ERKAN HOŞAFÇI

LONDRA - İngiltere’de Türkiye’nin farklı bölgelerinden göçmen olarak gelmiş olan küçümsenemeyecek sayıda bir nüfus yaşıyor.

Kesin istatistiki bilgiler bulunmasa da, farklı platformlarda Kıbrıs Türkleri ile birlikte bu nüfus yarım milyona yakın olarak telaffuz ediliyor.

Ağırlıklı olarak Londra’da yaşayan Türkiye kökenli göçmen toplumun çoğunluğu bu ülkede 30 yıllık bir maziye sahip. Son yıllarda ticaretin farkla alanlarında küçümsenemeyecek bir ekonomiye hükmeden Türkiye kökenli göçmenler, ekonomik olarak diğer etnik toplumlara göre daha iyi standartlara ulaşmış durumda. İkinci ve üçüncü nesil artık ‘Birleşik Krallık’ vatandaşı olarak yaşıyor.

Ancak ilk nesil ekonomik olarak azımsanamayacak yol katetmesine rağmen, aile, dil, inanç, kültür ve sosyal değerleri konusunda ciddi sorunlarla yüzleşiyor.

Daha iyi bir hayat kurmak amacıyla başlanan ekonomik mücadele, yaşatılması gereken bu değerlerden uzaklaştırdığı aileleri, sosyal ve psikolojik travmalarla yüzleştiriyor.

Gençler arasında uyuşturucu ve çeteleşme gibi kötü alışkanlıklar yaygınlaştırırken, aile içi şiddet de aile kavramını yerle bir ediyor. Son yirmi yıl içinde 50’ye yakın genç intihar ederek hayatını sonlandırdı. Geride ise ailerine acıları ve yaşanan travmaları kaldı.

Toplumun gelişmesiyle eş zamanlı olarak ortaya çıkan sivil toplum yapılanmaları ise siyasi kutuplaşma veya cemaatleşme nedeniyle toplumdan kopuk kuruluşlar haline geldi.

“Sivil”likleri tabelada kalan bu kuruluşlar, yönetenlerin çıkar yapıları haline dönüşünce, sorunların çözümü ise ailenin temel direği olan kadınlara kaldı.

Bizim sorunlarımızı biz çözeceğiz” şiarı ile yola çıkan bir grup girişimci kadın, ‘Kadınların Sesi London’ adı altında sosyal medyada başlattıkları organizasyonu şimdilerde ete kemiğe büründürmek için hazırlık yapıyorlar.

Ayşegül Kalkan ile Sultan Ünal Çakmakoğlu’nun öncülüğünde yola çıkan toplum gönüllüsü iki hanım ve arkadaşları, bir iş insanın tahsis ettiği binayı kullanılır hale getirmek için canhıraş çalışıyorlar.

Yardımseverlerin desteği ile faaliyet gösterecekleri binanın tefrişini yapan iki kadın girişimci, zorlu bir sürecin başında olmalarına rağmen, kararlılar.

Sultan Ünal Çakmakoğlu Türkiye’de olduğu için, girişiminin öncülüğünü yapan Ayşegül Kalkan ile Eurovizyon için, ‘Kadınların Sesi London’u, konuştuk...

Şimşek, hedeflerini anlatırken, “Amacımız kadınları tekrar yeniden hayata döndürmek. Yeniden aile yaşantı ve sosyal hayata bağlamak. Aile içinde yakınlaşma sağlamak, aile hayatını yeniden düzenleyecek çalışmalar gerçekleştirmek. Çünkü bu ülkede gerçekten gençler, aileler kopuk bir hayat yaşıyorlar” diye söze başladı.

AİLE İÇİNDE KOPUKLUKLAR CİDDİ SORUN

Hedeflarini sadece kadınlara hizmet etmekle sınırlı olmayacağının altını çiziyor Kalkan ve “Erkekler de evlerinden, eşlerinden, çocuklarından kopuk bir hayat yaşıyorlar bu ülkede. Özellikle kumar olayı aileri mahfediyor. Ailelerdeki huzursuzluk doğrudan kadınları etkiliyor ve tüm aile içinde ciddi kopukluklar meydana getiriyor. Kadının bitişi ailenin bitişi çünkü. Aileyi bir arada tutan en önemli değer kadınlar. Bunun için kadınları organize etmemiz gerekiyor öncelikle” diye konuştu.

YAPMASI GEREKENLER YAPMADIĞI İÇİN İŞ BİZE DÜŞTÜ

İngiltere’deki Türkiye kökenli toplumun çok ciddi sosyal sorunlar yaşadığının altını çizen Kalkan, “Bizim amacımız sosyal bir ağ kurup, kadınları motive ederek aile yapısını olması gereken haline dönüşümünü sağlamak.  Bu ülkedeki bizim toplum için bu sosyal ağı kurmak hemipizin göreviydi. Ama, maalesef yapması gerekenler bu sorumluluklarını yerine getirmediği için toplumda ciddi boşluklar oluştu, sorunlar büyüdü. Bu büyüyen sorunları çözmek amacıyla yola çıkanların bir zaman sonra çözüm bir yana bu konuları gündemlerine bile almadıklarını gördük ve bir avuç insan bu işi kendimiz yapmalıyız diye yola çıktık” dedi.

