Merhaba

“Bir Amerikalı, bir Fransız, vede Temel’in çalıştığı gemi batar. Gemiden tek kurtulanlar, bu üçü olur. Issız bir adaya canlarını atarlar. Orada kendilerini kurtaracak birilerini beklerken, hayatlarına Robinson Crusoe gibi devam ederler. Bir gün, üçü birlikte toprağı kazarken, metalden bir lamba bulurlar. Bu neymiş diye lambayı incelemeye başladıklarında ise, lambanın içinden bir cini çıkar. ‘Kim beni buldu?’, diye sorar. ‘O kim ise, onun üç dileğini yerine getireceğim’. Üçlü, birbirine bakıp; ‘Üçümüz birlikte bulduk’ derler. Cini, ‘O zaman her birinizin bir dileğini yerine getireceğim, dileğin benden ne dilerseniz’ der.

Fransız, ‘Ailemi çok özledim, ailemin yanına geri dönmek istiyorum’ der. Cini ufak bir hareketle Fransız’ı ailesine yollar. Amerikalı, ‘Ben de ailemi, çocuklarımı, karımı, yaşadığım şehri çok özledim’ der, ‘Bende evime dönmek istiyorum’. Cini ufak bir hareketle onu da yollar. Cini Temel’e döner ‘Peki, der, sen ne istiyorsun?’ Temel; ‘Ben bu iki arkadaşımı çok özledim, onların tekrar buraya geri dönmelerini istiyorum’ der.”

Bu fıkrayı, ailemiz içinde her anlattığımda, hem gülerim, hemde içim irkilir. Bu fıkra bana, her birimizin içinde, bir Temel olduğunu hatırlatır. Hayatta kaç kereler, kendimizi ve sevdiklerimizi sabote etmişizdir? Temel gibi, kaç kez, kendimizden bihaber olarak, yalnış davranışlarda bulunmuşuzdur? Ama bizlerde, Temel gibi, yalnış olduğumuzu, hatalı olduğumuzu hiç kabul etmeyiz. Hatayı, kabahati karşı tarafa atfederiz. Problem olduğunda, devamlı onlara karşı defansa geçeriz. Böylece de, hep bir yerlerden, gol yeriz. Yine de, kendimize, hata yaptığımızı, hiç yakıştıramayız.

Bu neden böyle olur? Neden, hep aynı davranışları sergileyip, yine aynı sonuçları almayı tercih ederiz? Niye bizi, hep aynı çeşit insanlar bulur? Niçin, iş yerinde hep aynı çeşit problemler ile karşılaşırız? Neden, hep, bir çeşit sağlık problemleri bizim yakamızı bırakmaz?

Şimdi, güzel bir kahve yada, çayı yudumlarken, sizde, lütfen, güzel bir düşünün bakalım; ‘Hayat devamlı, sizin önünüze hangi çeşit problemleri sunuyor?’

Tabi ki, bu arada, hayatınızın hangi alanlarında çok iyi olduğunuzu da unutmayın şimdi. Hangi alanlarda çok iyi olduğunuz, pusula gibi sizi yönlendirmeli. Temel fıkraları, bizleri güldürmekte nasıl çok uzman ise, sizinde kendi uzmanlık alanlarınızı bilmeniz çok faydalıdır. Siz neleri çok iyi yapıyorsunuz? O alanlarda, neyi, nasıl yapıyorsunuz ki, böyle iyi sonuçlar alabiliyorsunuz? Devamlı kendisini eleştirme eğilimi ağır basan kişilerin bile, iyi olduğunu düşündüğü, mutlaka, en azından bir alan vardır.

Hayatta iyi olduğumuz alanları, vede bu alanlarda nasıl ‘iyi’ olduğumuzu bilmemiz çok önemlidir. Çünkü, bu bizim, o işin formülasyonunu bildiğimiz anlamına gelir. O işi, yemek tarif eder gibi, kendimize vede başkalarına adım adım tarif edebiliriz. Eğer tek bir işin bile ‘nasıl’ iyi yapılacağını öğrendiyseniz, demek ki öğrenme yeteneğiniz var; vede başka işlerinde nasıl iyi yapılacağını öğrenebilirsiniz.

