli yediğini yazdı. Bu bakımdan dönemin orta sınıf Londralılarının günlük yaşamına ışık tutar. Karısı ile olan inişli ilişkisi, kıskançlıkları, karısını aldatmaları, beraber olduğu kadınları, abes ve ıvır zıvır ayrıntıları…kısaca her şeyi yazdı.

1660 yılında şöyle yazdı;

‘Geçen yılın sonundan beri iyiyim, üşütmüş olsam da yine eski ağrılarımın geri gelmemesi güzel. Axe Yard’da karım ve hizmetçimiz Jane ile yaşıyoruz ve üçümüzden başka kimse yok. Karım 6 hafta boyunca adet olmayınca gebe olduğuna dair umutlarım arttı ama sonra tekrar başlamalarıyla suya düştü’.

Yazdıklarının sağlığında ele geçmesini ve okunmasını istemedi ve o sebeple kısaltmalı ve şifreli bir yazı sistemi geliştirdi. Kısaltmanın yanında sembol kullanarak yazdı, bitişik bir surette el yazısıyla yazdı. İtalyanca, İspanyolca ve Fransızca pek çok sözcük kullandı. Ama gelecek nesilere sağlıklı bir şekilde aktarıldığından da emin olma istedi adeta. O sebeple günlükleri iyi sakladı, yazdıklarının şifre kataloğunu da bırakır. Dolayısıyla stenografinin temellerini attı.

Unutmadığı ve muhafaza ettiği enteresan şeyleri de vardı; şarap ve peynir…

Notlarına şöyle yazdı; ‘…Neyse ki pek çok şeyi gömebildim, akşam biraz daha kazdık, şaraplarımı ve Parmazan peynirimi ve bazı başka şeyi de gömebildim…’ diyerek dönemin kıymetli yiyecek maddelerine işaret etti. Şarap ve peynire. O dönemde İngiltere’de en değerli gıda maddelerinden biri Parmesan peynirleri ve bir nevi Kars kaşarı gibi adeta ama tescillenmiş ve bugün bile dünyada aranan kıymetli peynir değil mi zaten? Kaldı ki Avrupa Birliği Mahkemesi tarafından tescillenmiş ve adı dahi asla kullanılamayacak kadar değerlidir günümüzde.

Şarap da tabi aynı şekilde değerlidir ve 17. yüzyılda fiyatlarının artması sadece kraliyet mensuplarının ve üst tabaka aristokrasinin satın alabileceği bir şeydir. İngiltere’nin Mezhep Savaşları sebebiyle kıta. Avrupası ile ticari bağların zayıf olması şarabı kıt kılan şeylerden biridir. Gömmekteki keramet bu olsa gerek.

Notlarında kendi kişisel zevklerine dair de samimi şeyler vardı; en önemlileri tabi kadınlar, altınlar, şarap ve peynir. Ama kitap toplama, okuma ve sıkı çalışma becerisini de eklemek lazım ayrı bir cümlede ki kötü bir alışkanlık olduğu düşünülmesin şarap ile beraber.

Bir de tabi müzik, Fransızca ve Virgil…

Keman, flüt, ud ve viyola da çalarmış…

Döneminin en kıymetli devlet adamı kabul edilen, bilimden, kitaplardan, müzikten anlayan yüksek eğitimli şahıstır bay Pepys.

Newton ile de çağdaştır ve Royal Society başkanı olduğunda Newton’un ‘Principia Mathematica’ eserinin basılmasına izin veren kişidir. Hatta aralarında ‘Newton-Pepys Olasılık Sorunu’ isimli zar atarak altılı getirme ihtimali üzerine bir konuşmaları da vardır.

Tam bir kitap sevdalısı olarak tanımlanır, bibliyofil biraz da zorlama çeviri ile. Ölünce 3000 adet kitabının nasıl ve hangi şartta muhafaza edilmek istendiğini de vasiyetine ekledi. Raflama ve sıralama kurallarını yazdı ve öğrencisi olduğu Cambridge Üniversitesi’nin Magdalene Okulu’na bıraktı. Zorlu bir uğraş sonrası vasiyeti yerine getirildi, 17. yüzyılın nerdeyse en önemli şahsi kütüphanesi bu surette korunmuş oldu. Bir ölünün vasiyetini yerine getirmenin ruhuna verdiği huzuru da yabana atmamak gerekir.

Londra’da adını yaşatan birkaç yer…Milenyum Köprüsü’ne bakan bir restoran ve barı var. Yeni olsa da tam adına yakışır semtte ve konumdadır. Bir de yaşadığı ev plaka ile tescillenip koruma altına alınmıştır. 12 Buckingham Street…Covent Garden’dan nehre doğru.

O kadar çok yazdı ki kör olmaktan korktuğu için yazmayı bıraktı ama kör olamadan öldü, bugün, 26 Mayıs 1673 tarihinde, yazmayı bıraktıktan 4 yıl sonra, yazma kabiliyetini hiç yitirmeden…