KRİZİN NİTELİĞİ 

Rusya-Ukrayna gerginliği gittikçe tırmanıyor ve tüm bölgeyi tam bir kaosa sürükleme riski taşıyor. Ukrayna’nın Donbas ve Donetsk  bölgelerinde Rus ayrılıkçılar ile Ukrayna askerleri arasında 2014’ten beri devam eden çatışmalar dinmek bilmiyor ve son birkaç aydır bu çatışmalar daha da tırmanıyor ve kriz büyüyor. Ukrayna’dan Kırım’ı kopartıp kendine bağlayan Rusya, Donbas ve Donetsk bölgelerindeki çatışmalarda da Rus ayrılıkçıları askeri yönden  desteklemekte ancak bunu inkar etmektedir. Rusya’ya göre savaş Ukrayna ile, Donetsk ve Donbas’ta yaşayan Ruslar arasındadır.  

Moskova iki durumda müdahale sinyali vermiştir. Birinci olarak eğer  bölgedeki  Ruslara karşı Ukrayna ordusu tarafından büyük çapta bir saldırı olursa buna müdahil olacağını ifade ederek; Kırım ve Ukrayna sınırına 100.000, bazı tahminlere göre ise 150.000 asker  konuşlandırmıştır. Bu arada Kırım’a daha önce de ağır silahlar ve füze sistemleri ve özellikle S-400 uçaksavar sistemleri koyduğu bilinmektedir. Bölgede Rus askeri tatbikatları da devam etmektedir. İkinci olarak Rusya, Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya alınmasının kırmızı çizgi olduğunu ifade etmektedir.

Ancak Batı Ülkeleri de, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunmakta, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakını tanımamakta ve Ukrayna’ya bir Rus saldırısı olması durumunda Ukrayna’yı destekleyeceklerini açıklamaktadırlar. Ancak bu desteğin niteliği ve çapının ne olacağı belli değildir. Ukrayna 2014 yılına nazaran askeri gücünü artırmıştır. Başkan Zelensky hem silah alımları yapmakta, hem de çeşitli dış ziyaretler ve temaslar yaparak destek aramakta ve NATO üyeliğini istediğini ısrarla belirtmektedir. ABD ve NATO, krizde Kiev’e destek belirtse de, Rusya eğer Ukrayna’ya girerse ne kadar destek verecekleri oldukça şüphelidir. Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliği konusu da belirsizliğini korumaktadır. Rus stratejik hafızasında 1990 sonrasında Batı ülkelerinin kendisine NATO’nun doğuya genişlemeyeceğine dair söz verip sonradan  bu sözü tutmayıp genişleyip tüm eski Varşova Paktı ülkelerini alması, Moskova’da derin izler bırakmıştır. Rusya bu konuda tetikte olacaktır ve son “Birliğin Durumu” konuşmasında Putin “Rusya’yı kışkırtanlar, bu güne dek olmadığı kadar büyük bir şok yaşayacaktır” demiştir. Duruma bakalım:

