Rien compris

Fransızlar'ın bir sözü vardır, ettikleri laf havaya gittiğinde, karşılarında "algı kanalları tıkalı" bir gariban bulduklarında, hiç elden bırakmadıkları o alaycı tavırlarıyla "rien compris" derler: Hiç anlamamış!
Bir de "triste imbecile" (hazin budala) şeklinde, sevdiğim bir deyimleri vardır ki, onu Türk siyaset sahnesine uygulamak istemiyorum, çünkü malumu ilam gerekmez.
Ekmeloğlu geçen gün "siyasi gündemle köşke çıkılmaz" dedi.

Niçin çıkılır? Tanzanya elçisinin itimat mektubunu kabul ederek bir süre görüşmek için (hep de "bir süre" görüşürler zaten), milli bayramlarda da kapıda durup kuyruğa girenlerin elini sıkmak için. (Kırk yıl önce bu tür kutlamalarda Fahri Korutürk'ün eşi Emel Hanım'ın elini öpmek sorun olmuştu da, gazetelerde "öper gibi yapıp bırakacaksınız, öpüp başınıza götürmeyin, bulmuşken hanımefendinin bileğine koluna yumulmayın" gibi uyarı yazıları yazılıyordu...) Ekmeloğlu, cumhurbaşkanını halkın seçmesinin, hele hele "partili" bir aday seçmesinin ne anlama geldiğini, ülkede neyin değiştiğini hiç anlayamamış.
Kazanamayacağı için, anlasa da anlamasa da farketmez tabii.

Oluşacak yeni cumhurbaşkanlığı makamını gene "bir tür bürokrat zirvesi" olarak görmekte direniyor. Ordu komutanlığından ya da mahkemeden geliyorlardı, şimdi profesörlükten gelecekler hesapça...
Kendini "bir tür yeni Ahmet Necdet Sezer" olmaya hazırlıyor. (Sahi, hazırlıyor mu, bu kadar saf mı? Herhangi bir umudu var mı?) Ahmet Necdet Sezer Kemalist bürokrasinin temsilcisiydi, eh bu da alt tarafı "pek o kadar da Kemalist olmayan bürokrasinin" temsilcisi...

Yani meclisi frenleyecek, "cahil politikacıların" yanlış işler yapmalarını engelleyecek...

Eskiden meclis seçiyordu, eh şimdi de "cahil halk" seçecek.

Bu zihniyetin ölümüne otuz beş gün kaldı.
T
anıdığım bazı üniversite mollaları da, Erdoğan'a duydukları derin nefretle ve bir "zümre dayanışması" dürtüsüyle "Ekmel Abi'yi yabana atmayın, dört dil bilir" diyerek ona destek vermeye çalışıyorlar.
Demek ki Limasollu Naci seçime girse oyları silip süpürecekti...

Bir CHP ilerigeleni de "Atatürk'ü aday göstersek ancak yüzde 30 alır" demiş ama hadi onun da üstünde durmayalım.

Savcı düşünsün.

Adayların mal varlıkları da açıklandı: "Solun" adayı Ekmeloğlu'nun 3.5 milyon doları varmış.

Buna karşılık "sağın" adayı Erdoğan'ın 200 bin doları. (Dört buçuk milyon lira da Türk parası varmış, kabaca 2 milyon dolar eder, buçuk da ben koyayım, neresinden toplasan Ekmeloğlu'ndan az.) Solun adayının İstanbul'da 9 adet apartman dairesi var.

Sağın adayının Güneysu'nun (orası neresi?) Dumankaya mevkiinde (orası neresi?) arsası varmış, 10 bin lira ediyormuş.

Büyük uzlaşan solcu sanatçılarımızın üç buçuk milyon dolarlık ve dokuz dairelik sol adaya verecekleri oyların hayırlara vesile olmasını dilerim!

(Sabah'tan)