Peki dershanelere giden çocuklar neden daha başarılı?

Kıyamet kopsa oy vermezdim Erdoğan'a ama eğer şu son söylediğini yaparsa... Yani gerçekten dershaneleri kapatırsa yemin ediyorum ilk seçimde oyum onun!"

Lise çağında evladı olan bir anne olarak ben de çok isterdim bu girişimi desteklemeyi. Zira gerçekten de dershaneler hem para tuzağı, hem de gençlerin sosyalleşme vakitlerini onlardan alıp götüren bir düzenin sacayakları. Ancak bu gerçek kabak gibi ortada olsa bile... Bir veli olarak bu gerçeği dibine kadar yaşıyor olsam bile, dershanelerin kapatılmasının şu an için mümkün olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca onlar kapatılsa bile özellikle devlet okullarında okuyan çocukların, "özel eğitimi" bir şekilde alacaklarını çok iyi biliyorum. Haklılar da! Çünkü eğitim sistemimiz bunu gerekli kılıyor. Tabii sistemden kastım "müfredat" falan değil! Daha dün aldık oğlanın Lise 1 kitaplarını. Müfredat kapı gibi sağlam! Hem de tamı tamına! Sağlam olmayan maalesef Milli Eğitim Bakanlığı'nın sahip olduğu eğitim kadroları! Kusura bakmasın Sayın Bakan Ömer Dinçer ama dökülüyor kadroları! Zaten kendisi de çok iyi biliyor ki milletin koşa koşa "özel eğitim"e gitmesinin sebebi bu dökülen kadroları! Dershanelerde ya da özel okullarda görev yapan öğretmenler mevcut müfredatın fazlasını falan aktarmıyor öğrenciye! Aynı müfredatı takip ediyor ama işine inanarak, saygı duyarak ve severek yaptığından bir biçimde başarıya ulaşıyor.

Ne yapıyor mesela devletteki öğretmenden farklı? Bir kere ona sıkı sıkı yapışıyor! Aldığı formasyon derslerinin hakkını verip yeri geliyor kanka, yeri geliyor anne, yeri geliyor baba, yeri geliyor koç oluyor çocuğa. Konuyu öğrenmesi ve anlaması için üsteliyor. Gırtlağına çöküyor ve çocuk öğrenmeden de katiyen bırakmıyor!

Ya devlet okullarındaki öğretmenler? Onlar nasıl yapıyor bu işi? Nasıl yaptıklarının muhakemesi için bir SBS ya da üniversite sınav sonuçlarına bakmak yeterli bence.

Çocuk eğer süper zekâ değil ve dershaneye gitmemiş, özel ders almamışsa mutlak başarısız oluyor devlette! Tuhaf değil mi sınavlarda ipi göğüsleyenlerin genellikle özel okullarda okuyan çocuklardan ya da dershanelere giden çocuklardan olması. Madem müfredat aynı müfredat... Çocuklar aynı çocuklar! O halde niye başarısız devlette okuyan çocukların çoğunluğu? Özele ya da dershaneye gidenin zekâ seviyesi yüksek de ondan mı?

Tabii ki değil! Aksine. Ne cevherler var devlette okuyan çocuklar arasında. Azıcık ilgilenilse, azıcık üzerine varılsa şaha kalkacak binlerce Einsten! Oğlumun ilköğretim hayatını geçirdiği Bilfen Koleji'nden biliyorum. Devlet okulundan gelen ve seviye tespit sınavına girip yüzde yüz başarı bursu alan onlarca çocuk Robert'e, Galatasaray'a filan kafadan girdiler. Ve üstelik bunların hiçbiri dershaneye filan da gitmemişti.

Peki nasıl oluşuyor bu başarı? Çok basit! Eğitimcinin, öğretmenin çocukla doğru ilişkisinin sonunda... Bizzat gördüm ve yaşadım bunu. Öğretmen değil, öğretebilen olmak mesele. Kulakları çınlasın oğlumun bir Cenk Hocası vardı mesela. Bütün sınıf hastaydı. Arkadaş gibiydi. Abi gibiydi. Hâlâ bugün bile arayıp hatırını sorar çocuklarının; "Nasıl gidiyor lisede işler?" falan diye.
Sözün özü: Dershaneler kapanabilir. Ama devlet okullarındaki bu garabet sürdükçe millet çocuğuna özel ders aldırtmaya devam eder! Kadrolardaki bu olumsuzluğa bir çözüm bulmadan hiçbir proje başarıya ulaşamaz! Yani tablo bugünkünden farklı olmaz! Sadece "kayıt dışı ekonomi" için şahane bir yol açılmış olur. Mesele ne 4+4+4, ne dershanelerin kapatılması ne de müfredatın yoğunluğu! Asıl mesele işini sevmeyen, öğrencilerini sevmeyen, kalitesiz öğretmenlerin iş başında olmasıdır. Onlar değişmediği sürece devletin verdiği eğitim kör düğüm olmaya mahkûmdur ve hakikaten de bu ülkeye yazıktır!

DİPNOT:
Yukarıda yazdıklarım devlette görev yapan tüm eğitimcileri kapsamamaktadır. Tüm olumsuz koşullara rağmen memleketin dört bir yanında, birer eğitim neferi olarak görev yapan öğretmenlerimize selam olsun ama "salla başını, al maaşını" psikolojisiyle kadroları meşgul edenlere de yazıklar olsun!


(Sabah gazetesinden alınmıştır)