ŞEHRİ DURLANIK - MUHAMMED FATİH DUR

İSTANBUL - Gazeteciler, idealleri ve ideolojilerinden uzaklaşan gazetelerin artık okuyucuya ulaşamadığı görüşünde. Yazılı basının bir dönüşümden geçeceğini vurgulayan usta isimler, gazeteciliğin bitmeyeceğini ifade ediyor.

Yeni Dünya Vakfı’nda düzenlenen ‘Bâbıâli Enderun Sohbetleri’nde gazetelerin ve gazeteciliğin geleceği konuşuldu. Gazeteci Recep İncecik’in yönettiği toplantıya tanınmış birçok gazeteci katıldı. Değerli gazetecilerin görüşlerini bildirdiği toplantı, Basın İlan Kurumu İstanbul Şube Müdürü Mehmet Köşker’in konuşmasıyla başladı. 20 ayrı gazetede, 30 yıl gazetecilik yapan Köşger, gazetelerin ciddi bir çalışma yaparsa bu krizi atlatabileceğini ifade etti. Ülkemizde gazetecilik serüveninin 1800’lü yıllarda başladığını ve Cumhuriyet ile birlikte şekillendiğini vurgulayan Köşker, “1960 ihtilalinden sonra gazeteleri yaşatmak için Basın İlan Kurumu kuruldu. Devlet aracılığıyla gazetelere oluşturulan kaynak can suyu oldu. Günlük gazetelere 60’dan bu güne destek verilmeye devam ediyor. 1970’li yıllarda hareketli dönemler geçiren gazeteler, 80 ihtilalinden sonra bir duraksama döneminden geçti. Sonrasında büyük patronlar ve büyük sermayelerle tanışan gazeteler değişim sürecine girdi. Yüksek maaşlarla gazeteci transferi yaptılar ve gazeteciliğin anlayışı değişti” dedi.

-Gazeteler ilk sarsıntıyı özel televizyonlarla yaşadı

Gazetelerde ilk sarsıntının özel televizyonların kurulmasıyla başladığını belirten Köşker, “Gazetelerin zorlu bir süreçten geçtiği algısı kısa sürede atlatıldı. Televizyonlar sabah kuşaklarını gazetelerin manşetleriyle açmaya başladı. 90’lı yılların ortalarına doğru internetin hayatımıza girmesiyle ikinci sarsıntıyı yaşayan gazeteler internetten de faydalanarak bu durumu da atlattılar. 2000’li yıllara gelince ise sosyal medya ve internetin cep telefonuna taşınmasıyla birlikte gazeteler artık satmaz oldu. Gazetelerin iki ana kaynağı olan satış ve özel ilan gelirlerinin düşmesiyle gazetelerin tek gelir kaynağı Basın İlan Kurumu gelirleri oldu. Bu gelir de giderse gazete devri sonlanıyor demektir” diye konuştu. 2011 yılında İstanbul’daki gazetelerin resmi ilanlar dışında aldığı özel ilanları hesaplattırdığını söyleyen Mehmet Köşker, araştırma sonucuna göre Basın İlan Kurumu ilanlarının çekildiği zaman 5-6 gazetenin ayakta kalabileceğini ifade etti. Köşker, Basın İlan Kurumunun bu nedenle çok önemli olduğunu vurguladı.

-Savaş haberleri İmparatorluk kurabilecek kadar önemli

İdeolojik zeminden insanların giderek soyutlanmasıyla gazetelerin fikri olarak bir daralmaya gittiğini belirten Gazeteci Mustafa Özcan ise "Gazeteciliğin Batı’dan gelen bir olgu olduğu düşünülür fakat bunun bir İslami ayağı var. Magazin deyince sosyete haberlerini anlıyoruz ama bu kavramın ortaya çıkışı savaş haberlerine dayanıyor. Me-Gazi, Gaza haberleri. İslam devletlerinde savaş haberlerini megazi şeklinde ifade edilirdi. Batıya bu kavram magazin şeklinde intikal etmiş. Daha geniş bir kapsamla gelişme kaydetmiş” dedi. Savaş haberlerinin çok önemli olduğunu bu haberlerle İmparatorlukların kurulduğunu bildiren Özcan, örnek olarak Rothschild ailesini anlattı. Özcan, “Waterloo savaşı sırasında Rothschild geliyor, sahayı gözlemliyor, savaşın sehrini inceliyor ve sonucunu görüyor. İngiltere galip, Fransa mağlup oluyor. Fakat İngiltere'ye giderek sonucun tam tersi olduğunu söylüyor. Bu haberle değeri düşen tahvilleri topluyor. Bir kaç gün sonra savaşın gerçek sonucu belli oluyor ve adamın elindeki tahviller değer kazanıyor” ifadelerini kullandı.

