KKTC'de bazı çevreler kavramakta çok zorlansalar da hem dünya hem Türkiye çok değişti.


Günümüz dünyasının modern, demokratik ve güçlü devletlerinden biri olma konumunu her geçen gün pekiştiren Türkiye Cumhuriyeti onlarca yıl boyunca onbinlerce insanının yaşamını yitirdiği, onbinlerce insanının sakat kaldığı, yüzbinlerce insanın evlatları ve akrabaları için göz yaşı döktüğü bir döneme son vermek üzere son adımları atmakta.


Türklerin ve Kürtlerin kardeşce ve ortak çıkarları için elele yaşadıkları ülke Türkiye artık bir "rüya" olmaktan çıktı.


Anneler ağıtlar yakmak, ağlamak zorunda kalmayacaklar yakında.


Türkiye belki de sorunlarının en dev olanını çözme kararlılığı ile yürüttüğü çalışmalarını artık kalıcı bir çözümle sonuçlandırma aşamasına girmiş durumda.


Türkiye'nin özellikle dış mihraklar tarafından sürekli "kışkırtılan" ve en son kanlı diktatör Esed örneğinde de gördüğümüz gibi Türkiye'ye karşı kullanılan terör artık Türkiye'nin sorunu olmaktan çıkacak.


Bu elbette hiç kolay değil.


Türkiye tüm alanlarda tüm bu konuyla ilgili birimleriyle çok özenli bir çalışma içinde.


Hem hükümet hemd e Kürtlerin farklı kesimlerdeki temsilcileri bu sefer hedefe kilitlenmiş durumdalar. Ana muhalefet partisi CHP içindeki bazı malüm "ulusalcı bildik sesleri" bir kenara koyacak olursak CHP'lilerin büyük bir çoğunluğu da bu adımlara destek vermekte.


Türkiye insanı artıl anaların ağlamasını istemiyor.


2002 öncesi günümüzde hesap verenlerinde aralarında bulunduğu iktidar kesimleri içinde bu terörden nemalananların bile olduğu gerçeğini göz önünde tutacak olursak günümüz çabalarının değerini daha iyi anlayabiliriz. Geçmişte kendi çıkarları için "terörü yaşatanlardan" çok çeken Türkiye artık terörü sona erdirmek kararlılığında ve aklı başında her Türkiye insanı bu konudaki sorumluluğunun bilincinde.


2013 yılı inşallah Türkiye'de "Kürt Sorunu'nun nihai olarak çözüldüğü yıl olacak".


2013 yılı Türkiye sınırları içinde bir "barış yılı" olacak.


Bu aşamada atılan adımlara tam destek vermek en önemlisi. Gereksiz "dedikodulara" ve "spekülasyonlara" şans vermediğimiz oranda bu adımlar başarıya ulaşma şansına sahip.


Türkiye "kalıcı bir barışa" ve "terörün sona ermesine" hiç bir zaman bu kadar yakın olmamıştı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun da söylediği gibi "Türkiye insanı huzur istiyor". Ve ilk defa bu huzurun "kalıcı" olma şansını yakaladığının da farkında!


Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıs'ta kalıcı bir şekilde yaşamakta olan yani Kıbrıs'ın kuzeyini vatan olarak benimsemiş olan tüm Kuzey Kıbrıslı Türkler için bu çabalar çok şey ifade etmekte.


Kürt Sorunu'nu çözen Türkiye bu kapsamda "Alevi Konusu'nda da" oldukça önemli bir adım atmış olacak ve bu iki önemli alanda TC vatandaşları artık yeni modern ve demokratik bir Türkiye'de yaşadıklarının fazlasıyla farkına varacak ve tadını çıkaracaklar.


İşte bu aşamada Türkiye açısından geriye kalan tek büyük sorunun yani Kıbrıs Sorunu'nun Türkiye ve KKTC açısından kabul edilir bir çözüm modeli için atılacak son adımlar söz konusu olursa şaşırmayalım.


2002 yılından itibaren şekillenen ve 2004 Operasyonu ile rayına oturtulan ve bugüne getirilen Türkiye'nin Kıbrıs Politikası, özellikle iç sorunların çözümü sonrası  hem Türkiye hem de AB açısından değerlendirildiğinde 2013 yılında önemli bir devreye girecek.


Elbette bu konuda 17 Şubat 2013 tarihinde yapılacak olan Güney Kıbrıs Başkanlık Seçimi'de oldukça önemli bir rol oynayacak. Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) adayı Nikos Anastasiadis'in kazanmasının beklendiği seçim sonrası Güney Kıbrıs'ın da bu konuda "reel gerçeklere ayak uydurması" "eşit göz hizasında ve adil" bir çözümü mümkün kılabilir.


Çözüm iki devletin var olduğu bir ada gerçeği üzerine inşaa edileceğinden KKTC'deki "istikrar" ve anavatan ile uyum da işte bu açıdan çok önemli. İnşallah herkes bunun öneminin farkındadır.