Korona virüsü, bu yılbaşından itibaren tüm dünyada süratle yayılmaya devam etmekte, onbinlerce insan hayatına mal olmakta, devletleri çaresiz bırakmakta ve hatta global güçleri bile yerlerde süründürmektedir. Korkutucu askeri kapasitelere sahip dev uçak gemileri, yüzlerce personelinin virüs kapması nedeniyle, adeta acizlikten üslere dönüp karantinaya alınmaktadır. Binlerce hasta kaybının yaşandığı durumlarda bile, kayıplar sayısal figürlere indirgenmekte, yetkililer ölü sayısının artış hızındaki marjinal düşüşleri bir başarıymış gibi göstermeye ve morali yüksek tutmaya çalışmaktadırlar. Ancak insanlar yüksek orandaki hayat kayıpları, yakınlarını kaybetme korkusu, ikinci dalga tehlikesi, virüsün daha ölümcül yönde mutasyona uğraması ve ekonomik belirsizlik gibi nedenlerle büyük karamsarlığa sürüklenmektedir.

Pandemiye karşı –sosyal izolasyon- sosyal mesafe önlemleri, sağlık sistemlerinin yetersiz kalması, ekonomilerin kapatılması ve her ülkenin pandemi sonrası içe kapanma olasılığı hayatımızda ciddi ve kalıcı değişimler yaratabilecektir. Bu yazıda pandemiye karşı alınan bu önlemlerin ve yaşanan tecrübelerin sosyal yaşantımızdaki etkilerine bakacağım.

  1. Pandemi ile birlikte, tüm insan hayatının birçok alanda internete kayma süreci hızlanmıştır. Aslında bu süreç, pandemiden çok önce teknolojik gelişmeler sonucunda başlamış ancak pandemi ile birlikte büyük hız kazanmıştır. Çünkü koronavirüsün yayılmasını önlemek için insanların evden çalışma mecburiyetleri, birçok şeyin internet üzerinden yapılmasını kaçınılmaz hale getirdi. Bu pandemi ile birlikte, şimdi birçok ülkede insanlar evden çalışmaya başladı, her seviyede eğitim, devlet işleri ve banka işlemleri hep internet üzerinden yapılmaya başlandı. E-devlet, E-ticaret süratle arttı. Artık hükümetler bile, telekonferans sistemi ile toplanıp kararlar almaya başladı. Hatta uluslararası alanda çok taraflı diplomatik toplantılar da telekonferans sistemleri ile yapılmakta ve kararlar alınmaktadır. Bu pandemi aslında kaçınılmaz olarak dünyanın geçirmek zorunda olduğu bir teknolojik-ekonomik transformasyonu, bir bazuka etkisiyle inanılmaz şekilde hızlandırdı.
  2. Pandemi ve sonrasında birçok ülkedeki sağlık sistemlerinin yetersiz kalması ve çökmesi, diğer taraftan ise çok sayıda sağlık çalışanının, gereken koruyucu ekipmanlar sağlanamaması nedeniyle hayatını kaybetmesi, dünyanın dikkatini bu sektöre ve çalışanlarına çekti. Böyle büyük bir trajedi karşısında, her ülke sağlık çalışanlarını savaşta ön cepheye sürülen ve devamlı kayıp veren fedakar askerler olarak görmeye başladı. Adeta bir itibar iadesine benzer bir süreç yaşıyoruz. En ileri ülkelerde bile sağlık sektörlerinin çok yetersiz olması, sadece özel sektöre bu işin tümü ile bırakılamayacağı ve piyasanın böyle büyük salgınlar için sektörü düzenleyemeyeceği açıkça kabul edilmeye başlandı.
  3. Ayrıca koronavirüs ilaçlarının ve her türlü tibbi cihaz ve gerecin tüm dünyada karaborsaya düştüğü ve astronomik fiyat artışlarının olduğu görülmüştür. Bunları üretme kapasitesi olan ülkeler, önemli oranda avantaj ve prestij kazanmış ancak bunu yapamayanlar ise çok zor günler geçirmiş ve daha fazla can kaybı yaşamışlardır. Önümüzdeki günlerde her ülke, kendi sağlık sistemlerini tekrar gözden geçirip, bu sektörde çalışanlara yeni düzenlemeler yaparak daha uygun şartlar getirmeye çalışacaktır. Çünkü önümüzdeki yıllarda benzeri bir pandemi olasılığı devam edecek ve hiçbir ülke buna hazırlıksız yakalanmak istemeyecektir. Ayrıca uluslararası alanda bu konuda işbirliği artsa da, ağırlık; ulusal sağlık sistemlerinin kuvvetlendirilmesi üzerinde olacaktır.