-Fikirler aşılayan, yaygın hale getiren gazetelerdir

Gazeteler vasıtasıyla fikirlerin aşılandığı, yaygın hale geldiğini vurgulayan Özcan, “Gazeteler ile fikirler bir araya toplanıp daha sonra tekrar halka ulaştırıldı. Kamuoyu oluşturuldu. Bu daha sonra telkin etme yani bir ideolojiye yönlendirme aracı haline geldi. Gazeteler ideolojik, soğuk savaş dönemlerinde, ideoloji dayatma aracı oldu. Soğuk savaş bittiği dönem biz de 'Devgenç Sevgenç haline geldi' denildi. O dönem kestirmeden bu şekilde ifade edildi: İdeolojik dönem bitti insanlar da fikirlerle uğraşmayı bıraktı. Şimdi de öyle insanlar fikirlerle uğraşmıyor, haberlerle uğraşıyor. İdeolojik zeminde bir çekişme olmayınca gazetelere ve fikriyata çok da ihtiyaç kalmıyor” diye konuştu.

-Yaşadığımız çağ 'Hız Çağı'

Özcan, değişen çağ nedeniyle bir yapısal dönüşümden geçildiğini ve hız çağının gazeteleri yaya bıraktığını belirterek, "Yapısal bir değişimin arifesindeyiz bu zamana kadar matbu basına çok alışmıştık. 1900’lerin İstanbul’una baktığınız zaman birçok Avrupa ve Arap gazeteleri satılıyordu. Gazeteler o denli geniş bir dolaşım alanına sahipti. Yaşadığımız çağ 'Hız Çağı'. Bu hız da gazeteleri yaya bırakmış durumda. Gazetelerde ne yapıyor özel haberlerini internete vermeyerek bir şekilde okuyucusunu gazetelere bağımlı kılmaya çalışıyor. İnternet ve televizyon gibi yapılar gazeteciliği sarstı ama bu yapılar zamanla birbirleriyle etkileşime girerek, birbirlerinden yararlanıyor. Gazetecilik bitmez değişerek varlığı sürdürür” dedi.

-Holding patronları Babıali’ye girince hedefler değişti

“1968 yılında ilk imzalı haberim çıktı. O günden bu güne sadece gazeteciyim” diyen Abdurrahman Pala da, “Yazılı basının problemi ideallerini ve ideolojisini kaybetmesidir. 70’li yıllarda insanlar Ahmet Kabaklı’nın, Ergun Göze’nin, Murat Sertoğlu’nun yazısını okuyabilmek için Tercüman gazetesi alıyordu. Herkesin kendine göre bir gazete alma sebebi vardı. Gazete hangi fikre hizmet ediyor, hangi fikre yardım peşinde ona bakılıyor, kendilerine yakın bulunan gazete tercih ediliyordu. Holding patronlarının Babıali’ye girmesiyle hedefler değişti. Amaç sadece para kazanmak olunca okuyucu ile gazeteler arasındaki gönülden gönle bağ kayboldu” diye konuştu.

-Okuyucu ile gazete arasındaki irtibat koptu

Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre gazete tirajlarının 1 milyon 300 bin düzeyinde olduğunu vurgulayan Pala, “Verilerin doğru olduğunu düşünmüyorum. Birinci sebep, gazeteyle okuyucunun irtibatının bitmesi. Gazete sadece para kazanmak, kendi düzeyini devam ettirmek adına politiklerin elinde olunca okuyucuyla irtibatı da kalmadı. Bir başka sebepte ekonomi. İnsan internette bedavaya okuduğu haberi ve yazarı neden para vererek alsın” diyerek insanlarının düşüncelerine tercüman oldu. İnternet sitelerinin geleceğini de parlak görmediğini belirten Pala, “Maliyet olarak ucuz, hızlı olan internet sitelerinin de sürekli olarak okuyucunun karşısına çıkardığı reklamlar yüzünden zor bir süreç ile karşı karşıya olacak” dedi.