KRİZİN, BATI –RUSYA BOYUTU

  1. Ukrayna aslında Rusya için, herhangi bir ülke değil, derin tarihsel bağları olan ve hatta Rus tarihinin başladığı ve geliştiği yer olarak bilinen bir ülkedir. Ukrayna’yı Ruslar hep kendilerinin bir parçası olarak görmüşlerdir. Diğer Sovyet Cumhuriyetlerinden kültürel olarak böyle temel bir farkı vardır ve Rusya onu Batı’ya kaptırmak istemeyecektir. Bunu Batı tam anlamasa da bu kültürel gerçek, Rusya tarafından çok ciddiye alınmaktadır.
  2. İkinci olarak stratejik açıdan Rusya, Ukrayna’yı Batı’ya kaybederse ve bu ülke NATO üyesi olursa, Rusya artık ikinci kez global bir güç olamaz. Bu, Ukrayna’nın ekonomik ağırlığı ile de ilgilidir. BU da Moskovanın stratejik hesaplarının başında gelmektedir.
  3. Rusya için, stratejik-kültürel ve ekonomik olarak Ukrayna’yı kaybetmenin bedeli çok yüksektir ve Rusya bunun için savaşa girebilir. Ancak Batı için, Ukrayna ne ifade etmektedir, bu açık değildir. Avrupa ülkeleri, Ukrayna için Rusya ile savaşı göze alacak durumda görünmüyorlar. Almanya gibi önemli AB ülkelerinin, Rusya ile çok geniş çaplı ekonomik ilişkileri ve özellikle enerji bağları vardır. Kuzey Akım projesi iki ülkeyi doğrudan bağlamaktadır. Ayrıca başka birçok Avrupa ülkesi de Rus gazı almaktadır ve bu ilişkileri bozup Ukrayna için Rusya ile savaşa girmek istememektedirler.
  4. Öte yandan Putin, Batı ülkelerinin zayıflıklarını fırsata dönüştürmede adeta uzman olmuştur. Batı bir krizde ne zaman kendi içerisinde bölünmüş olsa, Rusya, uygun zamanda aniden harekete geçip istediğini almakta ve Batı’yı hazırlıksız yakalamaktadır. Bilindiği üzere Gürcistanda meydana gelen olaylarda Batı Gürcistana destek siynalleri vermiş Cumhurbaşkanı Şhalikashvili buna çok güvenmiş ancak  Rus müdahalesi başlayınca  Batı seyretmiş ve Gürcistan ağır bir bedel ödemişti. Rusya ayrıca  Suriye’ye girişinde, Libya’da, ABD ile Avrupa’nın arasını enerji ile açmakta, Batı ülkelerinin hatalarını ve zayıflıklarını kullanmakta ne kadar başarılı olduğunu göstermiştir. Dolayısı ile Putin böyle durumlarda aniden karar verip adım atabilir.
  5. Ayrıca bölgede Batı’nın yeteri kadar askeri gücü de yoktur. Bunun yerine ABD Rusya’ya ekonomik önlemlerle cevap vermeye hazırlanmaktadır. Batı, ekonomisi kötü durumda olan Rusya’ya karşı ağır ekonomik yaptırımlar kartını açmaya hazırlanmaktadır. Bunlar ağır yaptırımlar olacak ve birçok Rus şirketi uluslararası alanda dolar’la iş yapamaz duruma gelebilecektir. Daha önce ekonomik yaptırımlardan fazla etkilenmeyen Putin, şimdi daha zor durumdadır. Kötüleşen  ekonomik şartlar ve muhalefetin artan protestoları ülkeyi sarsmaktadır.
  6. Rasyonel düşünce, “ABD’nin esas rakibi Çindir ve ABD Rusya’yı yanına alarak Çinle mücadele etmelidir” demektedir. ABD, bu iki güçle aynı anda mücadele edemez. Ancak mevcut durumda bu henüz gerçekleşmemiştir ve ABD, Çin’e karşı artan şekilde güç kaydırırken Rusya’yı da Doğu Akdeniz ve Karadenizde sıkıştırmaya çalışmaktadır.
  7. ABD, Rusya ile mücadeleyi Ukrayna-Rusya sınırında değil, daha ziyade Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de NATO-Rusya sınırlarında çizmiş görünmektedir. ABD, Doğu Akdeniz’de Girit adası ve Yunanistan’da ve özellikle Dedeağaç’ta çok sayıda askeri üs hakkı elde etmiş yeni üsler de inşa etmektedir. Bu şekilde ABD, Yunanistan’da hava üslerinden Balkanlardaki NATO ülkelerine ulaşabilecek ve buradan da Karadeniz’de Rusya’yı hava gücü ile sıkıştırabilecektir.  Ancak siyasi irade olsa bile tüm bunlar Ukrayna-Rus hattında, Rusya karşısında bugün bölgede Batı’ya yeterli bir askeri yığınak oluşturmamaktadır.  

KRİZ NEREYE EVRİLEBİLİR ?

  1. Peki önümüzdeki günlerde bu krizde neler olabilir: Bir görüş  şudur:

    1. Rusya, Almanya, Fransa ve Ukrayna ile çeşitli temaslar yapmaktadır ve bir şekilde diplomatik yollarla tansiyonu düşürmeye çalışacaktır. Ayrıca ABD ile genel ilişkiler çerçevesinde bir yumuşama aramaktadır ki, bu da Ukrayna’yı etkilemektedir. Ama Rusya aynı anda askeri yığınağa devam ederek güçlü mesajlarını da vermektedir. Batı ülkelerinin, Ukrayna’yı ayrılıkçı bölgelere büyük çapta saldırı yapmaması konusunda ikna edebileceklerini ümit etmektedir.

    1. İkinci görüş ise, Rusya’nın amacı bölgeye devasa askeri güç konuşlandırarak gerekli mesajları Batı’ya vermek ve bugün ve ileride bir krizde de ne yapacağını Batılılara göstermek ve onların yanlış hesap yapmalarını   önlemektir. Rusya’nın Hazar filosundan da çok sayıda gemi Karadenize geçmiş ve oradaki tatbikatlara katılmaktadır. Ayrıca Moskova Azak denizinin Karadenize açılış noktası plan Kerç boğazını, ukrayna gemilerine kapatarak Ukrayna’yı sıkıştırmaktadır.

    1. Ukrayna ayrılıkçılara karşı büyük çapta bir saldırı gerçekleştirirse veya bu yönde ciddi adımlar atılırsa, Rusya önce ayrılıkçıları üstü kapalı olarak destekleyecek ancak bu yetmezse doğrudan müdahale seçeneğine de başvurabilecektir. Rusya’nın askeri güç kullanarak ayrılıkçı Donbask ve Donetsk bölgelerini alarak doğrudan Kırım’a inecek düz bir hat çizeceği ve buraları işgal edip Kırım modelini uygulayarak Rusya’ya bağlayabileceğidir. Hatta bazı görüşlere göre, devamla Rus ordusu nüfusunun çoğu Rus olan Transdinyester’i de alabilir. Bu nedenle, bu bölgede bu derece büyük bir askeri yığınak yapmaktadır.

