Bebek sahibi olmayı isteyip de; olmayınca, bu isteği gerçekleştirmek amacıyla ‘ tüp bebek’ sektöründen  geçmemiş olmak  bu zamanda pek  de mümkün görünmüyor. Bu gayeyle sağlığınızla ilgili araştırmanın dışında, çevrenizde de büyük  soruşturma başlar:

 

-          Siz de mi sorun var, eşinizde mi?  Ne gibi bir sorun var acaba?  En iyisi tatile çıkın; eğer genetik bir sorun yoksa mutlaka olur.

 

-          Evlisiniz, çocuğunuz var mı? Aaa! Henüz yok  mu ? Zaman akıyor çok geciktirmemeli, gençleşmiyoruz ne de olsa! Kariyer nereye kadar değil mi?  Anneler toruna bakar, torun başkadır.

 

-          Bu konuda neler yapıyorsunuz?  Ben de bir bitki kürü tarifi var, hemen gebe kalabiliyorsun. Olmadı tanıdık doktorlar,  sağlık merkezleri,  arkadaşlarının arkadaşlarına ait  başarı öyküleri….

 

Herkesin bu konuda farklı çözümleri var. Çaresizlik içinde türbelerde dua ediliyor, hocalara muskalar yaptırılıyor, falcılara gidiliyor. Hurafeler havada uçuşuyor.  

Sokakta gebe kadınlara sorulan  ve artık özel olmayan klasikleşmiş bir soru: ‘ Kendiliğinden mi oldu?’ Bunun anlamı doğal yolla mı yoksa yapay – tüp bebek-  yoluyla mı hamile kalındığının öğrenilmek istenilmesidir. Sosyal, güncel, malzemesi bol konudur.  

 

‘Benim çocuğum var  mutlaka tavsiye ederim  çok güzel bir duygu.’ Evet,  ancak o çocuk; milyon tane  neden, milyon tane soru, milyon tane cevap, milyon dolarlık bir sektörün içinde dönüp durmaktadır.

 

Annelik iç güdüsünü hissetmek isteyen kadınlar binlerce dolar para ödüyor ve bu duygu gelecek diye bekliyorlar. Mucize burada devreye giriyor .

 

Nereden bakılırsa bakılsın, kısırlık tedavisi  çiftlere sevimsiz bir süreç yaşatıyor. Bu sürecin zamanı yok mevsimi yok. Çiftlerin hisleri karmakarışık: Kızgınlık, utanç, nefret, suçluluk, kıskançlık, çaresizlik, umutsuzluk, yalnızlık, beraberinde depresyon! Barış ve huzur içinde olabilmek  oldukça zor.

 

 ‘Tüp Bebek’ tedavi yöntemleriyle; ülkemizde her 10 çiftin 6’sının kısırlık tedavisiyle mücadele ediyor. Bu derin mücadelede, kadınların hormonları alt üst hale gelirken, çiftlerin dengeleri bozulurken;  toplumla da ayrıca bir mücadele ediliyor. Sosyal sağlık sigortası belli koşullar altında, pahalı olan bu tedavi yöntemini karşılıyor. Ancak  bebek sahibi olma amacında  çiftlere psikololojik destek  veya uzman danışmanlarının da bu çabanın içinde  sosyal imkan olarak  yer alması gerektiğini düşünüyorum.

 

Herşeye rağmen; balkonun bir köşesine yuva yapmış bir kuşun yavrusundan vazgeçemediği gibi, çiftler bu cesur tecrübeyi tekrar tekrar denemekten ve yaşamaktan vazgeçmiyorlar.