Gazeteci Tansu Sarıtaylı’nın mesleki birikim ve anılarını topladığı “Tansu Sarıtaylı Paris’ten Bildiriyor” kitabı çıktı.

Sarıtaylı’nın şiirlerini topladığı “Elmas Karası” kitabından sonra bu ikinci kitabı olarak okurlarına ulaşmayı bekliyor.

Dr. Kadri Mustafa Orağlı’nın yayına hazırladığı kitabın önsözü ise Ahmet Özdemir tarafından kaleme alındı.

“Tansu Sarıtaylı Paris’ten Bildiriyor” kitabı Boğaziçi Yayınları arasında çıktı.

Gazeteci Sarıtaylı yeni kitabını sosyal medyada “Benim Yeni Yıl Hediyem, Yeni Yılda Çıkan Kitabım Oldu” diye paylaştı.

İşte, Sarıtaylı’nın kitabı hakkında yazdıkları:

“BENİM YENİ YIL HEDİYEM YENİ YILDA ÇIKAN KİTABIM OLDU”

“İnsanları dinlemeden asla soru sormayacaksın”. Bunun, bu meslekte öğrendiğim en önemli ilkelerden biri olduğunu söyleyebilirim. Zira, sorduğun zaman beklediğin cevabı alamazsın. Ama dinlediğin zaman, soracağın sorunun cevabının, muhatabının konuşmasının içinde gizlenmiş olduğ̆unu görürsün. Gazetecilik mesleğimdeki yılların deneyimi bana bunu oğretti.

Yazmak ve yazmamak. Toplumu doğrü bir şekilde bilgilendirmek için, doğrü bildiğ̆ın haberi, üçü nereye dayanırsa dayansın, kimi rahatsız ederse etsin yazmak gazetecinin görevidir. Korkuyorsan, ürküyorsan, bu mesleği yapma o zaman. Git limon sat!

Yarım asra yaklaş̧an gazetecilik mesleğimle ilgi yaş̧adıklarımı, birçok dost ve meslektaşım sitemkâr sözlerle “Niçin mesleki anılarını yazmıyorsun?” diye sorar hale geldiler. Ön binlerce sayfa haber yazdım, radyodan ve televizyonda saatlerce insanlara seslendim. Hâlâ yazıyorum, fotoğraf ve TV için video kaydı çekiyorum, gerektığ̆ınde TV’de ve radyoda haber okuyorum. Emekli olmama rağmen, ben mi bu mesleğ̆ı bırakamıyorum, yoksa meslek mi beni bırakmıyor? Ara sıra bu soruyu da kendi kendime soruyorum.

Dostlarımın ve meslektaşlarımın söylediklerini dikkate aldım ve yarım asra yaklaş̧an gazetecilik mesleğ̆imde yaş̧adıklarımı ve yaş̧anmış̧lıkları siz değerli okurlarımla paylaşmak üzere yazdım anılarımı. Biliyorum eksiğim vardır. Ama fazlası yoktur. Kitabın ismine gelince dostlar böyle olmasını istedi. Bu kitapta daha çok bugüne kadar gazetelerde yazdıklarımdan radyo ve tv’lerde anlatmadıklarımdan daha fazla yazmadıklarımı anlatmadıklarımı okuyacaksınız kıymetli okurlar.

AHMET ÖZDEMİR’İN ÖNSÖZÜYE

Anıların, edebiyat alanında yaygın ve önemli yeri bulunmaktadır. Jean-Jacques Rousseau anılarına “İtiraflar” adını vermişti. Tansu Sarıtaylı’nın anılarına da -günü gününe tutulan notların kronolojik aktarımı değil de- sonradan hatırlanmış, doğrulanmış, kıyaslama ve yorumlamaları yapılmış, kendi ayakları üzerinde duran bilgiler manzumesi diyebilirsiniz.

Sarıtaylı’nın anılarını güzel bir Türkçe ile kaleme aldığı gözden kaçmıyor. Duygu ve düşünceleri, içtenlikli ve gerçeği yansıtıyor. Satır aralarında, öykü tadını ve okuma kolaylığını da hissediyorsunuz. Kaldı ki Sarıtaylı’nın sıradan bir gazeteci değil, kırk yılı aşkın mesleki geçmişinde birçok ödülün sahibi bir basın mensubu olduğunu da belirtmeliyiz.

