Salgın Hastalıklar Tarihi

Online öğrenme platformlarının arttığı bugünlerden sevgili Cavit Ardıç hocamın canlı yayın Tarih dersine katıldım dün akşam. Önceden olduğu gibi bu ders de beni çok etkiledi ve insanlık tarihine bakıp belki yalnız olmadığımızı hissederiz diye dinlediklerimi sizlerle paylaşmak istedim. Saygıdeğer hocamın ilham ve katkılarıyla…

Bir hastalığın tek bir bölgede olması epidemi, tüm dünyaya yayılması pandemi olarak adlandırılıyor bildiğiniz gibi. Dünyanın ilk genel salgını ise çiçek hastalığı.

Çiçek hastalığı, MÖ.6800 civarında görülür. İlk olarak Afrika’da ortaya çıkar oradan Mısır’a sonra Anadolu, Avrupa derken Çin ve Hindistan’a ulaşır. Zaman zaman etkisini yitirse de 1980’e kadar yılda ortalama 400 bin insan çiçek hastalığı sebebiyle hayatını kaybeder. 1400’lerin sonunda Amerika keşfedilir ve orada çiçek hastalığı olmasa da Avrupa hastalığı 1520’de oraya taşır ve Amerika nüfusunun neredeyse % 90’ı bu hastalık sebebiyle yok olur. Mozart ve Bethoveen çiçek hastalığına yakalanır. Âşık Veysel bu hastalıktan gözlerini kaybeder. İngiliz Kralı 8.Henry, Fransız Kralı 15. Louis ve İnka İmparatoru çiçek hastalığı sebebiyle ölür.

1630 yılında Osmanlı’da Ebe hatunlar hastalığa tedavi bulur. Her yıl Eylül - Ekim aylarında çocuklara aşı yapılır ve hastalığı hafif atlatırlar. Bir İngiliz elçisinin hanımı olan Lady Montegyu aşının İngiltere’de de yapılmasını ister. Fakat o dönemde hastalıklara bulunan çözümler eğer Doğulu ya da küçümsedikleri insan gruplarından gelmişse Avrupalı doktorlardan itibar görmemektedir.1796’da bir İngiliz doktor Lady’nin verdiği tarifi tatbik eder ve aşı Avrupa’da kullanılmaya başlar. Hastalık en son 1979’da Somali’de görülmüştür.1980’de ise tamamen biter.

Atina vebasına, M.Ö. 430’da Atina, Sparta ile savaş halindedir. Savaş Sparta’nın aleyhine seyrederken Atina’da başlayan salgınla 75 bin Atinalı hayatını kaybeder. Atina salgından hastaları ve ölüleri yakarak kurtulmak ister. Daha sonra Sparta savaşı kazanır. Atina yerle bir olur. Hastalık Afrika’dan Mısır’a oradan Anadolu ve Balkanlar’a sıçrar. Bu hastalık sayesinde güçsüz Sparta ordusu savaş kazanır aynı zamanda hastalık sebebiyle pek çok hekim yaşamını yitirir.

Justinyen vebası, 541-750 yılları arasında 50 milyon insanın ölümüne sebep olur. Başlangıç sebebi kavimler göçü olarak gösterilir. Kavimler göçü Hunlar’ın Asya’dan Avrupa’ya gitmesidir. Hunlar yolda giderken ölen atlarını gömmeden uluorta bırakıp geçerler. Daha sonra bu atlardan üreyen bakteriler fareler aracılığıyla önce İstanbul sonra tüm Roma’ya taşınır. İstanbul’a giriş çıkışlar yasaklanır. Eminönü ve Fatih’te sur kapıları kitli tutulur hatta vali bizzat her gün kendi gider kapıları yoklar. Fakat fareler yer altından Topkapı sarayına Justinyen’e ulaşırlar. Justinyen iki ay hastalıktan kurtulamaz yataktan kalkamaz. Bu hastalıkta sarayı karantinaya almasına rağmen salgın gelip imparatoru bulur. Can kaybının çokluğundan yeni mezarlar açılır.

Kara ölüm vebası, 1342-1352. Çıkış noktası Çin-Wuhan. Moğollar sebebiyle hastalık Kırım’a taşınır. Moğol imparatoru Cani Bey Kırım savaşı’nda dünyada ilk biyolojik silahı kullanır ve kara ölüm vebasından ölen insanları mancınıkla Kırım’a atar, hastalık orada yayılır. Oradan Ceneviz’e daha sonra İtalya’ya ulaşır.

