İnternet ve sosyal medya bağımlılığının Amerikan Psikiyatri Birliği’nin geçtiğimiz günlerde yenilediği Psikiyatrik Sınıflandırma Sistemi Tanı Listesi’ne (DSM) girmesi, hayatımızdaki ‘sanal tehlikeye’ bir defa daha dikkat çekti. Psikiyatrik hastalıkların teşhisinde ve değerlendirilmesinde kullanılan bu listeye göre aşırı internet kullanımı kişilerin psikolojisini bozan bir “bağımlılık” türü.

Sosyal medya bağımlılığının kişisel ve toplumsal etkilerini Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdiresi Prof. Dr. Nesrin Dilbaz’a sorduk. Son derece masum şekilde başlayan internet ve sosyal medya takibinin çok kolaylıkla bağımlılığa dönüşebileceğini söyleyen Prof. Dr. Dilbaz “Eskiden bağımlılığı sadece beyindeki haz noktalarını uyarması ile açıklıyorduk. Ancak şu anda bir beyin hastalığı olduğunu biliyor ve kişinin kendi kendini kontrol edebilmesiyle açıklıyoruz. ‘Bağımlı kimdir’ sorusuna verilecek en güzel cevap ‘kendi kendini kontrol edemeyen kişidir’. Alkol, madde ve sigara bağımlılığında olduğu gibi sosyal medya kullanımında da kişi niyetlendiğinden daha fazla sürelerde kullanıyorsa, kullanmadığı zaman yoksunluk duygusu hissediyorsa, gittikçe kullanım süresini uzatıyorsa bir bağımlılıktan söz edilebilir” dedi. 

Antalya’da düzenlenen 10. Ulusal Alkol ve Madde Bağımlılığı Kongresi’nde görüştüğünüz Prof. Dr. Dilbaz, Facebook, Twitter, Instagram  whatsApp gibi sanal ortamların insanların beynini ele geçirdiğini ifade ederek “Hiçbir şey de dünyada üçüncü değiliz ama internet kullanımında dünya üçüncülüğünü elimizde tutuyoruz. Ancak interneti bilgiye erişim konusunda değil, sosyal medyada dolaşmak için kullanıyoruz. Öyle ki, sosyal medya bağımlılığı kişilerin gerçek hayattaki işlevselliğini bozar hâle geldi. Konuların sosyal medyada çok tartışılması, kişilerin o olaylara karşı duyarsız hale gelmesine sebep oluyor. Örneğin şu sıralar en çok Halep’teki katliam tartışılıyor. Bu hem olanlara alışılmasına sebep oluyor hem de orada tepkisini gösterenler ‘Ben yapacağımı yaptım’ duygusuyla gerçek hayatta oradaki insanlara destek vermek için bir şey yapma gereğini hissetmiyorlar” dedi.

KENDİNİ ÖNEMLİ HİSSEDİYOR

Sosyal medya bağımlılığının kişilerin içinde saklı popüler olma ve iktidar olma arzusunu doyurduğunu ve bu duygunun bağımlılığa yol açtığını anlatan Prof. Dr. Dilbaz “İnsanların doğasında herkesin onları sevmesine ve onaylamasına yönelik bir ihtiyaç var. Sanal dünyada yaptığınız bir paylaşımın ne kadar beğenilmiş, ne kadar takip edilmiş olduğu sizin kendinizi daha önemli bir insanmış gibi algılamanızı sağlıyor. Aslında bir narisistik bir doyum durumu var.  Yani kendini beğenmişlik duygusunun tatmini.  Beyindeki etkisi ise bir seçime aday olmuş bir siyasetçinin aldığı oy sayısı gibi. Sanal dünyadaki onaylanma, yaşamın içindeki iktidarını gösterdiği için de vazgeçilmez oluyor” dedi. İnternette ‘kendince popüler’ olan kişilerin beyinlerindeki ödül merkezinin daha fazla uyarıldığını söyleyen Prof. Dr. Nesrin Dilbaz “Beynin iyi bir iş yaptığımızda uyarılan noktaları, sosyal medyada tatmin edildikçe kişiler gerçek hayatta iyi ve faydalı işler yapmak konusunda fazla çaba göstermiyorlar. Bu özellikle çocuklarımız için çok tehlikeli bir durum” diye anlattı.PROF. DR. NESRİN DİLBAZ, SOSYAL MEDYANIN KİŞİNİN KENDİNİ BEĞENMİŞLİK DUYGUSUNU TATMİN ETTİĞİNİ SÖYLÜYOR.

İyi insan olmasını istiyorsanız internetten uzak tutun 

Sosyal medyadaki ödül-ceza sisteminin çocuğun karakter gelişimini olumsuz etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Nesrin Dilbaz “Sanal dünyada çok fazla zaman geçiren çocuklar ve gençler, gerçek hayatta bezgin yorgun, canları bir şey yapmak istemeyen bireyler hâline geliyorlar. Çünkü kendilerini iyi hissettirecek birçok şeyi sanal ortamda tüketiyorlar” dedi. Sanaldaki mutlulukların ve başarıların çok daha kolay elde edildiğini bu yüzden çocukların sokakta oynamak yerine tabletle oynamayı tercih ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Dilbaz “Sanal ortamdaki oyunlarda başarılı olan bir çocuk, gerçek hayatta arkadaşlarıyla futbol, basketbol veya başka bir spor dalı ile uğraşmak istemiyor. Çünkü beyindeki ödül merkezi, sanaldaki başarılarla yeteri kadar uyarılmış oluyor. Aynı hazzı arkadaşının ödevine yardım ederken de alabileceği halde bunu yapmıyor. Onun için baştan itibaren gençlerimizin çocuklarımızın sanal tarafının fazla büyümesinin engellenmesi, dışarıda yaptığı bir iyiliğin internette bir fazla ‘tıklanmak’tan daha önemli olduğunun öğretilmesi gerekiyor” dedi. 

Ziyneti Kocabıyık