Kendisinin öykü ve röportaj alanlarında ustalığıyla birlikte şi- irlerinden de söz etmek gerekli. “Elmas Karası” adlı şiir kitabı 2019 yılında yayınlanmıştı. Halen serbest gazeteciliğe devam ettiği gibi, kurmuş olduğu iki internet sitesi üzerinden hem Fransa’daki Türk toplu- muna hem de ülkemize en sıcak haberleri aktarmayı sürdürüyor.

Sarıtaylı’nın yaşadıklarından yalnız meslektaşları değil, tüm kişi ve kuruluşlar, sosyal ve toplumsal dersler, “kıssadan hisseler” çıkarabilirler. Çünkü, o döneme ait birçok tarihi gerçeğin açıklanmasın- da Tansu Sarıtaylı’nın anılarının yardımcı olacağını düşünmekteyiz. Türkiye’deki yaşanan sosyal ve politik sürecin, Fransa’daki yansımaları, konulara daha geniş açı ile bakmak isteyenlere gereken katkıyı sağlayacak. Bu anılarda dönemin tarihini yazacaklar için önemli tespitler de bulunuyor.

Sarıtaylı’nın anılarında geçmişten sonuçlar çıkardığını, eleştir- diğini, deneyimlerini gelecek kuşaklarla paylaşma çabasında olduğu- nu görüyoruz. Bunların ön planında dürüstlük, içtenlik ve sorumluluk duygusuna tanık oluyoruz. Bir anısında, “naylon faturacı” dini-bütün bir iş adamımızı anlatırken diyor ki: “Bizim ülkemiz neleri görmedi ki, bir iş adamımızın Fransa’daki şirketinin yıllık cirosu 10 Milyon Frank.

Ama aynı şirket üzerinden Türkiye’de devletten aldığı vergi iadesi 25 Mil- yon Frank”. Ayrıntısını kitaptan okumanız gerekiyor.

Tansu Sarıtaylı’nın anlattığı Fransa anıları içinde öyle olaylar var ki, toplumsal hafızamızda kayıt altında tutmamız ve unutmamamız gerekiyor. Unutmamız, büyük bedeller ödemek zorunda kalacağımız durumlara davetiye olur.

Örnek olarak “Montargis’te Paylaşılamayan Dernek” başlıklı anısından söz edebilirim. Bu anı da bizi Tansu Sarıtaylı’nın “bizim va- tandaşımız ilk önce birliğe öncülük eder sonra da ayrışma için başkaları- nın sözüne bakar” yorumuna götürüyor.

1975’te Paris Büyükelçisi İsmail Erez ve şoförü Talip Yener’e pusu kurulup şahit edilmeleri ve sonraki yıllarda Türk devlet yetkililerine karşı ASALA’nın tekrarlanan saldırıları, cinayetleri, başka eylem- leri ve bunlarla ilgili adli gelişmeleri anlattığı birçok anı var ki, bunlar da unutulmaması gerekenler arasında.

Müslüman olduğu söylenen iki ünlü isim, Kaptan Cousteau ile Anthony Quinn de Sarıtaylı’nın ilgisinden nasibini alıyor. Bunlara sorduğu sorular ile aldığı cevaplar da anılarının önemli bir kısmını işgal etmekte.

Tansu Sarıtaylı’nın anıları arasında karşılaştığı zorluklar, tehditler, operasyonlar, suça karışmış vatandaşlarımızın Fransa’daki durumu, Türk sporcularının Fransa’daki tutum ve davranışları, bir çok Türk poli- tikacının Fransa’daki mahrem yaşantıları ve Türk bürokratları ile gaze- tecilerin Fransa’da karıştığı yolsuzluklar var. O yolsuzluklardan bazıları Türkiye’de gündeme oturup çok tartışılmıştı. Ama bir çoğu zamanın çarklarında unutulup gitti. Bir çoğu da yapanın yanına kâr kaldı.

Tansu Sarıtaylı’nın anılarında, Hülya Avşar, Tuba Büyüküstün, Müjde Ar gibi sanatçıların Paris’te evlenmesinden, Fazıl Say ve Tarkan’ın bu şehirdeki konserlerine ve Ahmet Kaya’nın Fransa’daki yaşadıklarına kadar birçok olay ile her bir olayın arkasındaki trajikomik gelişmeler anlatılıyor.

Elbette anılardan kesin belge niteliği taşımaları beklenemez. Ancak, Sarıtaylı’nın anlattıklarının belgeye dayandığını, tarihe yansıyacak pek çok olayın aydınlatılmasında kaynak olacağını söylerken abarttığımızı düşünmüyoruz.