  4. Pandeminin yayılma gücü ve hızı karşısında, yayılmayı önlemek için ortaya atılan sosyal mesafe ve sosyal izolasyon önlemleri- insanlara çok yaklaşmadan, el sıkmadan, kucaklaşmadan ve sarılmadan vazgeçme - gibi davranışlar, artık sosyal hayatın merkezine oturmuş durumdadır. Dikkat edilirse bu güne kadar birçok kültürde kitlesel olarak yapılan ibadet, eğlence, yeme içme, bilimsel ve rekreasyon amaçlı toplantılar, spor karşılaşmaları, insanların yaşam tarzını ve kültürünü şekillendirmişti. Bu, adeta medeniyetin getirdiği meyveler olarak görülmüştü. Şimdi ise aniden insanlara bunların tümünden vazgeçin -tokalaşmayın, yakın durmayın, sarılmayın, misafirliğe gitmeyin, maskesiz dolaşmayın, arada iki metrelik mesafe bırakın, toplu eğlencelere son verin- denmektedir. Sadece dostlar, arkadaşlar, tanıdıklar değil, ürkütücü bir şekilde aile bireyleri bile birbirlerinden korkar duruma gelmişlerdir. Hele hastalığı semptom göstermeden yaşayan genç aile bireylerinin bunu alıp taşıyarak öteki aile bireylerine farketmeden bulaştırması ve ölümlerine neden olması Holywood korku filmlerindeki dehşet sahnelerini gölgede bırakmaktadır. Peki bu durumda kolay kolay bu sosyal davranış biçimlerinden yani sosyal izolasyon ve sosyal mesafeden vazgeçilebilecek mi? Bu davranışlardan vazgeçmek pek kolay olmayacaktır. Özellikle hastalığın bir şekilde devam etmesi veya yeni bir salgın tehlikesi bu davranışları devam ettirebilir.
  5. Pandeminin yayılmasını önlemek için ekonomiler kapatılıp insanlar evlerde kalırken, insanların birçok şeyden vazgeçebilecekleri, ancak yiyecekten, gıdadan vazgeçemeyecekleri bir kere daha açıkça görüldü. İnsanlar evden dışarı çok az çıkarak yaşayabilirler ancak gıda her zaman hayati öneme sahiptir. Gıdanın bolluğu, insanlara bu gerçeği unutturmuştu. Şimdi her ülke gıda üretimininin ve tedarik zincirlerinin mümkün olduğu kadar ülke içinde oluşturulmasının gereğini görmeye başladı. Pandemi sırasında, en gelişmiş ülkelerde bile yiyecek stoklamak için insanların marketlerde birbirlerine girdikleri ve kaos yarattıkları yoğun şekilde görülmüştür.Bu durumun daha da uzaması halinde işlerin çok daha ciddileşeceği ve bunları önlemek için askeri ve polisiye önlemlerin bile gündeme gelebileceği gerçeği ile karşı karşıyayız. Önümüzdeki dönemde her ülke tekrar açılmaya başlarken kendi içerisindeki problemlere konsantre olacak ve kendi sorunları ile uğraşırken, güvenli şekilde gıda üretim ve dağıtımına da çok daha fazla önem verecektir. Bu gelişme, gıdanın daha fazla stratejik bir ürün olarak görülmesini de sağlayacaktır. İlk defa “gıda milliyetçiliği” kavramı kullanılmaya başlanmıştır.
  6. Pandemi sırasında birçok ülke kendi vatandaşlarını korumaya çalışmış, yabancı ülkelerdeki vatandaşlarını ülkeye getirmiş, ülkede mevcut turist ve yabancı çalışanların büyük kısmını ülkelerine göndermiş ve kendini de kapatmıştır. Şimdi bu kapatılan ülkeler ekonomilerini açmaya başladıkça, yeni bir başlangıç yapmaya, kendi içine dönmeye, yerli üretime önem vermeye, kendi işçisine iş bulmaya ve hatta kendi kendine yeterli olmaya çalışacaktır. Globalleşmeyi tümden ters çevirmek mümkün olmasa da, korumacılığın önem kazanacağı ve herkesin kendi kendine yeterli olmayı hedefleyeceği, yani merkantilist görüşün ağırlık kazanacağı, bir dönem yaşayacağız gibi görünüyor. Bazılarına göre ise, pandemi çok uzun zamandan beri konuşulan yeni ve daha adil bir dünya sisteminin yaratılması için bir fırsattır. Bilgisayar diliyle söylemek gerekirse, bu pandemi global ekonomik, sosyo kültürel ve siyasi sistemi daha adaletli ve sürdürülebilir bir yapıya dönüştürmek amacıyle “RE-SET” yapmak için bir fırsattır...