Hastalıklarda İtalya’nın çok etkilenmesi sanıldığı gibi İtalyanların çok gezmesinden dolayı değildir. İtalya’nın bir ticaret şehri olması ve insan sirkülâsyonun fazla olmasıdır. İtalyanlar hastalığın sebebinin Hıristiyanlıktan uzaklaşmak olduğunu düşünürler, bu nedenle kentte cadı avı başlar. Cadı olduğunu düşündükleri tüm kadınları ve kedileri yakarlar. Kediler yakılınca fareler çoğalır ve hastalık daha da artar. Kara ölüm salgını enfekte olan kişinin 12 saatte ölmesine sebep olur. İtalya ilk karantina uygulayan ülkedir. Ve karantina İtalyanca da kırk gün anlamına gelmektedir. Salgın İtalya’dan tüm Avrupa’ya yayılır. Avrupa’da hastalığın sebebi Hıristiyan olmayanlar olarak görüldüğü için Müslüman, Çingene ve Yahudiler öldürülmeye başlanır. Dört yılda 100 milyon insan ölür. Dünya nüfusunun dörtte biri bu sırada hayatını kaybeder. Avrupa bu hastalıkla uğraşırken Osmanlı büyümektedir. Bu esnada kilise halkın içinde itibarını yitirir, feodalizm yıkılır.

Dans Vebası 1518’de ilk olarak Avrupa’da ortaya çıkar. Roma Germen İmparatorluğu’na bağlı Strazburg şehrinde bir sabah France Trogiy meydanda coşkuyla dans etmeye başlar. Herkes ilk başlarda dalga geçmek, daha sonra eğlenmek için kadına katılır. Hatta kral “meydanları boş bırakın dans etsinler” der arkadan bir de güzel müzikler çalınır fakat insanlar durmaksızın dans etmekten aç ve susuz kalıp ölmeye başlarlar. Kral sokağa çıkma yasağı koyar. Hastalığın, tarlada çalışan kadını fare ısırdığı için yayıldığını söyleyenler olduğu gibi kilisenin katı tutumundan bıkan halkın toplumsal histerisi olarak yorumlayanlar da vardır. 400 kişi hastalık sebebiyle hayatını kaybeder.

Kolera salgını, 1817-1923 bir milyon insanın ölümüne sebep olur. Anavatanı Hindistan’dır. Zamanla ticaret yaparken Avrupa’ya yayılır. Koleradan Osmanlı çok ciddi bir şekilde etkilenir. Kırım savaşı sırasında 20 bin insan savaştan 75 bin insan koleradan ölür, aynı şekilde Kurtuluş Savaşı’nı da etkiler 9 bin kişi de bu savaşta ölür. Osmanlı ilk kez karantina uygular fakat halk karantinanın günah olduğunu savunur. Avrupa’dan gelen karantina doktorlarının hastalıktan ölenlere dokunmalarını istemezler. Daha sonra Şeyhülislam fetvası ile halk yatışır. Karantina olarak Kız Kulesi ve Maltepe’de yapılan hastane kullanılır.

İspanyol gribi, 1918 - 1920 yıllarında Amerika’da ortaya çıkar. Dünyada 50 milyon kişinin ölmesine sebep olur. 1. Dünya savaşı esnasında ortaya çıktığı için o dönemde savaşa katılan ülkelerde yayın yasağı vardır. Ve bu sebeple dünyaya hastalığı İspanya duyurur. İsmi bu sebeple İspanyol gribi olur. Atatürk’ün de Samsun’a çıkarken yakalandığı söylentiler arasındadır. Avrupa’da ölüler evlerden kamyonlarla toplanır. Hastalık en çok gençleri etkiler. İnsanlık sonunda penisilin aşısını geliştirip gripten kurtulmayı başarır.

Bazı hastalıkların anavatanı Amerika’dır bu hastalıkta olduğu gibi Amerika o dönemde hastalığın kendisine Çin’den geldiğini iddia eder. Frengi ve AİDS de Amerika’dan çıkar. Fakat Amerika frenginin Fransızlar’dan AİDS’in Afrika’dan geldiğini söyler. Bugün de corona için Trump ısrarla Çin virüsü tabirini kullanmaktadır.

Bu salgınlarla alakalı kapsamlı bilgi için Salgınlar ve Toplum kitabına başvurabilir. Kitabın yazarı Prof. Frank Snowdin Yale Üniversitesinde bulaşıcı hastalıklar tarihi uzmanıdır. Kendisi salgınların dünyada aşağıdaki sonuçları doğurduğunu söyler:

Tüm salgınlardan sonra dünyada işgücü gereksiniminin artar, yeni dünyalar oluşur ve adeta dünyaya format atılmış gibi olur.

Tüm salgınlardan sonra insanlar dinlerden ya soğurlar ya da daha çok bağlanırlar, dinî sorunlar ortaya çıkar.

İnsanları büyük sonuçlar düşünmeye iter.

İçimizdeki ahlaki zorunluluk duygusu ortaya çıkar.

Bu tarz salgınlardan sonra dünyadaki ayrımcılık duygularının azaldığını herkeste eşitlik duygusu geliştiğini söyler.

Bizler de bu günlerin bir an evvel geçmesini temenni ediyoruz. Değerli hocam “Dünya küçük bir köydür” dedi ben de dünyayı bir ev gibi düşünüyorum ve ev halkının hepsi aynı derecede acıya, yokluğa, çaresizliğe maruz kalıyor ortak duygularımız çok fazla. O halde hep birlikte umut edersek bu günleri aşabiliriz...