Bir köprü ki hem planlanan zamandan önce bitsin. Bir de planlanan bütçeden daha az para harcansın. Kadın emeği ve eli değmiş mi dersiniz? Feministlik falan değil efenim…kadınlık ve beceri zannımca. Hadi bakalım beraberce…

Ama…’Ladies' Bridge’ hikayesinden önce ‘lady’lik ünvanına bakmalı…

Lady’lik bir asilzade ünvanı olmasa da asilzade kadınları sıradan kadınlardan ayıran, asil olduklarını vurgulamak için kullanılan ünvanımsı bir şeydir. Daha sonra alt tabakalara yayıldı ve sıradan kadınlar da ‘lady’ olarak çağrılmaya başlandı. Ama ‘kadın kadındır’ diyebilir ve eşitlik esastır diye düşünseniz dahi bu tür bir farklılık çok yakın bir zamana kadar kurumsal olarak dahi söz konusudur.

‘Ladies' Bridge’ ifadesine ‘Kadınların Köprüsü’ der misiniz bu durumda? Arada fark var diye düşünebilirsiniz.

Kadın eli değmiş bir köprünün bugün doğum günüdür. Londra’nın 34 adet köprüsünden birisi Waterloo Savaşı’ından adını alan Waterloo Köprüsü’dür.

Romalılar zamanından beri Londra’nın ve ülkenin en büyük ve en önemli nehri uzerinde köprü yapılır. Bugün aktif olan 35 köprüsünün de ortak bir özelliği vardır, insanları araçlı veya araçsız karşı tarafa geçirmek…

Bugün yaşayan köprü ikinci Waterloo Köprüsü’dür. Finansal bir yıkım olan ama zevkli bir köprüydü ki Fransız ressam Claude Monet’in 41 adet çalışmasına konu olmuştur. Yıkılan bu köprünün granit taşları İngiliz Milletler Topluluğu’nun tarihi bağlarını temsil etmesi için topluluk ülkesi çeşitli ülkelere gönderilmiştir. Avusturalya’dan Zimbabve’ye kadar…

Bugün yaşayan ve kadınları da ilgilendiren köprü ise 1930’lu yıllara ve devamında savaş yıllarına dayanır. Ülkenin önemli simgelerinden ‘Kırmızı Telefon Kutusu’nun da mimarı olan Giles Gilbert Scott tarafından tasarlanmıştır. 11 Mart 1942 tarihinde bir Salı günü açılmıştır ama savaşın bittiği 1945 yılına kadar hala inşaatı devam etmiştir. Kadınların varlığı, katkısı ve önemi de burada ortaya çıkıyor. Erkekler İkinci Dünya Savaşı cephelerinde Almanları durdurma işi ile meşgulken kadınlar köprüye taş taşıdılar. Bununla da yetinmediler…inşaatında da birebir çalıştılar. İnşaatı planlanan süreden daha önce tamamladılar. Dahası, tahmini bütçesindeki paranın tamamını da harcamadan yaptılar bunu. Ne yazık ki, Alman bombardımanında hedef olan ve zarar gören tek Londra köprüsüdür.

Köprünün savaşa giden erkeklerin yerini alan kadınlar tarafından inşa edildiği bilgisinin bir efsane mi yoksa gerçek mi olduğu da bir süre üzerinde durulan bir husus oldu. Çünkü buna dair belge bulunamadı uzun süre. Sözlü tarihin konusu olabilecek birkaç kişi arandı ve köprü inşa etme işinin br efsaneden ziyade gayretli ve başarılı bir proje olduğu ortaya çıktı.

Halbuki açılığında bakan bey, Bay Morrison ‘Waterloo Köprüsü’nü yapan beyler ne kadar da onurludurlar. Her ne kadar isimleri bilinmese de Londralı gelecek nesillerin kullanacağı ve gururla hatırlayacağı bir köprü bıraktılar’ demişti.

Bir de tabi kadın eli değdiği köprünün temizliğinden de anlaşılabilir diyebilirsiniz. Çünkü son yıllarda az olsa da yağmur yağdığında taşlar kendi kendilerini temizleyebilecek şekilde dizilmiştir. Yaşlı Londra beyleri buna ‘hoş bir dokunuş’ derlermiş.

1981 yılından beri Anıtlar Kurulu tarafından ikinci derece tarihi eser kabul edilir. Köprünün kendisi Londra’nın en muhteşemi olmasa da üzerinden muhteşem bir manzara sunar. Westminster tarafına, Londra’nın Gözü London Eye’a doğru ve ileriye modern şehre doğru.

25 bin kadının elleriyle…