Londra’ya daha rahat iniyor veya uçuyor olmalısınız artık…Bu sebeple, berrak ve ılık bir bahar ayında açılan ve en parlak Londra manzarası sunma vaadindeki seyir terası ‘The Shard’ı onun açılış yıldönümünde ve 10. yılında anmak uygun olur.

Gezerken, geleneklerine bu kadar bağlı ve eski meraklısı İngilizlerin ‘The Shard’ adını verdikleri Londra’nın en yeni gökdeleni hakkında ne düşündüklerini, gökdelenin neden ve nasıl inşa edildiğini, şehir için ne gibi tehditler arz ettiğini de bilmek istersiniz diye düşünerek bu ürkütücü yapıyı anlatmak istedim.

Batı Avrupa’nın en uzun gökdeleni ve Londra’nın en yüksek seyir terasıdır. Mimarı da ödüllü İtalyan Renzo Piano’dur, Paris’te, New York’ta, Atina’da eserleri vardır ama hiç biri bu kadar dikkat çekici, eleştiriye açık veya ürkütücü değildir. Bay Piano, The Shard’ı yaparken Venedikli ressam Canaletto’dan ve onun Venedik içlerine giren gemilerinin görüntüsünden etkilendiği söyler. Canaletto’nun tabloları için başka yere değil, Londra merkezine, Ulusal Galeri’ye kadar inmek yetecektir.


Tarihi mirasa resmi olarak sahip çıkan ‘English Heritage’ isimli kuruluş binanın inşasının ‘Londra’nın tarihi dokusuna zarar verecek şekilde şehrin kalbine doğru’ diye görüş bildirip eleştirince çömlek kırığı anlamına gelen ‘shard-sherd’ resmi adı oldu…The Shard…Esasen adının Londra Köprüsü Kulesi olması planlanırken bu eleştiride kullanılan sözcük isim oldu kendiliğinden. Ama yanıbaşındaki Londra Köprüsü ile alakalı olduğunu düşünmelisiniz hala daha.

Bu yüz kattan fazla, 309 metre yüksekliğindeki Birleşik Krallık’ın en yüksek yapısı ile ilgili aklınızdan sonradan uçup gidecek birkaç önemli bilgi şöyledir; Dünyanın en yüksek binaları arasında olmaması ve sadece 96. olması görkemini gölgelemez. Övünülen başka özellikleri vardır. Dünyanın en hızlı 44 asansörü buradadır ve sizi hızla bulutların üstüne çıkarır…Hem de 60 saniyede 1. kattan 68. kata. Binanın nerdeyse tamamı geri dönüşüm malzemesidir ve 11.000 cam panel kullanılmıştır. Son mimari teknikler kullanılarak yapıldığı için fırtınalı günlerde 50 santimetreye kadar eğilebilen özelliğe sahiptir. Ancak kim bunu denemek ister 310 metre yüksekte diye sorabilirsiniz. Şehrin en yüksek içecek yudumlama kulesi olması veya en yüksekteki yüzme havuzunda olmanız da yetmeyebilir o anda.

Ama…cam temizleme işi şölen gibidir, özellikle de çocuklar için. Örümcek Adam’dır adeta bu cam siliciler. Bir de iş garantileri var tabi. Mahallede dolanıp camını silecek var mı diye iş bakmazlar. Kuleyi bir kere yukarıdan aşağıya doğru silip indiklerinde süre dolmuş olur ve yeniden başlarlar. Sysyphos adeta…Zeus tarafından cezalandırıldığı için bir kayayı her sabah Olympos Dağı’na iterek çıkarması gibi. Kaya yuvarlanıp her defasında aşağı indiği için Sisyphos her gün yeniden başlaması gibi cam silicileri de aşağıya kadar silince tekrar yukarı çıkarak işe yeniden başlar. Allah’tan onlar bunu bir ücret karşılığı yaparlar.

Bina, doğanın asimetrik halini yansıtır. Greenpeace tarafından Kuzey Kutbu’nda petrol aranacak olması burada protesto edilmiştir. Servetini petrolden kazanıp kule içindeki otelin geceliğine 14.000 Sterlin veren zenginler Greenpeace’nin kavgasını hiç anlamayacak gibi.


Kulenin en tepesinde daha sonra Romeo adı verilen ve binanın da maskotu olan bir tilki bulunur. O kadar yukarı nasıl çıktığı hala anlaşılamadı. Ama bir kahraman oldu Romeo. Çünkü, simdi 3 katı restoran olsa da o zaman daha açılmamışlardı ve Romeo soğuğa ve açlığa rağmen hayatta kaldı.

30 Pound civarı bir giriş ücreti ödedikten sonra seyir terasını yöneten firma 40 mil uzaklığa kadar manzara seyretme garantisi veriyor. Londra’nın sık ve hızlı değişen havası neticesinde fevkalade bir manzara bulamazsanız 3 ay içinde ücretsiz tekrar gelebilirsiniz. Zira bulutların üzerine çıkarılma garantisi sunuyor ziyaretçilerine…Katar Yatırım Bankası sahipliğinde…