Meğer...

“Kaybetme hissim yıllardır yok, çünkü sahip olduğum hiçbir şey yok.

 Her şeyimiz emanet, canımız bile…”

Aret Vartanyan “İnsanın değer ve sevgi görme açlığı” başlığı altındaki konuşmasında böyle diyordu.

Bu yaşam felsefesini benimseyen ve uygulayabilen insanların önünde hayranlık ve saygı ile eğilirim.

Kaybetme korkusu mu yoksa başkasında olana özenmek mi?

Acaba hangisi insanı en çok mutsuz ediyor?

Kapalı kapılar ardında yaşananları bilmeden hep başkalarının hayatlarını kendininkinden üstün görenler…

Atasözümüz ne güzel der;

‘Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür’

Bundan bir kaç ay önceydi.

Taşınma telaşı, yorgunluk, stres derken vücudum iflas etti ve beni yatağa düşürdü.

Tabii o durumda hayatımda fazla bir atraksiyon olamadığı için başladım camdan bahçeyi seyretmeye…

Meğer bizim küçücük bahçede bildiğin canlı kuş belgeseli çekiliyormuş.

Güvercin ve Kumru karışımı bir kuş, sabahın erken saatlerinden öğlene kadar itina ile çalıları toplayıp bir yere taşımaya başladı.

Hemen bahçenin köşesindeki bir çam ağacına yuva yapmış.

Ben iyileştim, bu defa o yumurtalarının üzerinde yatmaya başladı.

Sonra bir gün belki bir saat, belki 10 dk, belki de 30 saniye yuvasını boş bıraktığı an bir alacalı karganın ağzında yuvadan çalınmış minicik yavruyu gördüm…

O an da  bir saniye bahçe yerine televizyona baksam bu olaya şahit olmayacaktım ama olmadı…

Sanki başımdan kaynar sular döküldü. 

Oysa ki ben… 

Oh demiştim şu kuşların keyfi beyde yok.

3-4 çalı topladı evini yaptı. Doğada mis gibi hayat…

Kira ödeme derdi yok, aptal aptal fazla eşyaların içinde kaybolmak yok…

Özgürlük desen özgürlük…

Soğuk mu geldi çırp kanadını doğru sıcak ülkelere…

Ama anladım ki durum hiç de göründüğü gibi değilmiş…

Ne sen ne ben ne de o...

Her canlı için hayat zormuş...

Ta ki nefes aldığımız sürece…

* * *

Hoş Gör Ya Rabbi

Çok denedin;

Bomboş bir yolda bile gidiyor olsan,

her virajı döndüğünde 

karşıdan bir araba çıkar.

Aynı hayat gibi…

En mutlu olduğun an, 

Adam akıllı yere bi’ çakılırsın,

Sonra uğraş ki parçalarını toparlayabilesin.

En sevdiklerin, dünyanın dibine taht kurar

Diğerleri ise bir tuşa basma mesafesi

Bir gün iyisin bir gün kötü

Aynı hayat gibi…

Kendini en dertli sandığın günde;

Yokluktan çocuklarını ısıtamadığı için, ellerine saç kurutma makinası verip, kendi hayatına son veren anneyi düşünürsün.

Derdinden utanırsın

Dünyada yaşananları düşünürsün, 

Derdinden utanırsın.

Hep en yüksek sesle şükredersin, 

Ağladığında ise sesin çıkmaz, bulduğun her karanlığa saklanırsın.

Dünyada yaşananları düşünürsün, 

Derdinden utanırsın.

Hoş gör ya Rabbi! bu olağan hüznümüzü,

Gücüne gitmesin bu bitmez mağrurluğumuz,

Yüzleşmek istemediğimiz her yokluk üzerine, 

bir hüzün bulutu bulup buluşturuyoruz.

Her kahkahanın arkasında bambaşka bir fon müziği, 

acıklı bir hüzzam keman taksimi…

Şairi bile olmayan bu dönemde

En kalabalık insan duvarlarında 

En yalnız biz kaldık, 

Evet en yalnız biz kaldık,

Her dil de, her din de, her coğrafya da…

                                                -Berna İnan

( şiir denemesi, Kasım.2014 Londra )