Prof. Dr. Pelin, yaptığı açıklamada, insanların genlerle belirlenmiş içsel bir saate sahip olduğunu, bu saatin birçok çevresel etken arasından en çok aydınlık ve karanlıktan etkilendiğini belirtti.
Başta uyku olmak üzere birçok hormonal faaliyetin, vücut ısısı ve bağışıklık sisteminin sağlıklı yürümesini sağlayan maddelerin salınımının bu saat düzeni içerisinde işlevlerini sürdürdüğünü anlatan Pelin, 24 saatlik düzenin genellikle uyku düzeninde ortaya çıkan değişikliklerle bozulabildiğini ifade etti.


- Sağlıklı bir insan ortama 7-8 saat uyumalı


Prof. Dr. Pelin, sağlıklı bir insanın uykusunun ortalama 7-8 saat olduğuna işaret ederek, bu sürenin bazı insanlarda 6 saatten az, bazı insanlarda 10 saatten daha uzun ortaya çıkabileceğini anlattı.
Havanın kararmasıyla beyinden salgılanan melatonin hormonunun içsel saati ve gündüz uyanık kalınan sürenin etkisiyle saat 22.00'dan sonra insanın uykuya meylini başlattığını vurgulayan Prof. Dr. Pelin, şöyle devam etti:
"Gecenin ilk yarısında vücudumuzun dinlendiği, hormonların düzenlendiği, hücre onarımının yapıldığı derin yavaş uyku daha yoğun olarak uyunur. Sabaha karşı saatlerde içsel saat etkisinde olan, vücut sıcaklığındaki değişimlerle doğru orantılı olarak ortaya çıkan ve hafıza fonksiyonlarımızın organize edildiği rüya uykusu daha yoğundur. Gece uykusunun bu özellikleri uykular gündüze kaydırıldığında bozulma gösterir. Yorgunluğun getirdiği etkiyle derin uykular gündüz uykusu sırasında da uyunabilir ancak vücudun ısı döngüsü içerinde salgılanan hormonlar, vücudu koruyan maddeler, hücre yenilenmesi ve korunması ile rüya uykuları, geceki düzende devam etmezler. Bu durum da sağlık açısından uzun vadede ciddi sıkıntılar ortaya çıkarmaktadır." 


- Gündüz uykusu gece uykusunun yerini tutmuyor


Gece ve gündüz uykusu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Pelin,  şunları söyledi:"Vardiyalı çalışma, geniş saat dilimleri arasında seyahat etme ve gece ders çalışma ya da bilgisayar başında uzun zaman geçirme nedeniyle gündüz uyunan uykulardan uyanıldığında gece uykusundan kalkmış olmanın getirdiği dinlendiricilik ve zindelik olmamaktadır. Derin uykunun gündüz de uyunmuş olması tam olarak zindelik sağlamamakta, zaman bağımlı çalışan hormonlarda ortaya çıkan değişiklikler ve hücre onarımının tam olarak yapılmamış olması gündüz uykularını verimsiz kılmaktadır." 
- Gece uykusunun önemi
Uykunun bağışıklık sistemi üzerindeki etkisi hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Pelin, "Gece uyunamaması ya da süre olarak az uyunması, bağışıklık sistemi ve metabolizmanın düzgün çalışamamasına yol açmaktadır. Enfeksiyon hastalıklarına yakalanma sıklığı artmaktadır. Gribal enfeksiyonlara yakalanan kişilerde sürekli uyku ihtiyacının olması, vücudun kendini onaracak maddeleri salgılama ihtiyacından kaynaklanmaktadır." dedi.

- Uykusuzluk obeziteye yol açıyor

Prof. Dr. Pelin, uykusuz kalan kişilerde yaşanabilecek sorunlara da değinerek, şunları kaydetti:
"Uykusuz kalan kişilerde ayrıca iştah baskılayan 'leptin' adı verilen protein azalmakta, iştahı artıran 'ghrelin' proteini artmaktadır. Bu da uzun vadede obeziteye yol açmakta, kalp-damar hastalıklarının görülme sıklığını artırmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda sıklıkla karanlıkta salınan melatonin hormonunun önemi vurgulanmakta, özellikle gece çalışan ya da vardiyalı çalışanlarda kanser riskinin artışına vurgu yapılmaktadır. Hayvan çalışmalarında gece ışığa maruz kalmanın meme kanseri ile ilişkisi tam olarak gösterilmekle birlikte insanlarda bu durum tam net değildir. Diğer kanser tipleri ve uyku yoksunluğu arasındaki ilişkiler de halen araştırılmaktadır. Sonuçlar net olmamakla birlikte Uluslararası Kanser Araştırmaları Merkezi, gece çalışma ve vardiyalı çalışmayla birlikte ortaya çıkan, 24 saatlik uykuyu da içine alan ritm bozulmalarını 'muhtemel kanser yapıcı' etken olarak sınıflandırmaktadır."