Avrupa’da aylardır işler iyi gitmiyor. Trans Atlantik ilişkiler, Brexit, Amerika seçimleri ve Trump meselesi, Amerika-Avrupa ilişkileri, Türkiye Avrupa mülteci anlaşması, Fransa’da Macron’un işbaşına gelmesi, Eylül ayında Almanya’da yapılacak seçimler ve Merkel... Artık Avrupa’nın günlük tartışılan meseleleri arasında yer alıyor. Tabiri caizse Avrupa’da kartlar yeniden karılıyor. Elbette tartışma yeni olmayıp aylar öncesinde başladı. Almanya Başbakanı Angela Merkel daha bu yılın başlarında ‘Avrupa kendi kaderi ve geleceği hakkında kendi konuşur, Trumpla değil’ cümlesini kurmuştu. Bu çerçevede son günlerde üzerinde konuşulan iki konu ise Brexit’in Avrupa’da ilişkileri derinden etkilediği ve Fransa-Almanya ekseninin tehdidi.


Avrupa dağılıyor mu?  

Daha bir kaç ay önce Fransa Cumhurbaşkanı adayı Marine Le Pen ‘Avrupa Birliği Ölmüştür. İnsanlar artık AB’yi istemiyor’ ifadesini kullandı. Bu söylem İngiltere’nin Birlikten ayrılışıyla Avrupa Birliği projesi etrafında olusan kriz korkusuyla örtüşüyordu. Ayrıca bunlara bir de mülteci krizi, Avrupa’nın terörizm karşısındaki çaresizliği, Rusya ve Suriye’deki savaş eklenince Avrupa Birliği’nin dağılacağı kanısı yaygınlaşmıştı. Öyleki Amerikalı gazeteci James Kirchik’in “The End of Europe: Dictators, Demagogues, and the Coming Dark Age” yayınıyla da Avrupa’nın dağılmasının kaçınılmaz olduğu yaygın fikir haline gelmişti.

Fransa-Almanya ekseni
Tam da Avrupa Birliği dağıldı, dağılıyor derken, dramatik bir şekilde yeni Avrupa ideallerinde adeta bir servet değişimi yaşanıyordu. Groene Amsterdammer gazetesi yorumcusu Rutger van der Hoeven göre M&M yani Macron ve Merkel yani Fransa-Almanya Avrupa Birliğinin yeni at arabasıydı adeta. İki lider karşılıklı coşkularını Macron’un Berlin’e yaptığı resmi ziyarette ortaya koydular. Bu buluşma her ne kadar bir bayram havası içinde olmasa da; yani Frankfurter Allgemeine Zeitung’in Macron’u ‘iyi’ve ‘pahalı’ nitelemesi ve Le Monde’nin de Merkel’i Macron’dan daha ‘az lirik’ nitelemesine rağmen, Avrupa Birliği düzeyinde yeni ortak çalışmanın başlangıcını oluşturdu. Artık Fransa-Almanya’nın başını çektiği bir Avrupa Birliğinden bahsedilebilir.

Denegeler yeniden oluştu
Fransız-Alman uzlaşması veya ortaklığı Avrupa’ya yeni bir soluk aldırabilir yorumu giderek yayılıyor. Zira Avrupa Birliği zaten Fransa-Almanya ortak çalışması sonrası ortaya çıkmış ve her iki ülkenin ağırlığı Birlik içinde hissedilmişti. Uzmanlar, İngiltere’nin Birlikten ayrılmasıyla Avrupa’da güç dengesinin de kaydığını, üç ayrı güçlü ülkenin yerine iki güçlü ülkenin ortak çalışmasının daha da kolay olacağını belirtiyorlar. Bazı kesimler İngiltere’nin Brilikten ayrılmasının Avrupa için bir şans olduğunu zira İngiltere’nin savunma işbirliğinde hep oyun bozucu olduğunan yakınıyorlar. Diğer taraftan Fransa-Almanya ortaklığıyla son seçimlerde Avrupa karşıtı gruplara bir cevap verilerek, popülizmin önüne kısmen de olsa geçildiği savunuluyor. Tabiiki, Fransız-Almanya birlikteliğinin en önemli ana sorusu: Kuzey ev Güney Avrupa arasındaki eski ekonomik uçurumun atlatılıp atlatılamayacağıdır. 

Birlik üyeleri tedirgin
Evet, Avrupa Birliğinin yeni oluşumu, kartların yeniden karılması bir çok Avrupa ülkesini derin derin düşündürüyor. Birliğin diğer üyeleri ilişkilerini ve stratejilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalıyorlar. Liderler Macron ve Merkel ile görüşmeler yaparak yeni anlaşmalar yapmanın peşindeler. Örneğin Hollanda da böyle bir çalışmanın içerisinde. Bu çerçevede Hollanda Başbakanı Mark Rutte ve Dışişleri Bakanı Bert Koenders Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la hafta sonu bir görüşme yaptılar. Hollanda Macron’la birlikte çalışmanın yollarını arıyor. Yeni kabinenin kurulma aşamasında olmasına rağmen, iktidar ve muhalefet partileri Hollanda’nın Avrupa Birliğindeki yeni trend ve ekseniyle birlikte çalışmanın stratejisini oluşturuyorlar.  

Evet, Brexit ve Fransa’da seçimleri kazanan Cumhurbaşkanı Emmanuel Mocron’dan sonra Avrupa Birliğinde bir Paris-Berlin hattının oluştuğunu söyleyebiliriz. Tabiiki Merkel’in Eylül ayındaki seçimleri kazanmasıyla sözkonusu işbirliği Paris-Berlin eksenini daha da belirgin ve dominant hale getirecek. Ve bundan sonra Avrupa’da bir Macron-Merkel ekseni ve rüzgarı esecek. Tabiiki, bu eksenle birlikte merak edilen konu sadece Güney-Kuzey Avrupa dengesi değil, aynı zaman da Avrupa Birliği Amerika yani Trump ilişkileri, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri ve Mülteci anlaşması ve sayılabilecek bir çok mesele...