-İdeoloji kayboldu

Pala, 70’li yıllarda Günaydın gazetesi milli piyango numarası olan gazeteye 50 bin lira veriyordu. Her gün 50 bin dağıtan Günaydın gazetesi 1 milyon tirajını aşmıştı. Türkiye Gazetesi de 92’de stres bilekliği verdi. Stres bilekliğini bedava almak için kupon toplayan insanımız Türkiye Gazetesi’ni 1 milyon 400 bin tiraja çıkardı. Rekor hala onda. İdeoloji kaybolduktan sonra hadiseleri ilişkinin nasıl oluştuğuyla değerlenmek lazım. Gazetelerin geleceğini parlak görmüyorum” ifadelerini kullandı.

-Gazetelerin renkli basılmasına gerek yoktur

Gazetelerin renkli olmasının israfın göstergesi olduğunu vurgulayan Pala, “Gazetelerin renkli olmasına karşıyım, siyah beyaz olsun, az sayfa olsun ve içi dolu olsun. 83 yılında yazdığım yazıda “Türkiye’de gazetelerin renkli olma zorunluluğu yoktur” demiştim. Dünyada magazin gazeteleri dergileri renklidir. En ucuz maliyetler, en kısa yoldan haberi vermeyi amaçlayan gazete siyah beyazdır. Ama bizde pipodan ofset baskıya geçilince kaç sayfayı renkli yaparız olmuştur. Bu bizim israf yönümüzün ve olması gereken doğruyu teşhis edip yapmadığımızın göstergesidir. Dolayısıyla internet medyası ve yazılı basından pek umudum yok. Gazeteler bundan sonra devam etmeleri için önce kendilerine bir ideal belirlemeliler. Gerçekle ve doğruyla ilişkilerini koparmamalıdır. O bu ne der diye düşünmelidir. Gerçekten gazetecinin yapması gereken doğruyu yapmalıdır. Gerçekten okunası yazarları bulmalıdır. İşte o zaman insanlar ve gazeteler arasındaki gönülden gönle bağ yeniden kurulabilir” şeklinde konuştu.

-Basının durumu dünyada da aynı

Basının geleceği konusunda akademik çalışmalar yapan ve önümüzdeki günlerde kitabı da çıkacak Arzu Cihangir ise, Amerika’da medyanın durumunun farklı olmadığını vurguladı. Cihangir, “Onlarda ‘10 yıldır basılı gazetecilik devam edecek mi, sadece internet dünyasına mı dönecek, gelir modelimiz ne olacak, nasıl para kazanacağız?’ sorularına cevap arıyorlar. Buldukları cevap 2040’a gelindiğince basılı gazeteler görünmeyecek. İnternet ortamında gazetecilik faaliyetleri devam edecek” dedi. Hindistan’da ise büyüyen bir basından bahsedildiğini belirten Cihangir, bunun nedenin yerel dil kullanan ve yerel haber veren gazetelerin talep görmesi olduğunu söyledi.

-Gelecek yıl çoğu gazete internet ortamına taşınabilir

Ülkemizin önemli gazetelerinin bu yılı devirdiği zaman aramızda olmayacağını ve internete ortamında devam edeceklerini düşündüklerini belirten Cihangir, “Gelecekte ne olacağını bilemiyoruz ama yaşanan gelişmeler suflelerini verdi. Basılı olarak devam etmeyebilir ya da yeni platformlarda olacaklar. Gazeteciliğin yeni platformlara taşınırken etiği de yanında götürebilecek mi bunu konuşmamız gerekiyor” diye konuştu. Gazetelerin içerik sorgusu yapması gerektiğini belirten Cihangir, “Ajans gazeteciliği yapan gazetelerin satın alınmak için değer bir şey oluşturmaları gerekmiyor mu sorusunu sorması gerekli? Bunu yapan gazeteler var. Eskişehir’de oluşturdukları özel içeriklerle basın ilan gelirlerine ihtiyaç duymadan, resmi ilanlar alarak ayakta duran gazeteler var” dedi.

-Form değiştirir, haber alma süreci bitmez

Gelecekte kağıtta yeni bir dönüşüme gidileceğini bildiren Cihangir, “Gazete kağıdına benzeyen, internete bağlanabilen yeni teknolojik ürünler gelebilir. Bizim coğrafyamız, kültürümüz ve inanış biçimimiz kağıda kutsiyet atfetmiştir. Ben yok olacağı kanaatinde değilim. Form değişikliğine uğrayabilir ama gazetecilik ve haber alma süreçleri devam eder” ifadelerini kullandı.