NLP’nin kurucuları, Richard Bandler ve John Grinder bunu ‘modelleme’ olarak tanımlarlar. Eğer bir insan bir şeyi yapmayı başardıysa, diğer kişilerde onu model alarak aynı işi yapmayı başarabilirler. Richard Bandler’e göre pek çok şeyin ‘nasıl iyi yapılacağı’ konusunda bir formülasyon var. Örneğin ‘nasıl mutlu olunur’, nasıl fobyalardan kurtulunur, nasıl sağlıklı olunur, nasıl iyi öğrenci olunur?

Bu şekilde modelleme yaparakta, hiç iyi olmadığınız konularda, bir bakmışınız ilerleme kaydetmişsiniz. Ben o işleri yapamam diye, geri çekildiğiniz alanlara girişip, yol alır olmuşsunuz.

Güzelce yumdumluyor olduğunuz kahve yada çayınızı içerken sizde, lütfen, şimdi düşünün; hangi alanlar uzmanlık alanlarınız? Neleri ‘çok iyi’ yapıyorsunuz? Ve, hangi alanlarda daha iyi olmak istiyorsunuz?

Senelerdir yaptığım bir duam vardır: ‘Her günüm bir öncekinden daha iyi olsun’. Annem bu duamı ilk duyduğunda, bana;

‘Kızım yaşlanıyoruz. vücut makinamız hergün daha kötüye gidiyor. Herşeyin daha iyiye gitmesi nasıl mümkün olabilir ki?’ demişti.

Seneler içersinde Annem ile yaşadığımız deneyimler sonucunda, bu söz şimdi annemin de duası haline geldi.

Temel fıkrasında olduğu gibi, en kötü anlarda bile karşımıza fırsatlar çıkacaktır. Önemli olan bizim o fırsatlara, hangi bakış açısıyla yaklaştığımızdır. Güzel şeyleri modelleyip, gelişmeyi mi seçeceğiz, yoksa, Temel’in bu fıkrada yaptığı gibi; hem kendimizi, hemde çevremizdekileri aşağıya mı çekeceğiz?

Dilerim ki, şimdi, pusulanızın iğnesi hep;

‘Her günüm bir öncekinden daha iyi olsun’ ibaresine dönsün.

Bu hafta sizlerle ilk kez buluştuğum için çok mutluyum. Daha çiceği burnunda bir Eurovizyon yazarı olarak, fıkralarda olduğu gibi güldüğümüz, kahve ve çay lezzetinde sohbetlerimizin olduğu, en önemliside devamlı ‘daha iyiye doğru’ seyrettiğimiz haftaları heyecanla bekliyorum. ‘Sağlık Zenginliktir’ ve ‘Mutlu Bebek, Mutlu Aile’ temaları altında yazacağım yazılarda yine buluşmak dileğimle…

Bir sonraki buluşmamıza kadar keyifle ve sağlıcakla kalın…

*****

TUBA MANDEL KİMDİR

Evli ve bir çocuk annesi olan Tuba Mandel, 1990 yılından bu yana Londra’da yaşamaktadır. İşletme Mühendisliği, tercümanlık, Danışmanlık ve fotoğrafçılık alanlarında uzun yıllar çalışmıştır.

2015 yılında ise, 1996 yılından bu yana eğitimler alıp uzmanlaştığı; Şifacılık, Kranio-sakral Terapi, NLP (Neuro Linguisting Programming) ve Hipnoz gibi, Tamamlayıcı Tıp alanlarında hizmet verebilmek için ŞifaHouse’u kurmuştur.

ŞifaHouse’ta bebekler, çocuklar ve aileler için bireysel seanlar ve, eğitimler düzenlemektedir. ŞifaHouse’taki düzenli aktiviteler olan; Aylık Bioenerji ve Transformasyonel Şifa Buluşmaları, Uygulamalı Bioenerji Eğitimi ve Transformasyonel Şifa çalışmaları hakkında bilgi almak için lütfen www.sifahouse.co.uk web sayfasını ziyaret ediniz.