Bu adım tetiğe basmak ve Batı ile global bir mücadeleyi geri döndürülemeyecek şekilde başlatmak anlamı taşıyacaktır. Bu kadar büyük bir mücadeleye girmek ve çok ağır ambargolara maruz kalmak Rusya için kabul edilemeyecek bir bedeldir. Askeri açıdan güçlü görünse de, Rusya aslında biraz zor durumdadır çünkü sözkonusu iki ülke de NATO üyeliğini kendilerine hedef seçmişlerdir ve kolay kolay bundan vazgeçmeyeceklerdir. Rusya bu ülkelerin NATO’ya girişlerini ilanihaye önlemek durumunda kalacaktır ki bu zor bir politikadır. Bu ayrıca Batı’nın elinde Rusya’ya karşı kullanacağı bir konu olacaktır.

Batı ülkeleri bölgede tansiyonu düşürmek için Ukrayna (ve Gürcistan’ın) NATO üyeliğini ileri götürmekten ve bu yönde demeç vermekten kaçınabilir. Ancak Batı, Rusya’ya karşı Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliği konusunu demoklesin kılıcı gibi alçak veya yüksek tonda kullanmaya da devam edebilir.

KRİZİN TÜRKİYE BOYUTU

Ancak bu kriz sona erse de, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky  Ukrayna’nın toprak bütünlüğü için dıştan destek arayışlarına, silahlanmaya ve eskiye nazaran güçlenmiş ordusunu Donbas ve Donetsk’te artan çatışmalarda daha etkin kullanmaya devam edecektir. Rus ordusuna karşı toptan başarı şansı olmasa da ayrılıkçı Ruslara karşı aldığı yeni teknoloji silahlar ve özellikle Javelin tanksavar füzeleri ve Türk yapımı Bayraktar TB-2 SİHA ları Rusya’yı endişelendirmektedir. Halen 6 SİHA ve 3 yer istasyonu alan Ukrayna, 48 tane Bayraktar TB-2 SİHA sı daha almak/ortak üretmek istemektedir ki, bu Rusya için çok kötü bir haberdir. Bu arada, Türkiye ile Ukrayna arasında sanayi ve silah üretimi konularında işbirliği de artmaktadır. Rusya bundan duyduğu rahatsızlığı devamlı olarak Ankaraya belirtmektedir ve hatta Türkiye’ye turist gönderilmesini durdurma gibi bir silahın ucunu da göstermiştir. Her ne kadar bunu Türkiye’deki Covit vakalarındaki artışa bağlayıp sınırlı bir süreyle kısıtlı olarak yapsa da, bunun gerisindeki mesajı görmemek mümkün değildir. Rusya, bu silahı Türkiye’ye karşı geçmiş krizlerde etkili şekilde kullanmıştı. Rusya, bazen Rus askerleriyle elde edemediğini, Rus turistlerle elde edebildiğini görmüştür.

Konunun Türkiye ile doğrudan ilgili başka bir boyutu daha vardır: Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre, Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin askeri gemilerinin Karadeniz’e girişleri ve kalış süreleri sınırlıdır ve gönderilebilecek gemi cinsi ve toplam tonaj da bellidir. Karadeniz’e uygun askeri gemi yollamak isteyen ülkelerin, bunu önceden Türkiye’ye bildirmeleri gerekir, aksi takdirde boğazlardan geçemezler. Bu da, ABD ve NATO’nun buraya gemi cins, tonaj ve kalış sürelerini sınırlamaktadır. Bu, Batı için ciddi bir dezavantajdır. ABD, Montrö’nün sınırlamalarından kurtulmak istese de, Türkiye bunda ısrar etmektedir ve Rusya da devamlı Türkiye’ye Montrö’yü hatırlatmaktadır. Bu da, bir Rus Ukrayna savaşı çıkarsa, Türkiye’nin Rusya ve Batı arasında sıkışacağını ve zorlanacağını göstermektedir. Böyle bir durumda, Türkiye, iki tarafa da çatışmaları durdurma, masada çözüm arama gibi bir ortayol çizgisinde olacaktır. Ancak bu çok sıkıntılı bir dönem olur ve Türkiye’nin dış politikadaki hassas dengelerini sarsar ve çıkarları da önemli ölçüde zarar görür. Böyle bir geniş çaplı çatışmada veya savaşta, hem NATO üyesi olmak ve bu ittifakla dayanışma içerisinde olmak, hem Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı duymak, Rusya’nın Kırım’ı işgal ve kendine bağlamasına karşı çıkmak ve  hem de Rusya ile hassas ilişkileri muhafaza etmek çok zor bir hedef olacaktır. İleriki günlerde bu konuda gelişmelerin ne yönde gideceğini göreceğiz.