Aktif bir şekilde bir gazetede editörlük yapmakta bulunan İsmail Zelvi ise gazetelerde gazetecilik yapacak eleman kalmadığını, çalışanların ise aynı anda bir çok işi yapmaya çalıştığını belirtti ve şunları söyledi: " En doğru haberi en kısa zamanda okuyucuya ulaştıran bir araç olan gazeteler, bunun için varlar. Türkiye'de habercilik ajans haberciliğine döndü ve ne yazık ki farklı içerikler üretilemiyor. Aynı haberi bütün gazetelerden okuyorsunuz. İdeolojiler de öldüğüne göre biz sadece yorum satıyoruz. Ajanstan bir haberi kendi bakış açımıza göre takla attırıyoruz ve bunu satmaya çalışıyoruz. Haberin ana unsuru muhabirdir Şu anda teknolojinin gelişmesiyle herkes muhabir oldu. Herkes cep telefonu ile olayı çekiyor ama haber dili yok, 5N1K yok. Gazetelerde de muhabir kalmadı. Gazeteler editör usulü çalışıyor. Ben editörüm, günde iki sayfa dolduruyorum, ortalama 12 - 24 haber elimden geçiyor. Eskiden muhabir haberi yazar, haberi istihbarat müdürüne götürür, o okur düzeltir, ondan sonra yazıişleri müdürüne çıkar, yazı işleri müdürü onay verir, onay alındıktan sonra dizilir ve tashihe giderdi. Şu an patronlar az paraya az adam istihdam edeyim dediği için gazetecilik bu hale düştü” dedi.

-Öz eleştiri yapılmalı

Yapılan güzel etkinlikleri haberleştirecek muhabir bulamadıklarını belirten Yazar ve Gazeteci Mehmet Nuri Yardım da, “Gazetecilik eşittir muhabirlik. Biz bir kültür sanat etkinliğini haber vermek için gazeteleri aradığımızda "Ne güzel, gelmek isteriz ama ne yazık ki elimde muhabir yok kimi göndereyim" cevabını alıyoruz. Anadolu ajansı muhabiri geldiyse o bütün gazetelere geçiyor ve o haber bütün gazetelerde yer alıyor. Bizim eskiden önemsediğimiz özel haber kalmadı. Gazetecilik yapılamıyor çünkü eleman yok. Bence gazeteciler biraz da öz eleştiri yapmalı. Nerede yanlış yaptık diye sormalı. Ben zamanında gazetede çalışırken şunu gördüm. Bir ara gazeteler birbirini taklit etmeye başladı. Onların manşetleri gibi manşetler hazırlamaya başladı. Medya 1. güç diye bir zihniyet görüyoruz. Bu tür şeylerde basının zayıflamasında bence etkili oldu. Bundan sonra daha ciddi ve güçlü bir gazetecilik yapılırsa gazetecilik devam eder, etmelidir. İnşallah basınımız kendisini düzeltir ve tekrar eski haşmetli günlerine döner” ifadelerini kullandı.

-Kan kaybediyor, ama gazetecilik bitmez

Oturumun moderatörlüğünü yapan İttifak Gazetesi İmtiyaz Sahibi Recep İncecik de sonuç konuşmasında, gazeteciliğin kan kaybetmesine rağmen günümüzde doğru ve kaliteli habere ulaşma noktasında önemli bir işlevi olduğunu hatırlatarak, “Gazetelerin kan kaybetmesi dünyadaki gelişmelerden bağımsız değildir, bir de bizim ülkemizin şartlarından kaynaklanan bir kan kaybı var. Dijital medyada da gazetecilere çok iş düşüyor. Haber hızlıca akıyor, insanlar habere çok kolay ulaşıyor ama bu haberin gerek kalitesi gerek doğruluğu, güvenirliliği çok önemli. Bunları yine gazeteciler yapacak. Gazetecilik hiç bir zaman bitmez. Bundan sonra doğru ve kaliteli habere ulaşmak için daha da çok ihtiyaç var. Kaliteli haber yapılırsa gazete okunur. Biz de gazete çıkarıyoruz, yapabiliyor muyuz? İmkanlar dahilinde yapmaya çalışıyoruz ama pek de yapabildiğimiz söyleyemeyiz. Yerel haberleri yaptık diyelim bu haberlerin alıcısı olmazsa gazete öbür gün yine genel habere dönecek. Biz de yerel haber yapıyoruz sonra dönüp baktığımız da o haberin tıklanmadığını, okunmadığını görüyoruz” diye konuştu.