Koronavirüs pandemisi zengin fakir ayırmadan tüm ülkelerde aynı tedbirlerin alınmasını mecbur kılıyor.

Ülkeler resmen OHAL ilan etmeseler de mecburi durumlar dışında dışarı çıkılmaması konusunda özdenetimi harekete geçirecek ikna yollarını kullanıyor.

Her an sokağa çıkma yasağının gelme ihtimali var ve bu ihtimal market raflarının adeta yağmalanırcasına boşalmasına neden oluyor.

Dünyanın tüm ülkelerinde durum aynı.

İtalya’da market kuyrukları, Avustralya’da bir markette tuvalet kağıdı ve pastırma kavgası…

Oysa tüm bu istif ve mağaza talanı hallerini “medeni olmayan ülkelerin tarzı” olarak belletmişlerdi bize…

Medeni ülkeler sessizce alışverişlerini yapıp giderlerdi, öyle kapış kopuş durumlarına girmek huyları değildi!

Ne oldu da insanlar tüm farklılıklarına rağmen, aldıkları önlemlerden tutun da, ev hapsi gereksinimlerine karşı tek tipleşti?

Çünkü insanlar, tüm yaratılmışların en ilkel güdüsü olan “hayatta kalma” güdüsünün etkisinde ve sadece ilkel gereksinimlerini karşılamanın derdinde.

Yemenin, içmenin, uyumanın vs…

Farkındaysanız, sosyal medya müdavimleri en çok mutfak paylaşımları yapıyor doğal halleriyle. Güzel görünme kaygıları yok…

Çekirdek aile temelli, maksimalist alışkanlıklardan/lükslerden uzak, mesafeli bir yaşama evriliyor dünya.

Sosyologlara göre onlarca yıllık küreselleşmeden sonra, korona virüsünün küresel yayılması ulusal ve yerel olana belirli bir dönüş getirecek. "Sosyal uzaklaşma" aşaması ne kadar uzun sürerse, sosyal ilişkiler daha da değişecek.

Aylarca diğerleriyle el sıkışmamayı, çok yakın adımlar atmamayı sürdürürsek, bunun kesinlikle hafife alınmayacak sonuçları olacak ve bu, tüm ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmemize neden olabilecek. 'Kime sarılabilirim, kime güvenebilirim?'

Yani küreselleşmesinin yarattığı en önemli sorunla karşı karşıya kalan ülkeler, “tektipleşme” ve “kültür emperyalizmi” tehlikesinden ötürü değil ama son derece haklı bir neden olan “hayatta kalma” ve “tehlikelerden korunma” gerekçesiyle kabuklarına çekilecekler gibi…

En azından “küresel olandan kaçınma" noktasında seyahatlerin azaltılması önlemi sürekli hale gelebilir. Seyahatin yerini geçici olarak sosyal medya aldı ancak bu kalıcı olabilir ve yerel bağlamda yeni sosyal temas biçimleri oluşabilir.

Bunun yanısıra “uzaktan eğitim”, “kripto para kullanımı”, “home ofis” dediğimiz evden çalışma ve paraya el sürmeme tedbiriyle artan para taşımama halinin yükselttiği “bir liralık harcamada dahi kredi kartı kullanımı” durumlarının kalıcı hale gelebileceği fikrini, hatta bu virüsün, yukarıda saydıklarımızın hayata geçirilmesi adına bir geçiş dönemi olarak ortaya sürüldüğü yönündeki şehir efsanelerini de yabana atmamak gerek.

Tüm evrensellik değerlerinin kıymet kaybettiği bu dünyada “tencerede pişir kapağında ye” sistemi ne kadar başarılı olur veya yerelleşme kalıcı olur mu diye soracak olursanız naçizane fikrim şu: Öncelikle, en başa dönme fikrini, dünyanın küreselleşmesi ve kolonyal düzenin en azından ekonomik boyutta sürmesi için vahşi rekabetin tüm unsurlarını kullanan ve tüm dengeleri kendi lehlerine çeviren başat güçlerin -bir süreliğine ara verseler de- kabullenmesi mümkün değil. Dünyanın küresel çözülmesi, tekrar çatışma olasılığını artıracak zira yeni rekabet koşulları silbaştan devreye girecek gibi.

Şu belayı bir def edelim, sonra tekrar konuşuruz.