Müzakereler 2015'de

Rum Yönetimi başkanı Anastasiades kötü bir dönemde başkanlığı devraldı. Zaten bir evvelki Rum başkan AKEL’in ruhani lideri Dimitris Hristofyas başarılı bir yönetim sergilemiş olsaydı Anastasiades seçimi kazanamazdı.

 

Anastasiades’in kucağında yıkılmış bir ekonomi, iflas etmiş bir borsa, sineğin bile uçmadığı bir para piyasası ve tavan yapmış işsizlik var. Özel sektör kan ağlıyor, her gün onlarca aile şirketi ve anlı şanlı büyük kuruluşlar kepenk kapatıyor.

 

Kurtarma paketi uygulaması ile Kıbrıs Rum Kesimini bu bataktan çekip çıkarmak k isteyen Avrupa Merkez Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Komisyonu’ndan oluşan Troika’nın (Troyka) masaya koyduğu yardım paketindeki tavan rakam bile Rumların talebinin yüzde 60’ı. Rumlar Troika’nın tüm koşullarını kabul edip yardımı alsalar bile bataktan çıkmaları olanaksız.

 

AB’nin ve ABD yönetimindeki Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Rumları bu ekonomik çöküntü içinde iyice köşeye sıkıştırıp Rumların aç gözlülüğü nedeni ile Doğu Akdeniz Bölgesinde son 60 yıldır süre gelen huzursuzluğa son vermek isteyecekleri kesin.

 

Kıbrıs konusunun çözümünde, bu aşamada Rumların elinde, uluslararası tanınmışlığın ötesinde pek bir kozları yok. Gelecek sene Ekim ayında yürürlüğe tam olarak girecek olan Lizbon Anlaşması yani AB’nin yeni Anayasası’na göre akıllarına her estiğinde “Veto” koyma hakları da ortadan kalkacak, daha doğrusu kalkmayacak ama çok zorlaşacak.

 

Rumların ekonomik çöküntüden kurtulmak için bel bağladıkları doğalgaz, tam aksine başlarına bela, egemenliklerini büsbütün kaybetmelerine neden olacak.

 

Yeni seçilmiş Rum yöneticiler, o denli hayal içindeler ki,  Rum Meclisi Dışişleri ve AB Meseleleri Komitesi Başkanı Averof Neofitu, ABD’de yaptığı temaslar sırasında BM Genel Sekreter Yardımcısı Jan Eliason’la yaptığı görüşmede kendini dev aynasında görmüş olmalı ki  Kıbrıs sorununun çözümü öncesinde Kıbrıslı Türklerin doğalgazdan yararlanması yönündeki önerilerin görüşmeye açık olmadığı”nı dile getirdi. Sanki çözümden önce kendileri faydalanabileceklermiş de, Kıbrıslı Türklerin faydalanabilmesi için geriye çözüm koşulu kaldı.

 

Rum yöneticilerin hayallerindeki senaryo, Kıbrıslı Türklere doğalgazdan pay vermek için kendi istedikleri çözüm şeklini empoze ettirmek, sonra da Kıbrıslı Türklere “Siz azınlıksınız, doğalgaz’dan hakkınız biz ne kadar verirsek o kadardır” deyip tümünün üstüne yatmak.    

 

Ama tabii kazın ayağı öyle değil.

Çözümün inisiyatifi Rumların da elinde değil artık. Uslu çocuk olup büyüklerinin sözünü dinlerse, doğalgazdan kendisine bir şeyler düşebilir, yaramaz çocuk olursa, tümünü de kaybedebilir.

 

Zaten Troika görüşmeleri, çıkacak olan doğalgazın AB’ye Türkiye üzerinden taşınması koşulunu da içeren bir anlaşmayla bitecek. Rumlar istese de istemese de doğalgaz, KKTC topraklarından geçecek bir boru sistemi ile Nabucco hattına bağlanarak Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşacak.  Rumların artık buna “Oxi” yani “Hayır” demek lüksü de kalmadı.

 

Yunanistan ile Türkiye Başbakanlarının, İstanbul’da toplamda 22 Bakanla neredeyse ortak bir Bakanlar Kurulu toplantısı yapması, Kıbrıs’ta çözüm inisiyatifinin artık Rumların elinde olmadığının bir göstergesi. 

 

Anastasiades’in ne yapacağı şimdiden belli. Üzerine üzerine gelecek olan çözüm baskısından kurtulmak için ‘müzakerelerden önce hazırlık lazım’ deyip Eylül veya Ekim ayına ertelemek, sonra da ‘Türkiye’deki seçimleri de bekleyelim’ diyerek 2015’in Ağustos’una sarkıtmak.

 

Ama bu sefer bu plan çalışmayacak.

Anastasiades, içinde hoşuna gitmeyecek birçok maddeler olan Troika’nın koşullarını ağlaya ağlaya imzalayacak. Adaya hem barış gelecek hem de doğalgaz KKTC ve Türkiye üzerinden AB’ye gidecek. Tabii eğer bu arada Mısır’la dalaşmazsa…