EN AĞIR SORUNLAR BİZİM TOPLUMUMUZDA

Ekonomik olarak iyi duruma gelmiş olanların, sorunlara yeterli duyarlılığı göstermediklerini, dar gelirli kesimlerin ise çok fazla yapabilecekleri birşey olmadığı için konuyu sorumluluk alarak sahiplendiklerinin altını çizen Ayşegül Kalkan şöyle konuştu:

“Sadece genç intihar olayları bile toplumumuzun çok ciddi bir sorunu halinde ortay yerde duruyor. Bunun yanısıra aile içi şiddet ve geçimsizlik çok yaygın. Sorumluluklardan kaçış var. Bu ülkedeki göçmen toplumumuz Türkiye’de geldikleri bölgelerdeki yaşamlarından kat kat daha iyi hayat sürmelerine rağmen, burada çok ciddi sorunlar yaşıyorlar. Türkiye’deki insanlarımız daha az imkanlara rağmen aile hayatları buradaki toplumumuzdan daha iyi. Çünkü bu ülkeye gelmiş olanların bir çoğu belli ekonomik amaçlara ulaşmak için hırs peşinde. Hırs, aileyi, eşi, çocukları ikinci plana ittiriyor. Adeta bir bir maraton yarışı yapıyorlar. Rekabet ve iddia her şeyin üzerine çıkmış durumda. Aile kavramı tükeniyor. Göçmen toplumların bir çoğu benzer sorunlar yaşıyor bu ülkede ama en ağırını bizim insanlarımız, ailelerimiz yaşıyor maalesef.

Farklı toplumlarda tanıştığımız insanların aile ortamlarına tanık oluyoruz. İmrenilecek hayatlar yaşıyorlar. Bizde dayanışma yok. Birbirini kalkındırma, ihtiyacı olanın elinden tutma gibi değerler yok olmuş vaziyette. Düşeni kaldırmak gibi adımlar atılmıyor.”

DERNEKLER TOPLUMA DEĞİL ‘SAHİPLERİNE’ HİZMET EDİYOR

Yöresel ve sivil toplum dernekleri ile inanç kuruluşlarının toplum sorunları ile ilgilenmek yerine, yöneticilerinin amaçlarına hizmet ettiklerini dikkat çeken Ayşegül Şimşek Kalkan, bu konuda görüşlerini şöyle dile getirdi:

“Toplumu temsil amacıyla kurulmuş bir çok dernek, sivil toplum kuruluşu, inanç kuruluşu mevcut. Ama bu kuruluşların tamamına yakını toplum sorunları yerine siyasi amaçlara hizmet ediyor. İnsanlarımızı kutuplaştırıyorlar. Veya sadece kendi dar çerçevedeki mensuplarıyla ilgileniyorlar. Toplumu bölüyorlar. Bir çok sorunlu kadın bu derneklerden destek talebinde bulundular. Yardım başka şekillere dönüştü. Gizlilik diye bir şeye saygıları yok. Yapılan yardımlar başkaları ile paylaşılıyor. Özel hayatlar ortaya dökülüyor. Böyle durum yaşayan insanlar bir daha o derneklerin önünden geçmek istemiyor. Bir çok kadın yönlendirdik bu kuruluşlara ama maalesef dönüşlerin çoğu olumsuz oldu. Bu konularla iki seneyi aşkın süredir uğraşıyoruz. Bir sene kadar önce Sosyal Medya üzerinden organize olmaya başladık. İhtiyaç sahibi bir çok insanımıza destek vermeye çalıştık. Kadınların özgüvenini artırıcı etkinlikler, workshoplar, seminerler, mesleki kurslar, konferanslar düzenleyerek motive etmek amaçlarımızdan bazıları...

Koronavirüs dönemiyle birlikte bazı sorunlar daha da artacak ve şiddetli geçimsizlik, aile içi şiddet, boşanma davaları hızla artacak. Bizim gibi girişimler daha değerli hale gelecek. Belediye ve ilgili sosyal kuruluşlarla işbirliği halinde çalışıyoruz. Sadece kadınlar değil erkeklere de destek vereceğiz.Yaşanan sorunlar sadece kadınlar has değil. Erkeklere de benzeri destekler sağlayacağız.”

‘Kadınların Sesi London’ Grubuna Facebook hesabından ulaşabilirsiniz: https://www.facebook.com/Kad%C4%B1nlar%C4%B1n-sesi-london-112558103669413